Ali Haydar Fırat Gazetecilik Doktora Öğrencisi Türkiye Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği 12. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nin kapanış oturumunun başlığı Krizler ve Direniş’ti. Bu yazıdaki temel sorgulama bu oturumun başkanlığını yapan CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın tespitidir. Oğuz Hoca, bugün kapitalizmin içinde bulunduğu krizi çözümledikten sonra mealen; ‘bugün artık kapitalizmle işbirliği yapan sosyal demokrat parti devri kapanmıştır. Merkez sol partiler kendini gözden geçirmelidir’ tespitini yaptı. Bu yazı buradan hareketle temel bir takım önerme ve tespitleri ortaya koyacaktır. Bugün kapitalizm içinde bulunduğu krizi yine devletlerin; ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal müdahaleleriyle aşacaktır. Ancak daha önceki krizlerden farklı olarak toplumlar ve insanlar kapitalizmin oyunlarının farkındadır. Dünya tarihinde ilk defa bu kadar yoğun ve büyük kitleler kapitalizmi sorgulamaktadırlar. Dolayısıyla artık insanlık kötülüğün kaynağının kapitalizm olduğu anlamış ve tartışmış bulunmaktadır. Bu yepyeni arayış ve çabaları insanlığın önüne koyacaktır. Farkında olunan bir diğer gerçek, kapitalizmin salt ekonomik bir kriz, ekonomik eşitsizlik ve ekonomik yıkım olmadığıdır. Kapitalizm; doğanın ve onun bir parçası olan insanın her alanda yıkımıdır. Yani kapitalizm aslında kıyametin kendisidir. Sosyal demokrasi, kapitalizmin bir yöntemi ya da yönetim biçimi değildir. Sosyal demokrasi insanlığın en önemli siyasal ve yönetimsel birikimlerinden biridir. Sosyalistlerin genel olarak sosyal demokrasiye yaklaşımları sağlıklı değildir. Sosyal demokrasiyi salt kapitalizmin kitlelerin manipülasyonunun bir aracı olarak görmek tarihsel birikime ve insanlığın mücadelesine haksızlıktır. Sosyal demokrasiyi sosyalist devrimin önündeki engel olarak konumlandırmak konjonktürel bir yaklaşımdır ve sosyalistler hala bu konjonktürden çıkamamışlardır. Nasıl Bakmalı? Lenin’in ‘Nasıl Yapmalı’ sorgulaması bugün artık ‘Nasıl Bakmalı’ biçiminde formüle edilmelidir. Çünkü doğru bakılmadığı zaman doğru şeyler yapılmamaktadır. ‘Nasıl Bakmalı’, ‘Nasıl Yapmalı’yı, özellikle de sosyal demokrasi bağlamında öncelemektedir. Sosyal demokrasi salt bir denge politikası ve kapitalizm ve sosyalizm arasında orta yol değildir. İnsanlığın (salt işçi sınıfının değil) yürüttüğü mücadelelerin kitleselleşmesi, kazanımların elde edilmesi ve bunların kurumsallaştırılması sürecidir. Ve sosyal demokrasi insanlığın bugüne kadar gerçekleştirdiği en demokratik, özgürlükçü ve insan onuruna yaraşır bir sistemin adıdır. Elbette ki nihai eşitliği ve özgürlüğü kuramamıştır; ama buna en yaklaşan sistemdir. Ve fakat neoliberalizm süreci sosyal demokrasiyi farklı bir yörüngeye; daha doğru bir tanımlamayla, var ettiği bütün olumlulukları tasfiye etme süreci içine sokarak onu başkalaştırdı. ‘Yeni sağ’ ve sonrasında sosyal demokrasi için kullanılan ‘yeni sol’, aslında tümüyle neoliberalizmin denetimindeki ifadelerdi. Günümüzde kapitalizm ve neoliberal politikalar sosyal demokrasinin ruhunu çalmıştır. İşte Oğuz Hoca’nın dile getirdiğinden hareketle eğer sosyal demokrasi kendisini yeniden var edecekse, bu ancak ve ancak kapitalizme karşı yeni politikalar üretmekle mümkün olacaktır. Sosyal demokrasi kendisini yok eden, sönümlendiren ve öncüllerini anlamsızlaştıran kapitalizme karşı yeni bir paradigma oluşturmalıdır. Yukarıda söz edilen oturumda Metin Özuğurlu’nun dile getirdiği "hak mücadelesi sınıf mücadelesi uğrağından çıkmıştır. Hak mücadelesi yeni mücadele zeminidir” tespiti bu yeni paradigmanın temelini oluşturmalıdır. Tam bu noktada CHP, Türkiye’de filizlenen hak mücadelelerini hem desteklemeli hem de buradan hareketle yeni bir paradigma oluşturmalıdır. Bu yeni paradigma CHP ve sosyal demokrasinin güçlenmesine, iktidar olmasına ve yeni ülke, dünya idealine yaklaşmasına neden olacaktır. Bugün HES’lere karşı, sağlık alanında yaşanan hak gasplarına karşı, sendikasızlaştırmaya, taşeronlaştırmaya, örgütsüzleştirmeye karşı verilen mücadelelerde CHP daha fazla rol oynamak zorundadır. CHP, iktidarı salt devlet yönetimine gelmek olarak algılamalıdır. Daha geniş bir çerçevede iktidarı; herkese daha fazla hak kazandırmanın bir yöntemi olarak görmelidir. Kuşkusuz bugün CHP birçok noktada mücadele verenleri desteklemektedir. Ancak bunun daha programatik, ideolojik, politik bir içeriğe kavuşturulması gerekmektedir. Bugün dünyanın her yerinde kitleler farklı neden ve gerekçelerle ayaktalar, sorguluyorlar, tartışıyorlar. Sosyal demokratlar bu kitlelerin istemlerini doğru anlar ve doğru bir mecraya kanalize ederlerse hem ülkelerinin hem de dünyanın gidişatını değiştirirler. Yoksa kapitalizmin kendisini kurtarmak için dünyayı büyük felaketlere sürüklemesine seyirci kalırlar.