Sözcü yazarı: Bu doğruysa Milli Piyango halkı dolandırıyor demektir

Sözcü yazarı: Bu doğruysa Milli Piyango halkı dolandırıyor demektir

Sözcü yazarı Can Ataklı, Milli Piyango ikramiyesiyle ilgili olarak bir anısını "Bir bayi telefonla arayarak 'Yılbaşında çeyrek bilet daha çok satılıyor, bu nedenle büyük ikramiyenin çeyrek bilete çıkması normal' dedi. Ben de 'Doğru bilet sayısı fazla ama numara sayısı aynı olmak zorunda' karşılığını verince bayi 'Öyle değil işte' cevabını verdi ve anlattı; 'Yılbaşı biletleri pahalı olunca tam bilet satamıyoruz. Bu nedenle çeyrek bilete daha fazla numara yazılıyor. Bu yıllardır böyle' dedi. İnanamadım. 'Bu bir skandal, o zaman Milli Piyango halkı dolandırıyor' deyince bayi panik halinde 'Ekmeğimizle mi oynayacaksın' diyerek telefonu kapattı" diye anlattı.

Can Ataklı'nın "Terör olaylarını yarıştırmak hiç yakışmadı" başlığıyla yayımlanan (5 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni yılın ilk muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmayı aynı anda Halk TV'deki Yazıişleri programında olduğum için canlı olarak dinleyemedim. Bir milletvekili dostum “Tayyip Beyin ağzından bal damladı bugün, öyle yatıştırıcı öyle yapıcı konuşma yaptı ki hayretler içinde dinledim” dedi. Ben de merakla o konuşmanın tam metnini satır satır okudum. Evet bir yere kadar milletvekili dostumun söyledikleri doğru. Moral veren, ayırımcılığa karşı, birleştirici bir konuşma olmuş. 

Ancak bir bölümü bana göre “hiç yakışmayan” ifadelerle doluydu. Erdoğan “nedense” terör olaylarını kıyaslayarak daha doğrusu adeta yarıştırarak “kim olduklarını bilmediğimiz” odakları eleştirmiş. Diyor ki; “DEAŞ'ın Gaziantep'te bir kına töreninde yaptığı ve yarıdan fazlası çocuk 56 vatandaşımızın katlettiği canlı bomba saldırısıyla, her yönüyle profesyonel olduğu belli olan Ortaköy saldırısı arasında Allah aşkına ne fark var? Ortaköy hakkında yazanlar, Gaziantep'teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, soruyorum. O da büyük bir vahşet katliam değil miydi, orada niye sustunuz? Orada niye konuşmadınız? İşte bizim farklılığımız burası.” Allah Allah; Gaziantep saldırısı daha dün olmadı mı? Yanlış mı hatırlıyoruz, o zaman yine çok konuşulmadı mı, günler süren TV konuşmaları yapılmadı mı, gazete köşeleri bu olayla ilgili değil miydi?

Eğer Cumhurbaşkanı yandaş medyayı kastediyorsa belki doğru tarafları vardır. Çünkü eylemi IŞİD yapınca nedense biraz daha sakin oluyorlar. Bu kez fazla yazmalarının nedeni IŞİD'i falan bir kenara bırakıp “Bu Türkiye'yi, Erdoğan'ı yıkmak için yapılıyor” diyerek iktidarı sorumluluktan kurtarmak için yapılan bir algı operasyonu o kadar. Erdoğan devam ediyor; “Bunların hepsi terör eylemidir. Gaziantep saldırısına gösterilmeyen bu türden tepkiler, yapılmayan değerlendirmeler, Ortaköy saldırısına yapılınca, oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Saldırgan orada değil de, mesela pazar yerinde aynı eylemi yapsa, yine benzer tavırlar sergilenecek miydi acaba? Buradaki amacın Ortaköy'de ölenlerin yasını tutmak değil, değerler üzerinden bir çatlak oluşturup toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır.” Belli ki son olaydan sonra yaygınlaşan “laiklik” vurguları Cumhurbaşkanını çok rahatsız etmiş.

