Sözcü yazarları Hulusi Akar’ın nikah şahitliğini yazdı: Saray paşası, biz Torumtay'ı, Koşaner'i, Başbuğ'u gördük!

Sözcü yazarları Hulusi Akar’ın nikah şahitliğini yazdı: Saray paşası, biz Torumtay'ı, Koşaner'i, Başbuğ'u gördük!

Sözcü yazarları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın düğününde nikâh şahidi olan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı eleştiren yazılar kaleme aldı. Yılmaz Özdil, konuya ilişkin "Biz de şahidiz; seni unutmayacağız, asla unutturmayacağız hulusi bey!" derken Bekir Coşkun ise "Daha uçağını bile uçuramıyorsun, şehitlere 'kelle' diyenlerin nesine şahitsin saray paşası?" diye sordu. Emin Çölaşan'ın "Hilmi Özkök gibi olma" tavsiyesiyle yer aldığı gazete sayfalarında, Mehmet Türker, "Biz çok Genelkurmay Başkanı gördük. Hukuksuzluklara isyan ederek bu iktidar döneminde istifayı basıp giden Işık Koşaner'i de, 'terör örgütü yöneticisi' diye hapse atılan İlker Başbuğ'u da gördük" hatırlatmasında bulundu.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın nikâh töreninde şahitlik yapmasına yönelik eleştiriler için "insani ve vicdani olmaktan uzak" denmiş, Akar'ın Komuta Heyeti ile birlikte nikâha katılmasının "devlet protokolü çerçevesinde" olduğu ifade edilmişti.

Sözcü yazarlarının Hulusi Akar eleştirileri şöyle: 

Emin Çölaşan: Hilmi Bey, Necdet Bey gibi olmayın

 

“Sayın Hulusi Akar beyefendi, böyle bir mektup yazarak zat-ı âlinizi rahatsız ettiğim için öncelikle özür dilerim.

Nasılsınız iyi misiniz, herhalde keyfiniz yerindedir. 

Hulusi Bey, Sümeyyanım'la Selçuk Bey'in nikah töreni öncesinde basına servis edilen şu fotoğrafı herhalde gördünüz. İtiraf edeyim, midem ilk kez o zaman bulanmıştı. 

Şırnak'ta arkadaşları şehit düşen bir grup asker, ellerinde silahlarıyla kocaman bir pankart açıp poz veriyor, iki gün sonra evlenecek olan ‘Selçuk abilerine' mutluluk diliyor! 

Kusura bakmayın ama Hulusi Bey, böyle bir pankart komutanların izni ve onayı olmadan hazırlanmaz. Velev ki hazırlandı, aynı izin olmadan askerlerin eline tutuşturulup poz verdirilmez. 

Varsayalım verdirildi, yine komutanların onayı olmadan medyaya servis edilemez. 

Kim bu Selçuk? Recep Tayyip'in yeni damadı… Trilyonluk savunma ihalelerine giren bir iş adamı. Başka bir özelliğini bilmiyoruz. 

 

Bekir Coşkun: Saray paşası, daha uçağa bile binemiyorsun

 

Bir tabur (500 asker) şehit var…

Başımıza bomba yağıyor, uçağını bile uçuramıyorsun ama askeri helikopter düğüne davetlileri taşıyor…

Niçin paşa?…

Cübbeli Ahmet Hoca ile aynı ortamda… Yanında laikliği istemeyen, 23 Nisan'ı iptal edenİsmail Kahraman… Şehitlere “Kelle”, Atatürk'e “Ayyaş” diyen, başında olduğun orduya“Kumpas” kuranlar tam kadro…

Nelerine “şahitsin” bunların?..

