Sözcü gazetesinin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, görev alanı Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin olan Kolordu Komutanlığı'nda görevli Korgeneral İbrahim Yılmaz'ın darbe girişiminden sonra tutuklanıp Diyarbakır Cezaevine konması sebebiyle can güvenliliğinin olmadığını ileri sürdü. Öztürk, "Bunca operasyonu yöneten komutanın, çoğunlukla PKK'lıların bulunduğu Diyarbakır Cezaevi'ne konulması onun can güvenliğinden çok, ailesinin can güvenliğini de tehlikeye atmıyor mu?" diye yazdı.
Saygı Öztürk'ün Sözcü gazetesinin bugünkü (4 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Olayın bir de bu yönü var' başlıklı yazısı şöyle:
Siyasetçiler “Türkiye bir darboğazdan geçiyor”, ya da “nazik bir dönem” cümlelerini sıkça kullanır. Ne bu darboğaz aşılır, ne de o nazik dönem biter. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi henüz tam aydınlatılamamışken, “yeni darbe girişimi” gündeme oturtuldu. Bu durum, Olağanüstü Hal Kanunu'nun ve ona bağlı olarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameli (KHK) dönemin daha uzun süreceğinin de işareti oldu. Görevden alınmalar, tutuklamalar hemen her kesimi kapsayacak bir biçimde devam ediyor. İfadeler alındıkça o ifadelerde ortaya çıkan bilgiler doğrultusunda yeni operasyonlar yapılıyor. Tüm illerde cumhuriyet savcıları tarafından kapsamlı inceleme ve soruşturmalar devam ediyor. En çok merak edilen ise “Fetullahçı siyasilere sıranın ne zaman geleceği”dir.
Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı'nın görev alanı Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin'i kapsıyor. Kolordu Komutanlığı'nı da Korgeneral İbrahim Yılmaz yürütüyordu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti'nin gözaltına alınması üzerine, ordu komutanlığına Korgeneral İbrahim Yılmaz vekalet etmeye başladı. 20 Temmuz akşamı Korgeneral Yılmaz da gözaltına alındı, 26 Temmuz'da saat 20.30 civarında savcılık sorgusu başladı ve saat 05.00'e kadar devam etti. Savcılık tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etti ve saat 11.00 civarında da tutuklama kararı verildi. Nasıl şüpheliler bu dönemde yorgun düşüyorsa, aynı şekilde savcı ve hakimler de yoruluyor. Yılmaz, bir gün sonra da TSK'dan ihraç edildi.
Diyarbakır'ın Sur, Silvan, Lice, Mardin'in Nusaybin operasyonları başta olmak üzere birçok operasyonu Korgeneral İbrahim Yılmaz yönetmişti. Peşmergelerin Kobani'ye geçişini, Süleyman Şah Türbesi'nin taşınmasını o koordine etmişti. Yüzlerce terörist bu çatışmalarda öldürülmüştü. İşte, bunca operasyonu yöneten komutanın, çoğunlukla PKK'lıların bulunduğu Diyarbakır Cezaevi'ne konulması onun can güvenliğinden çok, ailesinin can güvenliğini de tehlikeye atmıyor mu?
Yılmaz'ın eşi Cemile Yılmaz emekli bir öğretmen… Konuşmaya başladığında, “Söz verdim, anlatırken ağlamayacağım” diyor. Olayları, yaşananları ağlamadan anlattı. Sonra öyle bir yere geldi ki, gözyaşları sel oldu. O an şunları anlatıyordu:
“Kızım ve damadım bir şirkette çalışıyordu. Eşimin tutuklanmasından sonra bir gazetede, ‘Darbeci komutanın damadı ve kızı hâlâ o şirkette çalışıyor' diye bir haber yayımlandı. Bunun üzerine kızımı işten çıkardılar, damadımı açığa aldılar. Onların başına gelen durum bununla bitmedi. Yurtdışında önemli bir firmada avukat olarak çalışan kızım, izinli olarak Türkiye'ye gelmişti. İzin bitiminden sonra yurtdışına dönmek istedi. Havaalanında pasaport kontrolü sırasında, ‘Pasaportunuz iptal edilmiş' denildi ve gidişine izin verilmedi. Uzun uğraşlardan sonra gitmesine onay verildi.”
Operasyonlar devam ederken, Cemile Hanım da, Diyarbakır'dan ayrılmadı. Diğer asker eşlerine örnek olabilmek, moral verebilmek ve “Komutanın eşi kaçtı” denilmesin diye hep oradaydı. Şimdi, eşinin ziyareti için Diyarbakır'a “gizli-saklı” gidebiliyor. PKK'lılara operasyon yapan komutan eşinin can güvenliği yok. Askerler, eşleri için orduevleri en güvenli yer… Ancak, orduevi giriş kartı iptal edildiği için orduevine sokulmuyor. Adeta, “nerede kalırsan kal” deniliyor. İbrahim Yılmaz'ı tanımıyorum ama PKK'ya karşı mücadele etmiş bir komutan, hakkındaki iddialar nedeniyle yargılanabilir, bunun sonucunda hüküm de giyebilir. Ama, eşinin, çocuklarının, torunlarının ne suçu var? “Aman başım derde girmesin” diye kimse tutuklu askerlerin eşleriyle muhatap olmak istemiyor. Temmuzdan bu yana maaş ödenmiyor, emekli işlemi yapılmadığı için tazminat alamıyorlar. Aslında bu yalnız askerlerin değil benzer durumda olan sivil kamu görevlilerinin de sorunu… Darbecilerin listesinde “Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı” olarak İbrahim Yılmaz'ın adı yazılmış. Aramada bulunan bir 100 dolar, 2 adet 5 dolar ve Avrolar verilmiş ama iki adet birer dolara ise el konulmuş. Karargahında sadece İbrahim Yılmaz'ın tutuklu olduğunu öğreniyorum.
Başlangıçta 4 asker aynı odaya konulmuştu. Son günlerde “yeni darbe iddiaları” gündeme getirilince, askerlerin her biri ayrı odalara konuldu. Birer kişilik odalarda tutuluyorlar. Cemile Hanım, “Bu insanların böyle bir yapılanma içinde olabilmeleri için akıllarını kiraya vermiş olmaları gerekir. Bu mevkilerdeki insanların Fetullah Gülen'in peşinden gidebileceğine ihtimal vermiyorum. Ben eşimi bilirim. Siyasetle, cemaatle ilişkisi yok. En çok ağrıma giden ise onun FETÖ'cü diye atılmasıdır. Gerçeğin bir an önce ortaya çıkması da en büyük arzum” diyor. Cemile Hanım, “FETÖ'cü diye suçlanmak çok ağrıma gidiyor” dedikten sonra daha çok ağladı… Ağladı…