Sözcü yazarı Necati Doğru, Sabah yazarı Mehmet Barlas’ın ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Taliban’ın yönetime el koymasına ilişkin kaleme aldığı, “Taliban olayı Türkiye'deki laikliğin değerini ön plana çıkardı” başlıklı yazısı için, “Eğmeyen. Bükmeyen. Doğru bir yazıydı. Aynı görüşteyim” dedi.
Barlas’ın söz konusu yazısında, “Bölgenin (bizim coğrafyamızın) çarpıcı gerçeklerini bir gün İran'ın Humeyniciliğini, bir gün Afganistan'ın Talibanı'nı Türkiye'nin laik düzeni ile karşılaştırdığımızda ülkemizin değerini daha iyi anlarız. 1930'larda Afgan Kralı Emanullah Han, Atatürk'ü ziyarete geldiğinde bu ülke de Türkiye'nin çizgisindeydi. Biz Türkiye olarak kendimizi ve laik sistemimizi koruyabildik. Bir de bugünkü Afganistan'a bakın… Dilerim bu gerçekleri Afganlılar da görürler…” satırlarını hatırlatan Doğru, “Altına imzamı tarım” diye yazdı.
“Evet! Ben de dilerim. Bir değil. İki defa dilerim. Taliban da gerçeği görür. Türk Ordusu'nu ‘havaalanı işletmeye’ çağırmak yerine Afganistan'da ‘laik bir Cumhuriyet kurulması için’ ülkemizin yetişmiş Anayasa hukukçusu bilim insanlarını yardıma davet eder. Ben ayrıca tarikatların devletin tüm temel kurumlarına sızıp ele geçirmelerini teşvik eden İslamcı çizgideki iktidar partisi AKP ile onun lideri Tayyip Erdoğan'ın da ‘laiklik gerçeğini’ görmesini isterim. 20 yıllık iktidar” diyen Doğru, gelinen noktayı şöyle özetledi:
Türkiye'de laikliğinin altın anahtarlı kapıları olan 23 Nisan Bayramı'nı, 19 Mayıs'ı, 30 Ağustos'u, 29 Ekim'i sevmeyen bir toplumsal yapı kurdular. Bir bahane bulup kutlanmasına katılmıyor, bazı yıllar yasaklıyor, yasağı dinlemeyip kutlayanları kınıyorlar. 23 Nisan özürlü bir kitle yarattılar. 19 Mayıs'ı da sevmiyorlar. Samsun'a çıkış, Amasya Kongresi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi; hem Milli Kurtuluş Savaşı'nı ve hem de “Cumhuriyetin laik yapısını” hazırlama adımlarıydı. 19 Mayıs'ı da küçümsüyorlar. 19 Mayıs özürlüler. 10 Kasım'ı da istemiyor, bahane bulup saygı duruşuna gitmiyor, laikliğin yılmaz savunucusu aydınlanma devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm gününde ona “5 dakikalık saygı duruşunu” putperestlik sayıyorlar. “Beton Mustafa…” diye akıllarınca aşağılayıcı bir deyim uydurdular. Mustafa Kemal özürlüler. Kiliseyi camiye dönüştürme günlerinde Mustafa Kemal'e küfür etmeyi dindarlık diye sunuyorlar. 30 Ağustos'u da sevmiyorlar, milli heyecan duymuyor, “keşke Yunan kazansaydı…” diyenleri hastanede ziyarete gidiyorlar.
30 Ağustos özürlü bir kitle yarattılar. Bu kitle şimdi Taliban'ı haklı gösterecek yalanlara sarılma seanslarına hemen başladı. Bugün Türkiye'de İslamcılık gömleği giyip iktidara gelmiş olanlar, Afganistan'da Taliban'ın “burka giymedi diye kaldırımda elleri arkadan bağlı kadını kafasına kurşun sıkıp öldüren Katı Fıkıh anlayışına” dayalı modelini yan gözlerle izliyorlar. 30 Ağustos olmasaydı çok büyük bir olasılıkla biz Orta Anadolu'ya sıkıştırılmış Taliban benzeri bir yönetime mahkum edilmiş insanların küçük ülkesi olacaktık.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.