Murat Kapkıner
İslam tarihinde, her dinin, coğrafyanın tarihinde olduğu gibi iktidar mücadeleleri kesirul vukuu. Ama İslam’ı istismar ederek iktidar peşinde koşan iki büyük olay biliyoruz: Kutlu Çağda’ki Abdullah Bin Übeyy Bin Selûl ve Peygamberin vefatından sonra faaliyet gösteren İbn-i Sebe olayı. İslam Tarihi’ne adlarıyla, iki büyük münafıklık olarak geçmişlerdir.
Elbet 1400 yıl içinde mevzii, terörist ya da sapık tarik olarak fonksiyon icra etmiş klikler var. Bunların tamamı tartışmalı ve mezzii. (Hasan Sabbah (haşhaşiyyun) hareketi gibi.
Önemlisi bütün dinlerin tarihinde olduğu gibi İslam’ın da iktidar olduğu ama ne kadar İslam olduğu tartışmalı dönemlerde olmuş bu hareketler. Şunu demek istiyorum: İslam Tarihi’nde iki nifak olayı var: Abdullah Bin Übeyy Bin Selûl ve İbn-i Sebe olayı.
İnanmadığı halde inanıyor görünen biçare değidir münafıklık ya da nifak. Allah’ın Kitab’ında, dikkatle izlerseniz, iki arada bir derede kalanlardan bahsedilse de bunlar esasen inançları nokta-i nazarından kınanmamıştır. Edimleri ilgisiyle, yani kaypaklıkları ilgisiyle anılmışlardır.
Kelam’a göre Cehennem’in en altında münafıklar olacak. Niye. Adam inanamamış ama kişilik zaafıyla ‘amenna’ demiş. Kimseye de bir zarar vermemiş. Siz Tanrı olsanız (haşa) bu biçareyi Ebu Cehil dururken Cehennem’in en altına gönderir misiniz.
Çünkü nifak aleni kâfirden eşedir. Bir daha niye: (Ve bir daha çünkü) münafık küfründe hiçbir kâfirin olmadığı kadar bilinçli. Onu kapıdan kovsanız pencereden girer. Onun bir misyonu var; bilinçli. Müslümanların arasına fitne-fesat sokarak dağıtmak. Bakınız şu ayet müşriklerden değil münafıklardan bahsetmekte: “Onlar (Müslümanlar) Kur’an okurken yaygara yapın ki ne denildiği anlaşılmasın”.
Abdullah Bin Übeyy, Medine’nin ileri gelenlerindendi. Hatta rivayete göre, marangoza tahtını yaptırmış Medine’ye kral olacaktı. Gözü kör olsun tam bu esnada başına bir Muhammed (as) çıktı. Eli mecbur “ben de…” dedi. Dedi ama yerinde durmayıp, Peygamber’in meclisi demek olan mescitine karşın bir başka mescit inşa ettirdi: Mescid-i Dırar. (ZARAR MESCİDİ). Maksat müslümanları bölmek ve kendi krallığı yolunda mesafe almak (Ne kadar benziyor yarabbi).
İbn-i Sebe denilen zat, Hz. Peygamber’den sonra icra-i nifak arzetmiş olan ikinci tarihsel kişi. (Yüzyılımızı saymazsak ikinci ve sonuncu kişilik).
Tarihçilere göre bu zat Yahudi idi ve müslümanları parçalayıp iktidarlarını zaafa uğratmak için oldukça profesyonel davrandı, müslüman görünerek işi mesela Hz. Osman’ın şehadetine kadar götürdü; başarılı oldu.
Oysa kimi genç, ciddi araştırmacılara göre böyle bir kişi yaşamamış. Bu isim sanal. Böyle bir zatın yaşadığını müslümanların kimi kaynaklarından başka hiçbir kaynakla tevsik edemiyorlar (belgeleyemiyorlar). Çünkü İbn-i Sebe diye bilinen kişi Ebuzer Ğıfari’ydi. Yani müslüman. Bu görüşe katılıp katılmamakta benim kadar siz de özgürsünüz. Ebuzer (Ra)’ı tenzih etmek boynunuzun borcu olabilir. Bu arada o, hangi fonksiyonu icra ettiyse, haklı mıydı haksız mıydı konusu da ortada olmadığından kimsenin günahını da almayabilirsiniz. Bu konuları tarihçilere bırakalım.
Ama sonuçlar ortada: İslam Tarihi’nde iki büyük münafıklık olayı var ve ikisi de siyasi. Üçüncü ve sonuncusunu yaşadığımız hiç aklınıza gelmiyor mu.
Aynen Peygamber aleyhisselam gibi, elini öptüğüm kardeşim R.Tayyip Erdoğan, yukarda andığım Mescid-i Dırar’ı yıkmak üzere; dualarımız onunla.