Canımı sıkan şeyler terör olaylarında sorumlu aramak suç aramak suç haline getiriliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika'daki şiddet olaylarından sonra Başkan Obama'ya seslenerek “Bizler seçilmiş kişiler olarak tüm halkın can güvenliğinden sorumluyuz” demişti. Oysa aynı tür şiddet eylemleri Türkiye'de olunca sorumlu bulmak mümkün değil. İktidar asla sorumluluk kabul etmiyor. Tam tersine sorumlu arayanları da adeta suçlu ilan ediyor. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan Obama'ya söylediklerini unutmuş olacak ki dünkü konuşmasında aynen şunları söyledi; “Çok açık konuşuyorum. Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. 

Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı, birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor, sadece kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine su taşımış oluyor.” Türkiye elbette teröre teslim olmayacak kadar büyük ülkedir, ama burada kast edilen bunca terör olayına rağmen iktidarın hiçbir sorumluluk almamasıdır. Sadece OHAL döneminde 13 kanlı terör eylemi oluyor ve 207 insanımızı kaybediyorsak elbette ülkeyi yönetenlerden bunun hesabını sormak hakkımızdır. Her medeni ve demokratik ülkede söylenmesi gerekeni söylemek Türkiye'de “teröristlik” olarak değerlendiriliyor.

Şaşırdım bu doğruysa Milli Piyango halkı dolandırıyor demektir

Milli Piyango yılbaşı ikramiyesinin 11 yıldır hep çeyrek biletlere çıkmasının olasılık hesaplarını altüst ettiğini belirterek “Zihnimde bu çekilişlerde bir oyun oynandığı yolunda kanaat oluştuğunu” yazmıştım. Bir Milli Piyango bayisi telefonla arayarak “Can bey yanlış düşünüyorsunuz. Çünkü yılbaşında çeyrek bilet daha çok satılıyor, bu nedenle büyük ikramiyenin çeyrek bilete çıkması normal” dedi.

Ben de “Doğru bilet sayısı fazla ama numara sayısı aynı olmak zorunda” karşılığını verince bayi “Öyle değil işte” cevabını verdi ve anlattı; “Yılbaşı biletleri pahalı olunca tam bilet satamıyoruz. Bu nedenle çeyrek bilete daha fazla numara yazılıyor. Bu yıllardır böyle” dedi. İnanamadım. “Bu bir skandal, o zaman Milli Piyango halkı dolandırıyor” deyince bayi panik halinde “Ekmeğimizle mi oynayacaksın” diyerek telefonu kapattı. Şimdi sormak istiyorum; Milli Piyango bayisinin bu iddiası doğru mu? Yılbaşında 10 milyon numara arasından çekiliş yapılıyor. Normalde tam, yarım ve çeyrek biletlerdeki numaralar 3 milyon 333 bin 333'er adet olmak zorunda. Eğer çeyrek biletlere 7 milyon, yarımlara 2 milyon ve tamlara 1 milyon numara veriliyorsa bu büyük skandaldır. Herhalde cevap veren bir yetkili çıkacaktır.

Bunu yazmak gerek darbenin üstü örtüldü artık

Meclis Darbe Araştırma Komisyonu görevini tamamladı. Sonuç; koca bir sıfır. Çünkü bu komisyon elinde onca olanak varken darbe ile ilgili dişe dokunur tek çalışma yapmadı. Komisyonun eski cemaatçi başkanı hükümetten aldığı emirler sonucu darbe gecesi ile ilgili en önemli isimler komisyona çağrılmadığı gibi bilgilerine bile başvurulamadı. Artık herkesin konuştuğu ve merak ettiği “karanlık 5 saat” konusu da aydınlığa kavuşturulamadı. 15 Temmuz'dan halka kalan OHAL, tutuklamalar, kısıtlamalar, linç kampanyaları oldu, o kadar. Darbe gecesinin en büyük mağduru olduğunu söyleyen AKP iktidarı, o gecenin üzerine bir şal örtmeye kalkarak neyi amaçlıyor onu bilemiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli kalamaz. Elbette o gece ile ilgili gerçekleri bir gün mutlaka öğreneceğiz.