Ankara
TBMM Çözüm komisyonunda Barış İçin Kadın Girişimi Platformu adına konuşan sosyolog Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, savaşla birlikte kadına şiddetin artığını belirterek, “Kadın işin içine alınmazsa barış sürecindeki politikalara rıza göstermesi beklenemez. Önce kadınlara yönelik savaş suçlarının failleri bulunmalı” dedi. Kadınların barışla olan ilgisini ve bu süreçten beklentilerini anlatan Nazan Üstündağ, BM’nin bu alandaki kararına atıfta bulundu. Üstündağ, “Dünya’da 108 barış süreci var ve 585 barış anlaşması imzalanmış. Ancak bu anlaşmalardan yarısı ilk 5 yıl içinde bozulmuş. Çünkü kadınların rıza göstermediği barış süreci daha çabuk bozuluyor” dedi.
“Birleşmiş Milletler’in 1325 No’lu kararı kadınların barış sürecinde her alanda eşit temsilini öngörüyor. Bu madde iki temel konu üzerinde duruyor. Birincisi kadınların müzakere dahil eşit temsili. Diğeri ise kadınların uğradığı zararların tanzimi için gerekli kararların alınması yani bir ulusal plan çıkartılması. BM, bu madde ile “Bütün toplum savaştan etkilenir ama kadınlar daha çok etkilenir, bunun için ulusal plan hazırlayın” diyor.
Kadınlar orduda yok ama kadınları hem savaş hem barış çok ilgilendiriyor. Kadınlar siyasete girdikten sonra özellikle göz altılarda taciz ve tecavüzlerin çok fazla olduğu görülüyor. Kadınlar nüfusun yüzde 50’sini oluşturuyor ama birçok alanda yeterince temsil edilmiyor. Örneğin çözüm komisyonunda daha fazla kadın olmalıydı. Kadın işin içinde olmaz ise barış sürecindeki politikalara da rıza göstermemiş oluyor.
Kadınlara yönelik tüm savaş suçlarının faillerinin bulunması gerekiyor. Bütün bunlar için de bir güvenlik reformunun oluşturulması şart. Halen Türkiye’de resmi olarak 2 bin kayıp var. Toplu mezarlar yeri bilinse bile açılmıyor. Kadınlar sürekli yasa mahkum edilmiş durumda.”
“Gezi parkı eylemlerinde 400 kayıp olduğu haberi yayıldı. Sonra doğru olmadığı bildirildi. Ama İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu Silopi’de kaymakamlık yaparken 22 kişi ortadan kaybolmuş bir daha bulunamamış. Gezi parkı eyleminde bu haberin doğru olmasa bile bu kadar yayılmasını manipülasyon olarak değerlendiremeyiz. Bu halktaki algıyı, korkuyu geçmişe dönük endişeyi de ortaya çıkarmaktadır.