'Son dakika müdahalesi olmasaydı son yılların en sert AB raporu çıkacaktı'

'Son dakika müdahalesi olmasaydı son yılların en sert AB raporu çıkacaktı'

Dün açıklanan Avrupa Birliği ilerleme raporunu değerlendiren Radikal yazarı Murat Yetkin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 30 Eylül'de açıklanan demokrasi paketini bir son dakika müdahalesi olarak nitelendirerek, "Erdoğan 30 Eylül demokratikleşme paketindeki vaatleriyle, belki ekonomi üzerinde de kötü etkileri olacak sert bir AB raporunu savuşturmuş görünüyor" dedi.

Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun dün yayımlanmasının ardından 3 gazeteden 4 köşe yazarı, raporla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Radikal'den Murat Yetkin ve Orhan Kemal Cengiz, Vatan'dan Oktay Gönensin ve Posta'dan Hakan Çelik yazılarında raporun olumlu ve olumsuz yönlerine dikkat çekti:

Murat Yetkin – Radikal

AB raporunda Gezi, Gül ve hükümet

Siz bakmayın günlerdir “Rapor olumlu olacak” diye kamuoyu hazırlama çalışmalarına, Erdoğan’ın o son dakika hamlesi olmasaydı, dini azınlıklara kültürel haklar ve biraz da hükümetin Kürt sorununa siyasi çözüm hedefiyle PKK ile başlattığı diyalog ve Suriyeli mültecilere yardım dışında, neredeyse bütünüyle eleştirilerle dolu, son yılların en sert raporunun çıkması işten bile değilmiş. Son dakika demem boşuna değil. Mesela 16 Ekim tarihli raporun olumladığı gelişmelerden ikisi, Mor Gabriel Manastırı’nın Süryanilere iadesi 7 Ekim, ilkokullarda okunan ‘Andımız’ın kaldırılması da 8 Ekim tarihlerini taşıyor; raporda yer alması için belli ki hem Dışişleri hem AB Bakanlığı özel çaba harcamış.

Özetle, Erdoğan 30 Eylül demokratikleşme paketindeki vaatleriyle, belki ekonomi üzerinde de kötü etkileri olacak sert bir AB raporunu savuşturmuş görünüyor (Malum, AB yüzde 38 ile en büyük ticaret ortağımız, Türkiye’deki doğrudan dış yatırımların yüzde 71’i de AB ülkelerinden). Ancak AB Komisyonu da belli ki Türkiye ile aranın daha da açılmaması için bu hamleyi bekliyormuş.

İşin umut verici yanı şu: Her şeye rağmen AB Türkiye’deki demokratik standartların yükselmesi için teşvik edici olmaya çalışıyor ve hükümeti memnun mu eder, üzer mi bilmem ama Gezi protestoları Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni bir engel değil, yeni bir köprü olmuş gibi görünüyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Orhan Kemal Cengiz – Radikal

AB, Gezi Parkı'na ve şunlara dikkat çekiyor

Komisyonun “sivil toplum örgütlerinin ‘Ermeni soykırımını anma günü’ aktivitelerinin” herhangi bir müdahale olmadan ve barışçıl gösterilerle geçtiğini belirten cümlesini okuyunca, şunun şurasında 2005 yılında bir üniversitede Ermeni sorunu üzerine yapılacak bir konferansın bütün ülkeyi nasıl gerdiğini hatırlamadan edemiyorum.

Komisyon raporu Türkiye’nin bir ultrasonu gibi. Ülkenin beş, on, yirmi yıl öncesini hatırlayanlar, anlatılan dertlerin pek çoğunun farklı olduğunu görebilir. Örneğin, işkence başlığı altında, polisin aşırı güç kullanmasından, gazdan bahsediliyor. Bu ‘elektrik’ işkencesiyle, ‘falakayla’, ‘Filistin askısıyla’ anılandan farklı bir ülke. Bunlar farklı derken, asla bugünün problemlerini küçümsüyor değilim. Örneğin AB raporunda yok, ama insan hakları örgütleri özellikle Gezi eylemleri sırasında gözaltına alınan kadınların uğradıkları yaygın cinsel taciz iddialarından bahsediyorlar. Eskişehir’de gencecik bir delikanlı sokak ortasında linç edildi. 6 gencimiz hayatını kaybetti. Bütün bu vahim olay ve iddialar Gezi Parkı protestoları ve sonrasına denk geliyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Oktay Gönensin – Vatan

İlerleme fena değilmiş

Son rapora bakarak “Avrupa Birliği gözüyle ilerlememiz fena değilmiş” diyebiliriz.

Sıralanan eksikliklerin hepsini biz de biliyoruz. Kimilerini düzeltme iradesini tekrarlarken kimini “az görmeye” çalışıyoruz.

Manzaranın genelindeki Avrupa Birliği’nin “Hükümetin demokratikleşme ve reformlar konusunda taahhütlerini yerine getirme iradesini koruduğu” tespiti son günlerin sıcağından arındırılmış bir bakış açısını işaret ediyor.

Raporda, ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili sorunlar önemli yer tutuyor. Son yargı paketleri ve demokratikleşme paketiyle sağlanan ilerlemelere rağmen hem uygulama sorunları hem de “havanın bozuk olduğu” yönünde bir sorun algısı dikkati çekiyor.

“İfade ve basın özgürlüğünde sıfır sorun” gibi bir hedefe ulaşmanın önünde çok fazla barikat var. Ama neden olmasın, diye yola çıkmanın bile bir faydası olacaktır.

Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi gerçekten üye olarak görmek isteyip istemediği ise daha yıllarca sürecek bir tartışmanın konusudur.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Hakan Çelik – Posta

 

Egemen Bağış'tan Merkel'e zeytin dalı
Avrupa Birliği ilerleme raporu dün açıklandı. Ancak herkes bayram telaşında ya da tatilde olduğu için güme gitti! Biz yıllar boyu bu dönemlerde adeta seferberlik ilan eder, günlerce bunu tartışırdık. AB konuları maalesef artık Türkiye gündeminin ilk sıralarında değil. Gelinen durum, büyük oranda AB’nin Türkiye’yi sürekli oyalamasıyla ilgili. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış haftalardır haklı bir uyarı yapıyor ve raporun bayram sırasında yayınlanmaması gerektiğini söylüyordu. Fakat Brüksel inat etti ve raporu öyle ortaya atar gibi yayınladı.