Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, İçişleri Bakanlığı'nın mülki idare mensuplarına yönelik olarak kapsamlı bir operasyona hazırlandığını ileri sürdü.
"İçişleri Bakanlığı tarafından valiliklere bu hafta bir yazı gönderildi" diyen Öztürk, "Vali, vali yardımcısı, kaymakama 15 soru yöneltiliyor. 15 Temmuz darbe girişimini saat kaçta öğrendikleri, öğrendikten sonra tavrının ne olduğu, ilk yarım saatte, ilk üç saatte neler yaptıkları, kimlerle konuştukları, ne cevap aldıklarına varıncaya kadar değişik soruları cevaplandırmaları isteniyor" ifadesini kullandı.
Saygı Öztürk'ün "Büyük operasyon hazırlığı" başlığıyla yayımlanan (16 Nisan 2017) yazısı şöyle:
15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yapılan her açıklama zihinleri daha da bulandırıyor. “Bunun siyasi ayağı nerede?” diye soruluyor. Ancak, ne siyasi ayağına ulaşılabildi, ne de ByLock kullanan siyasilere. 40 bini aşkın kişi soruşturma kapsamında tutuklandı. Meslekten ihraç edilenlerin tutuklanma oranlarına bakıldığında, hakim ve savcılardan sonra ikinci sırada vali, vali yardımcısı ve kaymakamlar geliyor. İçişleri Bakanlığı tarafından valiliklere bu hafta bir yazı gönderildi. Vali, vali yardımcısı, kaymakama 15 soru yöneltiliyor. 15 Temmuz darbe girişimini saat kaçta öğrendikleri, öğrendikten sonra tavrının ne olduğu, ilk yarım saatte, ilk üç saatte neler yaptıkları, kimlerle konuştukları, ne cevap aldıklarına varıncaya kadar değişik soruları cevaplandırmaları isteniyor. Bunun anlamı, İçişleri Bakanlığı'nın kapsamlı bir operasyona hazırlandığıdır. Mülki idare mensuplarının cevaplarıyla, eldeki diğer bilgiler karşılaştırılacak ve ardından “ayıklama” gerçekleştirilecek. Kimseye haksızlık yapılmamasını diliyoruz.
KAYMAKAMDAN MEKTUP
Beytüşşebap ilçesi eski kaymakamı Kadir Güntepe de tutuklandı. Cezaevinden gönderdiği mektubun önemli bir bölümü sakıncalı bulunmuş olacak ki “mektup okuma komisyonu” tarafından okunmayacak biçimde karalanmış. Güntepe'nin, terörle mücadelesi takdir ediliyor, bu küçük ilçenin kaymakamı gündemden düşmüyordu. Mektubunda “Göreve başladığımda Beytüşşebap'ta polis, bir adım ötemizdeki mahallelere gidemiyordu. Bizzat zırhlı araca binerek buralarda polisimle birlikte devriye attım. Aksi halde ‘kaymakam bizi gönderiyor, kendisi lojmanda yatıyor' düşüncesi olabilirdi.
Her tarafta terörist başının ve terör örgütünün propagandası sayılacak yazılar vardı. Bu yazıları Beytüşşebap gibi yerde sildirdik. Her yerde HDP'li belediyelere ait araçlarla hendekler kazılırken, bariyerler kurulurken buna izin vermedim. İzinsiz gösterileri sıfıra indirdim. Bombalı araçlarla eylemleri önledim. İlçemizi ele geçirmeye çalışan 400 kişilik terörist gruba karşı polisimizle, askerimizle birlikte mücadele edip püskürttük. Cumhurbaşkanı ‘sizin teröre karşı dik duruşunuzu herkesten bekliyoruz' demişti. Şimdi ben terör örgütü üyesi olmakla, hatta PKK ile işbirliği yapmakla suçlanıyorum” diyor.
RADYOLAR NİÇİN TOPLATILDI
Yalova'dan İstanbul'a götürülen Hava Harp Okulu öğrencilerinden iddianameleri hazırlanıp duruşmaya çıkarılan 71 öğrenci tahliye edildi. Şu anda 259 öğrenci ise tutuklu. Henüz iddianame hazırlanmadı. Öğrenciler, aileleri sabırsızlıkla bekliyor. Öğrencilerin odalarında bulunan radyoları mors alfabesiyle haberleştikleri gerekçesiyle toplatıldı. Cezaevi İzleme Kurulu'na mektup yazamama, saç kestirme gibi yakınmaları oldu. Bunlardan E.İ.'nin “Cezaevi yönetimi bu şekilde keyfi uygulamalarda bulunursa biz de buna karşı tedbir alırız. TSK mensubuyuz, biz de bundan sonra keyfi davranabiliriz” dediğine ilişkin tutanak düzenlendi. Ne mi oldu, belgeden anlaşılıyor ki öğrencinin koğuşu değiştirildi, tek kişilik odaya konuldu.
Kocaeli Cumhuriyet Savcısı Seyfullah Çakmak, FETÖ soruşturmaları kapsamında 17 Temmuz'da tutuklandı. Son 150 gündür tek başına bir hücrede tutuluyor. Çakmak'ın üç çocuğu var. Bunlardan ikisi engelli – yatalak, tamamen bakıma muhtaç durumda. Eşi Hacer Hanım, sosyal güvencesi de bulunmayan ev hanımı. Üzerine kayıtlı menkul‐ gayrimenkul de yok. Sadece engelli oğluna ait kredili aylık taksiti 1.500 TL olan bir engelli arabası var. Hacer Çakmak'ın mektubundan bir bölüm okuyoruz: “18 yıllık evlilik hayatımız hastanelerde geçti. 7 yıl çocuğumuz olmadı. Beşinci tüp bebek denemesinde 9 Kasım 2005'de ikizlerimiz doğumda öldü. Altıncı deneme başarısız oldu. Yedinci tüp bebek tedavisi sonucunda 2007'de büyük kızım Tuğba dünyaya geldi. Şu an 10 yaşında, sürekli bakıma muhtaç ve yatalaktır. Üçüncü çocuğum Ömer de bakıma muhtaç. Kalp hastası annem yürüyemiyor. Ona 79 yaşında olan babam bakıyor. Ablam epilepsi. Eşimin anne ve babası, tek kardeşi ölü. Bu durumda yalnızım ve kimsem yok. Dünyamız evimiz, hastane ve çocuklardan ibaretti. Adli ve idari dosyada izafe edilen hiçbir somut delil, vakıa, fiil yoktur. Uygulanan tutukluluk tedbiri bize verilen bir cezadır.” Aslında ne acılar, ne dramlar yaşanıyor. Herkesin istediği bir an önce iddianamenin hazırlanması, yargılamanın da tutuksuz yapılmasıdır. Buna da yargı karar verecektir. —————————————————————
“Benim de o sandıkta oyum vardı” diyebilmek için haydi oy kullanmaya...