Hürriyet gazetesinde sağlık yazıları yazan Prof. Osman Müftüoğlu, sosyal medyanın sağlık için ciddi bir tehdit olduğunu söyledi. "Mobil telefon veya bilgisayar ekranları, beynimize yolladığı mavi ışık uyarıları nedeniyle uykumuzun canına okuyor" diyen Müftüoğlu, "Uykuya dalmayı geciktiriyor, derin uyku fazlarını sabote ediyor" ifadesini kullandı.
Müftüoğlu'nun "Sosyal medya sağlığa sabotaj" başlığıyla (10 Eylül 2018) yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Muazzam boyutlara varan yeni bir medya kavramı ve aynı zamanda enteresan bir sağlık sabotajcısı ile karşı karşıyayız: SOSYAL MEDYA!
Sadece aktif Facebook kullanıcılarının sayısı 250 milyon sınırını zorluyor. Listeye Instagram’ı, Pinterest’i, Google ve Yahoo’yu da ekler, üstüne bir de Twitter fenomenini ilave ederseniz rakam 1 milyarı zorluyor. Son 6 aydır ben de Instagram kullanıcısı oldum. Instagram sayfamla meşguliyetimi sanırım biraz abartmışım. Eşim Mihriban’ın uyarılarını dikkate alınca da günde en az 20-30 defa cep telefonumla meşgul olduğumu fark ettim! Sosyal medyanın sadece bir “ZAMAN HIRSIZI” olduğunu da zannetmeyin. Sağlığımız için de ciddi bir tehdit. Sadece bedensel ve ruhsal sağlığımız için değil, sosyal ve moral sağlık için de mühim bir problem. SOSYAL MEDYA’nın verebileceği sağlık zararlarından bir kısmını yandaki aşağıda özetledim. SOSYAL MEDTA DETOKSU meselesini ise gelecek haftaya bıraktım.
Mobil telefon veya bilgisayar ekranları, beynimize yolladığı mavi ışık uyarıları nedeniyle uykumuzun canına okuyor. Uykuya dalmayı geciktiriyor, derin uyku fazlarını sabote ediyor.
Beyin kimyasında yaptığı değişikliklerle karbonhidrat tüketimini, özellikle şekerli yiyecek ve içeceklerin kullanımını özendiriyor, kilo kontrolünü bozabiliyor.
Dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon zorlanmalarının en önemli nedenlerinden biri yine bu sosyal medya. Herkes her şeyden haberdar olmak, her konuda fikir üretip ve bunları ifade etmek; sevgisini, öfkesini, kızgınlığını, hayallerini sosyal medya ile anlatmak derdinde. Neticede beynin “art yükü” artıyor. Bu da odaklanmayı, hatta hatırlamayı zorlaştırabiliyor.
Sosyalleşmenin ana omurgasını oluşturan “yüz yüze sohbetler”, sesle, sözle, elle oluşan samimi ve içten temasların kaybı “yalnızlaşma” ve “depresif yapılanmayı” körükleyebiliyor.
Sosyal medya ile uğraşının getirdiği ilgi ve zaman kaybı sadece iş kalitesinin değil, iş veriminin, neticede de kişisel gelişimin, ruhsal dengenin de sabotajcılarından biri olabiliyor.
Hiçbir kontrolün, hiçbir “TRAFİK POLİSİNİN OLMADIĞI” sosyal medya otobanına isteyen istediği KANITLANMAMIŞ KİRLİ BİLGİ’yi, dezenformatif düşünceyi, atipik ruhsal tepkiyi, yanlış ve tehlikeli yönlendirmeleri koyabiliyor. Bu da “GOOGLE AMCA DOKTORLUĞU” gibi çoğu kişiyi hastalık hastası yapıp yanlış tedavilere yönlendiren yeni bir sağlık tehdidi olarak karşımıza çıkıyor.
Herkesin her şeyi göz önüne sermesi, “yarışmacı, daha çok ve daha büyüğe, daha hızlı ve daha yeniye, kolay yoldan zenginleşmeye” odaklı sosyal medya tahrikleri ruh sağlığını ciddi ölçüde tehdit eden REKABETÇİ TUTUMLAR gelişmesine, neticede de RUH SAĞLIĞININ zedelenmesine sebep oluyor. Depresyona girenler, panik atak krizi geçirenler artıyor.
Göz sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. En azından “göz kuruluğu” meselesi hep gündemde.