TBMM'de dün bir basın toplantısı düzenleyen TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Komisyon Sözcüsü İdris Şahin bu güne kadar 132 konuğu dinlediklerini, bundan sonra 20 konuk daha dinleyeceklerini ifade etti. Şahin, "Sayın Baykal, kendisini halen CHP’nin Genel Başkanı gibi addetmekte ve kendisine uygulamayı, bir genel başkana yaptığımız titizlikle yapmamızı beklemektedir. Oysa komisyonun çalışmasında irade ortaya koyan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ve onu grup başkanvekilleridir. Yetkimiz konusunda sıkıntı varsa, bunun bize ulaştırılması gerekirdi. Komisyon Başkanı ve Başkanlık Divanı, kendisine nezaket gösterip ayağa kalkmış ancak buna rağmen Sayın Baykal, tokalaşma nezaketinde bile bulunmamıştır. Sayın Baykal’ın tavrı, siyasi şova dönük bir mesajdır.” dedi.
Şahin komisyonda sorulamayan soruların Deniz Baykal'a komisyon başkanı Nimet Baş tarafından posta ile gönderdiğini de açıkladı. Baş'ın mektubunda , Baykal’ın komisyonun yetkisizliğini ileri sürerek toplantıyı terk etmesi için “esefle karşılıyorum” ifadesi yer aldı.
Baykal’ın komisyonda okuduğu metinde “sizlerle ve ilgi duyan herkesle, askeri darbe ve demokratikleşme sorunlarının tümünü, resmiyetten uzak dostça bir ortamda müzakere edebilmeyi gerçekten isterim” ifadesine yer verdiğini anımsatan Baş, şunları kaydetti: “Çok ilginç. Çok manidar... Neden TBMM çatısı altında değil de, ‘resmiyetten uzak ve dostça bir ortamda’ darbeler konusundaki fikirlerinizi söylemeyi tercih ediyorsunuz. Kahvehanelerde, pastanelerde, lokantalarda söylenecek şeyler neden TBMM çatısı altında, açık, meşru bir zeminde konuşulmasın...
Bize hukuk dersi vermek isterken dünkü eyleminizle tam bir karartma örneği sergilediğinizi belirtmek isterim. Demokrasi adına komisyonumuza katkı vermekten kaçındınız. O salonda hukuk adına bize mevzuat dersi vermeye çalışarak ve bir tek cümlemizi dahi dinleme tahammülü göstermeden salonu terk ederek bizden değil, tarihin ışığından kaçtınız.”
“Hazırlıklı geldiğiniz ve okuduğunuz metinde bizim sorularımızın cevabı yoktu” diyen Baş, Baykal’a sormak istediği ama soramadığı soruları mektubunda şöyle sıraladı:
- 28 Şubat sürecinde size Başbakan Yardımcılığı teklif edildi mi, edildiyse nerede, kimler tarafından, nasıl yapıldı bu teklif?
- Dönemin ‘kudretli paşaları’yla kamuoyundan gizli görüşmeleriniz oldu mu, mesela Antalya’da görüşmeler yaptınız mı?
- 27 Nisan muhtıra sürecinde TBMM kürsüsünden şu cümleyi sarfettiniz (cümle bir talimat ürünü müydü, yoksa siz mi kurdunuz o cümleyi?): ‘Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına Silahlı Kuvvetler kayıtsız kalmayacaktır’ demiştiniz. Nereden biliyordunuz? Demokrat bir siyasetçinin böyle cümleler kurması normal midir?”