Sözcü yazarı Özlem Gürses, Başbakan Binali Yıldırım'ın Meclis'ten geçerek referandum sürecine giren ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak bazı iş adamlarını telefonla arayıp, "Evet oyu vereceksiniz" dediğini öne sürdü.
"İş dünyası örgütlerinde toplantılar büyük sessizlik içinde geçiyormuş" iddiasını ileri süren Gürses, "Kimse açıkça fikrini söyleyemiyor. Sohbet ettiğim iş dünyası temsilcilerinin tümü, ekonominin çok kritik bir eşikte olduğunun farkında" görüşünü dile getirdi.
Özlem Gürses'in "Neden HAYIR diyeceğim" başlığıyla yayımlanan (27 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Herkesin kendine göre nedenleri var... Benimki çok basit. 14 yıldır AB süreçleri, ekonomi, çevre, dış politika, güvenlik, iç politika, çözüm süreci, kentleşme, mühendislik, basın özgürlüğü, aklınıza gelen her konuda sürekli “ya yanılan, ya kandırılan” bir kadroya oğlumun kaderini emanet etmek istemiyorum. Çünkü bu “evrak” ( buna Anayasa demeye dilim varmıyor, öyle sakil bir metin ) tüm yetkiyi bir kişiye verip, bütün sorumluluğu da ondan alıyor ! Bunca yakıcı sorunumuz varken, bir kişinin ortaya atmasıyla tüm ülke kafayı sadece “Başkanlık”la bozmuş vaziyetteyiz. Bu süreç zaten yıllarını heba etmiş Türkiye'ye, en az iki yılını daha kaybettirecek. Dilerim, en hızlı şekliyle sandığa gidilir, sağduyuyla oylarımızı verir ve kaçırdığımız zamanın telafisi için ne gerekiyorsa yapmak üzere bir araya geliriz.
Sanat, spor, iş dünyası ve akademisyenlerin siyasi kampanya süreçlerinde görüşlerini açıkça savunmaları, hatta kampanyalara finansal destek açıklamaları asıl olarak bir Amerikan geleneği.
Bizde de AKP döneminden bu yana “ya taraf, ya bertaraf” anlayışıyla yıllardır uygulanıyor. Herkesin açık olması demokrasiyi güçlendirir.
Ama bizde “ödül/ceza” mekanizması çalıştığı için Evetçiler pek bir şahlanırken, Hayırcılar henüz “mırıldanma” aşamasında. “Evet”çilerin şöhretli isimleri var, “Hayır”cıların sade vatandaş videoları. “Evet”çiler büyük para dökerek gazetelere çarşaf çarşaf ilan vermeye başlar yakında... “Hayır”cılar sosyal medyada örgütleniyor... “Evet”çiler ödüllerini kapabilmek için göstere göstere atacaklar oylarını... “Hayır”cılar gizli gizli, hatta biraz endişeli...
“Evet”çiler kıra döke, hoyrat bir dille konuşmaya başladı bile... “Hayır”cılar aman ürkütmeyelim, AKP'li arkadaşları da kazanalım duygusuyla “kibar kibar”... Ve son anketler gösteriyor kid aha kampanyalar tam başlamadan bile, “Evet”çiler geride, “Hayır”cılar önde !
Elbette her kişi, her grup kendi beklentileri ve Türkiye tahayyülleri çervesinde oy verecek. İş dünyasında da bir “blok” yok.
Ama tümüne baskı var. Hükümet, iş dünyasının temsilcilerine “Evet” vereceksiniz diye açık açık söylüyormuş. Kimi iş adamlarına Başbakan, kimilerine de Bakan'lar bizzat telefon açıyormuş.
İş dünyası örgütlerinde toplantılar büyük sessizlik içinde geçiyormuş. Kimse açıkça fikrini söyleyemiyor. Sohbet ettiğim iş dünyası temsilcilerinin tümü, ekonominin çok kritik bir eşikte olduğunuj farkında. Bir an once ve hızla bu girdaptan çıkmak istiyorlar. Evetçiler, yeni sistem istikrar getirir, güçleniriz diye düşünüyor. Hayırcılar ise sandıktan sonra gelecek günlerin çok daha zor geçeceğinin farkında.
Ankara'da dillendirilen en önemli siyasi kulis bu.
Ne çıkarsa çıksın, hem Evet hem Hayır bir erken seçim getirecek deniyor. Sebebi basit; AKP Anayasa Değişikliği sürecinde kullandığı içindeki FETÖcüleri bir an once tasfiye etmek istiyor. Bu da sadece seçimle mümkün. Bu aralar konuşulan bir başka kulis ise kabinede revizyon meselesi. Sandığa giderken daha güçlü, daha ikna edici bir kabine isteniyormuş.
Belki de 10 dakika sonar başına harika birşey gelecek ! Evrenin sana iyilikler hazırladığına gönülden inan....