Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, hakkında verilen tahliye kararı sonrası cezaevinden çıktı. 543 günlük tutukluluğun ardından tahliye edilen Atalay, Silivri Cezaevi'nden çıkmasının ardından yaptığı ilk açıklamada "Bizi rehin aldılar, fidye olarak Cumhuriyet gazetesini istediler. Cumhuriyet’i alamazlar arkadaşlar, bunu görecekler..." ifadelerini kullandı.
Hakkında "güveni kötüye kullanmak" suçlamasından beraat, "örgüte yardım" suçlamasından ise 7 yıl, 13 ay, 15 gün hapis cezası verilen ancak adli kontrol şartıyla tahliye edilen Atalay, cezaevi çıkışında yaptığı konuşmada, "Çok uzun şeyler söylemeyeceğim. Ayaküstü konuşmayı çok sevmem. Söyleyeceklerim öfkeli şeyler değil. Daha bundan sonra konuşacağımız çok şey olacak elbette ama şunu bilsinler, sözümüzün arkasındayız: Korkunun olduğu yerde adalet olmaz, Türkiye’de adalet yok, yargı yok. Ben çıktığım duruşmalarda hiçbir zaman mahkeme ya da hâkim terimini kullanmadım çünkü Türkiye’de bunların olmadığını biliyorum. Nezaketsizlik göstermemek için sadece ‘Sayın heyet’ dedim. Orada bir kurul vardı ama bizim işimiz kişilerle değil, sistemlerle. Onların isimlerinin ne olduğu önem taşımıyor" dedi.
"Önemli olan Türkiye’de bir yargılama yapılmadığını, adliyelerin artık bir mağduriyet üretme merkezi haline geldiğini herkesin görmesi…" ifadelerini kullanan Atalay, şöyle devam etti:
"Artık korkutamıyorlar, sonuç alamıyorlar; bu da bir delik açıldığını göstermiştir. artık büyük Cumhuriyet özeline gelince, Cumhuriyet gazetesini korkutamazlar, aynı şekilde gerçekleri okurlarına aktarmaya devam edecek. Bunun yapılmaması için ellerinden geleni yaptılar, tehdit ettiler, ambargo uyguladılar olmadı. En son olarak da bizleri rehin aldılar, fidye olarak da Cumhuriyet gazetesini istediler çünkü biliyorlardı ki bu gazete parayla satın alınamaz. Belki rehinler karşılığı alırız sandılar ama alamazlar arkadaşlar, kimse de alamaz burayı. Bundan sonra da görecekler. Üstelik de nasıl habercilik yapılır arkadaşlarımız onlara gösterecek. Çünkü biz kinci ve intikamcı olmayacağız. Bundan önce olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
Çok sevinçliyim ama şunu da unutmayalım lütfen, yüzlerce gazeteci, öğrenci, akademisyen, memur, hukukçu var içeride. Bu mağduriyet üretim merkezlerinin mağduru durumundalar. Onları çıkarmak herkesin boynunun borcudur. Herkesin sabahı olduğu gibi, sabaha doğru çok yaklaştık. Umarım en yakın zamanda onları da aramızda görürüz."