Termometreler, ABD’nin birçok bölgesinde sıcaklığın düşmeye başladığını gösteriyor. Beklenen yağmur tarlalara yeniden can verdi. Ancak ülkedeki son 50 yılın en büyük kuraklığı telafisi zor zararlara yol açtı.
Son 50 yılın en kurak yazını geçiren ABD’de haziran ve temmuz aylarında sıcaklık yer yer 40 derecenin üstüne çıktı. Daha çok buğday, mısır ve soya fasulyesi üretiminin yapıldığı bölgelerde etkili olan aşırı sıcaklar yüzünden, hasat son yılların en düşük seviyesine indi. Ekinden verim alınamamasının etkileri fiyat artışlarıyla uluslararası piyasalarda kendini göstermeye başladı bile. Soya fasulyesinin fiyatı bu yılın başından beri yüzde 40 oranında arttı.
ABD, dünyadaki mısır, buğday ve soya üretiminde başı çekiyor. Bu nedenle kuraklığın büyük bir gıda krizine yol açmasından endişe eden uzmanlar, durum daha da kötüleşmeden önlem alınması uyarısında bulunuyorlar.
Bu noktada gıda güvenliğinin büyük önem taşıdığına dikkat çeken BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) uzmanı David Hallam, bu yılki pirinç rekoltesinin yüksek olacağını vurguluyor. Gıda güvenliği açısından bu yıl pirincin önemli rol oynayacağını kaydeden Hallam, aksi takdirde büyük bir sıkıntı doğabileceği uyarısında bulundu:
“Gıda fiyatlarında şok yaşanması durumunda, doğal bir felaket nedeniyle ortaya çıkabilecek açlık krizinden bahsetmiyorum, sadece gıda fiyatlarında ortaya çıkabilecek bir şok durumunda, gıda tüketimi için ayrılan bütçe kısılacaktır. Bazıları daha ucuz ve yerel gıda maddelerine yönelecektir. Bazıları da sağlık ve eğitim harcamalarından kısarak alışkın olduğu gıda tüketimini sürdürmeye çalışacaktır.”
2007 - 2008 yıllarında gıda fiyatlarındaki tırmanış küresel krize dönüşmüş ve birçok ülkede sosyal huzursuzluklara neden olmuştu. Afrika’dan Asya’ya kadar yüz binlerce kişi sokaklara dökülmüş, düşük ücretler ve hayal pahalığı protesto edilmişti. Arap Baharı’nın ilk kıvılcımları da 2008’deki gıda kriziyle birlikte ortaya çıkmıştı. Arap ülkelerinde halk, kitlesel gösterilerle ilk kez fiyat artışları nedeniyle tanıştı. Peki kapıda bekleyen olası bir gıda krizinin yeniden sosyal huzursuzluklara yol açması mümkün mü?
David Hallam’ın yanıtı şöyle:
“2007-2008 yıllarında küresel gıda krizi yaşanırken ortaya çıkan istikrarsızlığın, artan uluslararası gıda fiyatlarının dışında başka nedenleri de vardı. Bazı ülkelerde yoksul aileler aylık gelirinin yüzde 75’ini gıda ihtiyacı için harcıyordu.”
Şu andaki durumun o dönemdeki kadar kötü olmadığını belirten Hallam, ancak yine de hazırlıklı olunması gerektiğine dikkat çekiyor ve olası gelişmeler konusunda uyarıyor: “Mısır fiyatlarının daha ne kadar yükseleceği şimdilik bilinmiyor. Yüzde on ikilik rekolte düşüşü şimdiye kadar tahmin edilemeyen yüksek bir oran. Ama piyasalarda büyük bir oynama olmadı, şimdilik fiyatlar artmadı. Piyasalar ABD’deki kuraklığın etkilerini önceden hesaba katmış görünüyor. Ancak bizi şu anda asıl huzursuz eden şey, buğday fiyatları. Şimdi aşırı sıcaklardan etkilenen Rusya ve Doğu Avrupa’daki buğday rekoltesinin ne kadar çıkacağını beklemek gerekiyor.”
ABD’nin enerji politikasının da gıda krizini tetiklemesinden endişe ediliyor. Nitekim fiyatların artması üzerine BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), ABD yönetiminden mısırın biyogaz üretimi için kullanılmasına derhal son verilmesini istedi. ABD’de yetişen mısırın yüzde 40’ı benzin şeklinde otomobillerin deposuna dolduruluyor. BM, mısırın biyogaz yerine yem ve gıda maddesi olarak kullanılmasını öneriyor. (Deutsche Welle)