Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nda henüz bir yılını doldurmadan, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülen TCY’nin 299. maddesi gerekçe gösterilerek açılan soruşturmalarda artış yaşandı.
37 kişi 'Cumhurbaşkanı’na hakaret' suçlamasıyla gözaltına alındı ya da ifadeye çağrıldı. 5 kişi tutuklandı, 3’ü itiraz üzerine serbest bırakıldı, bazıları hakkında da denetimli serbestlik kararı verildi. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Birgün Gazetesi Yazıişleri Müdürü Barış İnce ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında da aynı suçlamayla işlem yapıldı.
Avukat Benan Molu, akademisyen Dağhan Irak’la birlikte TCY 299. maddeden yapılan işlemlerle ilgili bir liste hazırladı.
Molu, “Bizim saptadığımız 80’i geçti. Büyük çoğunluğu ÖDP üzerinden BHH’ye yönelik baskılar. İkinci sırada, gazeteciler hakkında açılan soruşturmalar geliyor. Gazetecilerin ortak noktası; 17-25 Aralık süreciyle ilgili haber, röportaj yapmış olmak. Oysa AİHM kararlarında yaptıkları haberlerden ötürü haklarında dava açılması insanların haber alma özgürlüklerine saldırı olarak görülüyor” dedi. Molu, hakaret suçlamalarına dayanak gösterilen “Katil, hırsız Erdoğan” sloganlarıyla ilgili olarak da “Bu sözler, ifade özgürlüğü alanı içerisindedir. AİHM’nin Sarkozy kararı var. Protestoculardan biri ‘defol git pezevenk’ diyor, bu ifade eleştiri sınırlarında kabul edildi. Erbil Tuşalp kararı daha da çarpıcı” dedi.
Türey Köse ve Aynur Ganiler'in Gerçek Gündem'de yayımladıkları habere göre, AİHM 2012 yılında verdiği kararda, Başbakan Erdoğan’la ilgili yazdığı iki yazı nedeniyle tazminat cezasına çarptırılan gazeteci - yazar Erbil Tuşalp’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermişti. Tuşalp, “AİHM’nin bu kararının ifade özgürlüğünün önündeki engelleri büyük ölçüde kaldıracağına inanmıştım. Ne yazık ki yıllardır AİHM’nin bu kararını bile görmezden gelen keyfi uygulama içindeyiz” dedi. Tuşalp sözlerini şöyle sürdürdü: “Bağımsızlığı tartışılan yargı ‘hakareti saptama’ konusunda özgür değil. Örneğin ‘somut’ hareketle, hakaret sayma (addetme) arasındaki ayrımı gözetmeyen uygulama sürüyor. Sonuçta katile katil , hırsıza hırsız demenin önünde ciddi ve ancak bedel ödeyerek aşılabilecek engel oluşturuluyor.”
Eski AİHM yargıcı, CHP’li Rıza Türmen de “hakaret davaları patlaması”nı “sindirme kampanyası, toplumsal muhalefetin bastırılması için gözdağı” olarak nitelendirdi. Türmen “AKP’nin desteği azaldıkça baskı, sindirme kampanyaları artıyor” derken basınla ilgili bu kadar çok dava açılmasının da ifade özgürlüğüyle bağdaşmadığını vurguladı.
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, ise “Tutuklamalar BHH’ye bir gözdağı, hukuk garabeti. Bizim için bu davalar hükümsüzdür” dedi. Taş, şu değerlendirmeleri yaptı: “Namusu ve şerefi üzerine yemin edip bu sözü hayata geçirmeyen, bağımsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı her şeyi tepeden belirliyor, ‘hukuk benim’ diyor. Böyle bir ülkede kimse Cumhurbaşkanı’na hakaret davası açamaz. Herkes kendi yerini bilecek, bu Cumhurbaşkanı olsa bile. En tepedeki şahıs hukuka uymazsa, ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatı bizim açımızdan geçersizdir. Hukuku çiğneyen, yeminine sadık kalmayan bir şahıs var. Bu kadar dava açılmasının sorumlusu Cumhurbaşkanlığı makamını bu hale getirenlerdir.”
CHP İstanbul Milletvekilii Sezgin Tanrıkulu da Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle açılan davaları Meclis gündemine taşıdı.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri gerekçesiyle 4 çocuğun beraatına karar veren Çanakkale 3. Asliye Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararında, “Ampul müştekinin suç tarihinde genel başkanı olduğu AKP’nin amblemidir. Tüccar kelimesi de saygın bir mesleğin adıdır. Bu sözcüklerin söylenmesi hakaret suçunu oluşturmaz” vurgusu yaptı.
Çanakkale’de Gezi Parkı eylemleri sırasında sprey boyayla yere yazı yazdığı gerekçesiyle yargılanan 13 yaşındaki B.T.İ’ye, duruşması sırasında destek veren ve “Ampul Tayyip”, “Tüccar Tayyip” sloganlarıyla dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmekle suçlanan 4 çocuk, geçen günlerde hakim karşısına çıkmıştı. Yaşları 12-15 arasında değişen N.A, A.P, E.Ç. ve N.P’nin beraatini kararlaştıran Çanakkale 3. Asliye Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı. Atılan sloganların hakaret içermediğine vurgu yapılan gerekçeli kararda, şöyle denildi: “Geçen hafta görülen dava ile ilgili olarak ‘ampul’ müştekinin suç tarihinde genel başkanı olduğu AKP’nin amblemidir. ‘Tüccar’ kelimesi de saygın bir mesleğin adıdır. Bu sözcüklerin söylenmesi hakaret suçunu oluşturmaz. Kaldı ki özellikle ‘ampul’ sözcüğü herhangi bir kişi için hakaret olarak kabul edilse bile, suç tarihinde Başbakan olan müştekiye söylenmesi siyasi eleştiri mahiyetinde kabul edilmelidir.”
Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesine de gönderme yapılarak hükümetlerin, bir vatandaş hatta bir politikacıdan bile daha ağır eleştirilebileceğine dikkat çekildi. Bu nedenle çocukların Erdoğan ve hükümete yönelik sözlerinin, hakaret değil siyasi eleştiri niteliği taşıdığı da belirtildi.