Cumhuriyet yazarı Prof. Dr. Ahmet İnsel, Büyükada'da gözaltına alınan insan hakları aktivistleriyle ilgili olarak "İngiliz ve Amerikan ajanları Büyükada'ya sürekli gelgit yapıyor" iddiasını ileri süren AKP Erzurum Milletvekili Organ Deligöz'e tepki gösterdi.
"Orhan Deligöz türünün ileri bir örneği ama yegâne değil" görüşünü dile getiren İnsel, "Son zamanlarda AKP milletinden bu tür vakalar giderek daha fazla çıkıyor. Bunun bir nedeni, hepsinin aynı endişenin esiri olması olabilir. Zaten müstebitlerin en sevdiği endişe de zaten bu türden olanıdır" ifadesini kullandı.
Ahmet İnsel'in "Endişeli bir AKP'li portresi" başlığıyla yayımlanan (15 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
1 Kasım 2015’te ilk kez AKP Erzurum milletvekili seçilen Orhan Deligöz, ocak ayında yapılan anayasa değişikliği oylamasında, anayasal kuralı aleni ve kasıtlı biçimde çiğneyerek oyunu açık kullanmıştı. “Alın açık oy kullanıyorum,ne yapacaksınız, ulan!” gibi nezih bir ifade eşiliğinde, anayasayı ihlal etmişti. İşin kokusu sonradan çıktı. Bu şahsın Malatya Orman ve Su İşleri Bölge Başkanı olan kardeşi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, “FETÖ bağlantısı”nedeniyle tutuklanmış, iki ay sonra serbest bırakılmıştı. Deligöz, kardeşi bu nedenle tutuklanan üç AKP milletvekilinden biridir. Deligöz, açık oy vererek Reis’in adamlarının kendisi hakkında şüphe beslemelerine engel olmaya çalışmakla yetinemezdi. İsmi ile müsemma girişimleri sergilemeye soyundu. Türkiye’de CIA deyince şartlı refleks olarak akla gelen ismi, Graham Fuller’i darbe girişiminden iki hafta sonra şapkasından çıkardı. Deligöz’e göre, “darbe gecesi o Fuller denen adam İstanbul’daydı. Büyükada’da bir toplantı yaptılar uzmanlarla... Hatta Amerika’ya canlı bağlanmak için tesisat kurmuşlar”dı. Sonra, “muhtemeldir ki, Yunanistan’a helikopterle giden 8 asker yanlarında Fuller’i de götürdü.” Kendini aşmaya başlamıştı ama gene de huzursuzdu. Erzurumlu olarak Gülen’in adının nüfustan kazınması için uğraştı. Bu arada “FETÖ terörist başının annesinin Ermeni, babasının Yahudi olduğunu söyledikten sonra kardeşinin tutuklandığını” iddia etti. Dolayısıyla kardeşini tutuklayanlar “FETÖ’cü” idi. İş herhalde çatallaşıyordu ki, Deligöz Türk milliyetçi sağının en klasik ırkçı nefret temalarını bir koruma kalkanı olarak sıralamak ihtiyacı duyuyordu. Endişe ve telaşının nedeni, sadece kardeşinin ilişkileri olmayabilirdi. Ardından geçen günlerde Büyükada’da dokuz insan hakkı savunucusunun gözaltına alınması gündeme geldi. Deligöz fırsatı kaçırmamalı, tehlikeyi bertaraf etmeliydi. Fuller’i şapkadan çıkardığı gibi, bu sefer toplantının CIA ve MI6 tarafından örgütlendiğini iddia etti. Kendileri hazır olmasalar da bu iki teşkilatın görevlilerinin güdümünde yapılmıştı toplantı. Zaten “adalarda toplamdört otelin bu gibi ajanlık faaliyetlerinde kullanıldığı” ve “adalarda İngilizlere ait villaların da aynı amaca hizmet ettiği” biliniyordu. Ayrıca “CIA ve MI6’nın özelsandalları vardı ve adaya sürekli bunlarla gidip geliyorlar”dı. Üstelik insan hakları savunucusu kılıklı bu ajanlar elbette toplantılarını “otelin gizli bölmesinde” yapmışlar ve polis orayı basmıştı. Belli ki Deligöz’ü tutmak mümkün değildi. RS FM’de kendisinin Milli Güvenlik Akademisi’nde eğitim gördüğünü, sıkı bir güvenlikçi olduğunu belirtip, yıllardır bu ajanların faaliyetlerini yakından izlediğini iddia etti. Otel girişinde oklu tabelayla yönlendirilen “gizli bölme”, kaçak inşaattı. Deligöz’e göre, ajanlar otellerin kaçak inşa edilmiş bölümlerinde ve illa Adalar’da toplanıyorlardı! Programda Yavuz Oğhan’ın yaptığı müdahaleler de Deligözü bildiğinden şaşırtmadı. İnsan, eğer bu şahıs gerçekten Milli Güvenlik Akademisi’nde eğitim görmüşse, bütün bunları orada mı öğrendi diye dehşete kapılmamazlık edemiyor. Bu Erzurum milletvekilinin insan hakları savunucularının gözaltına alınmasıyla ilgili sözleri, lağımcı gazeteciliğin ileri ürünlerinin sergilendiği iktidar güdümlü gazete ve televizyonlarda yer almasa, insan gülüp geçer. Ama söz konusu olan bir iktidar partisi milletvekili ve bu hezeyanların yargıyı etkileme ihtimali bugünün Türkiye’sinde yüksek. Orhan Deligöz, işlediği anayasayı ihlal suçunun ardından şimdi “yargıyı etkiliyorum ulan, ne yapacaksınız” da diyebilir. İktidarın zirvesi bunu gün aşırı yaptığına göre, kendisi de imamın yaptığını katmerli biçimde taklit edemez mi? Orhan Deligöz türünün ileri bir örneği ama yegâne değil. Son zamanlarda AKP milletinden bu tür vakalar giderek daha fazla çıkıyor. Bunun bir nedeni, hepsinin aynı endişenin esiri olması olabilir. Zaten müstebitlerin en sevdiği endişe de zaten bu türden olanıdır.