Sözcü yazarı Necati Doğru, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girimiyle ilgili olarak, "Ordu buysa, biz yanmışız" görüşünü dile getirdi. "Fethullahçı darbenin başı olduğu iddia edilen Hava Kuvvetleri eski Komutanı'nı o göreve kimin atadığı, kumpas davaları (Balyoz-Ergenekon) ile ordudan emekli edilen amiral ve generallerin yerine Fethullahçı subayları kimin yerleştirdiği ve isimleri netleşen darbecilerin tamamının terfilerinin altında kimin imzasının olduğu biliniyor" diye yazan Doğru, "Bilineni atlamayalım. Ordu bile bile bu duruma düşürüldü. Bütünü görelim" ifadesini kullandı.
Necati Doğru'nun "Ordu buysa, biz yanmışız" başlığıyla yayımlanan (18 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Dost acı söyler. Gerçekler acıdır. Söylenmesi gerekir. TRT'nin güzel yüzlü ve billur sesli spikeri Tijen Karaş, darbecilerin bildirisini okudu. Ne yapsın? Silahı yoktu. Spikerlik eğitimi almıştı. Askeri lise de okusaydı, kurmaylık öğreniminden geçseydi, savaşma pratiği eğitimine sahip olsaydı darbecilerle vuruşurdu. Ölür ya da öldürür. Bildiriyi okumazdı. Genelkurmay Başkanı! Rehin (teslim) alındı. Darbecilerle vuruşmadı. En yakınındaki “Fethullahçı darbecilerinden” birisiydi de gafil mi avlandı? Makamında silahsız oturuyordu ve üstüne aniden çullandılar, enterne ettiler. Neler oldu bilmiyoruz? Varsayalım. Kurmay Başkanı gafil avlandı. Peki öbür komutanlar! Kara, hava, deniz, jandarma, donanma komutanları da vuruşmadılar. Ölmediler. Öldürmediler. Rehin oldular. Kimisi 12 saat. Diğeri 24 saat. Öbürü 48 saat. Bu kadar tesadüf! Bir açıklaması olmalı.
* * *
Vuruşanlar var! MİT'e vidalı gazete yazarlarının köşelerinde yazdıklarına göre MİT Başkanı ve yardımcıları, rehin alınmayı kabul etmedi, “sabaha kadar çatıştık” dediler. 1. Ordu Komutanı da vuruştu, teslim olmadı ve tanklarının köprübaşlarını tuttuğu, F-16'ların Meclis binasını kurşunladığı saatlerde Cumhurbaşkanı'nı tatil yaptığı otelden arayıp “Sayın Cumhurbaşkanım, siz meşru Cumhurbaşkanısınız. Size bağlıyım. Ankara'ya gitmeyin. İstanbul'a gelin, ben sizin güvenliğinizi sağlarım” dedi. Ve darbecilerin bitişi oldu. 1.Ordu Komutanı ile MİT Başkanı da vuruşmadan rehine olmayı kabullenselerdi, Cumhurbaşkanı halka “sokağa dökülün, meydanları doldurun demokrasiyi koruyun” çağırısı yapamayacak, Fethullahçı darbeciler; ahlaksız, bencil, adi, kara emellerine ulaşmış olacaktı. Ordumuz buysa! Biz yanmışız!
* * *
Orduya bu kadar Fethullahçı kurmay subay sızdı, yükseldi, üst kademelere geldi, Genelkurmay Başkanı'nın, kuvvet komutanlarının, donanma komutanının en yakınına ve onları gafil avlayıp esir alabilecek konuma ulaştı. Durum buysa! Biz yanmışız!
* * *
Orduya Fethullahçı sızma kaç yıl önce başladı, kim korudu, kolladı, yerleştirdi, yerleşmesine yataklık yaptı hepsi biliniyor. Darbecilerin isimleri netleşti. Resimlerini de koymuşlar. Albay, tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral, orgeneral rütbelerine kadar ulaşmış; milletin uçağı ile millete ateş eden, başaramayınca Yunanistan'a kaçan darbecilerin hepsi AKP iktidarı döneminde bu makamlara geldiler. Yüksek Askeri Şura'da hepsinin terfi etmesinde Cumhurbaşkanı'nın imzası var. Cemaatçi oldukları biliniyordu. Dinlemediler. Cemaatçileri korudular. Sonunda; erleri “tatbikata gidiyoruz” diye emirle tanklara bindirip darbe yapmaya götüren bir ordu durumuna düşürdüler.
* * *
Gerçek bütündür. Fethullahçı darbenin başı olduğu iddia edilen Hava Kuvvetleri eski Komutanı'nı o göreve kimin atadığı, kumpas davaları (Balyoz-Ergenekon) ile ordudan emekli edilen amiral ve generallerin yerine Fethullahçı subayları kimin yerleştirdiği ve isimleri netleşen darbecilerin tamamının terfilerinin altında kimin imzasının olduğu biliniyor. Bilineni atlamayalım. Ordu bile bile bu duruma düşürüldü. Bütünü görelim.