Bu millet siyasetçilerin ihanetine alışkın da, askerlerin ihanetine alışkın değil… Bu yüzden sosyal medyada bir gecede 60 bin “istifa et” imzası atıldı…

Bu rakam ile az daha milletvekili olur insan…

Şimdilik “Saray paşası” olmana yetti…

 

Yılmaz Özdil: Seni unutturmayacağız hulusi bey

 

(...) Tam kapıdan çıkarlarken, Tuğçe durdu, geri döndü, “gelin çiçeğini atmayı unuttum, bu çiçeği hepinizin özgürlüğü için atmak istiyorum” dedi. Kimse bunu beklemiyordu. Adeta ıslık çalınmış gibi sessizlik oldu. Hasdal cezaevinin az önceki şen şakrak bahçesinde çıt çıkmıyordu. Tuğçe arkasını döndü, çiçeğini omuzunun üstünden fırlattı. Bir tuğamiral kaptı. Ve, kaptığı gibi tekrar Tuğçe'ye uzattı. “Özgürlük çiçeği demir parmaklıklar arkasında kalmasın, lütfen bizim için kurut, sakla, biz özgür kalınca gelip, senin evinde görelim” dedi.

Tarih boyunca utançla hatırlanacak olan dönemin… Asla unutulmayacak düğünü, böyle sona erdi.

hulusi bey, bu trajedi yaşanırken genelkurmay ikinci başkanıydı, gıkını çıkarmıyor, karargahında oturmanın keyfini çıkarıyordu.

Aradan az zaman geçti.

Tuğçe, kahrından kanser olan amiral babasını toprağa verirken… hulusi bey, kuvvet komutanı olmuştu, lütfedip cenazeye bile katılmadı.

Aradan az zaman geçti.

Çetin Altan öldü, hulusi bey genelkurmay başkanı olmuştu, derhal taziye mesajı hazırlattı, asrın iftirasını manşet yapan, Atatürkçü subayları “cami bombalayan, dinsiz katiller sürüsü” şeklinde sunan Taraf gazetesinin yöneticisi Ahmet Altan'a gönderdi. “Duyduğunuz acıyı yürekten paylaşıyor, size sabır ve başsağlığı diliyorum” dedi.

Aradan az zaman geçti.

Hasan Karakaya öldü. Genelkurmay başkanlarına “gizli yahudi” diyen, Atatürk'e kin kusan yandaş gazetenin yayın yönetmeniydi. Genelkurmay başkanı hulusi bey, derhal taziye mesajı hazırlattı, “Türk gazeteciliği açısından yeri doldurulmayacak bir boşluk oluştuğu”nu belirterek, “genelkurmay adına başsağlığı” diledi.

Aradan az zaman geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin genelkurmay başkanı, sekiz şehidimizi toprağa verdiğimiz gün, koştura koştura gitti, Tayyip Erdoğan'ın kızının nikah şahitliğini yaptı.

Biz de buna şahidiz!

Seni unutmayacağız, asla unutturmayacağız hulusi bey.

 

Mehmet Türker: Biz çok Genelkurmay Başkanı gördük

 

İktidar yandaşı gazeteler ve yazarları ağızlarından salyalar akarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne alçakça saldırırken de; Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy tutuklamaları ve davalarında da biz askerimizi savunduk, yeri geldiğinde yine savunuruz…

Dünkü haber bültenlerinde “askeri çevreler” veya “askeri kaynaklar” diye geçen kimi kişiler, bugün iktidar talimatıyla kendilerini savunan yazarların, daha önce nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir yalancılıkla asker düşmanlığı yaptıklarını hatırlasınlar!..

Biz çok Genelkurmay Başkanı gördük…

Körfez krizinde Özal'a eyvallah etmeyip istifayı basın Necip Torumtay'ı da…

Hukuksuzluklara isyan ederek bu iktidar döneminde istifayı basıp giden Işık Koşaner'i de…

Yine bu iktidar döneminde “terör örgütü yöneticisi” diye hapse atılan İlker Başbuğ'u da gördük…

Yandaş gazetelerde ve TV kanallarının haber bültenlerinde “Askeri çevreler” veya “askeri kaynaklar” diye geçen kimi kişiler, bu konuda eleştiri yapanların ahlakını, insanlığını, vicdanını sorgulayacağına…

Biraz da Türkiye'nin doludizgin hangi istikamette yol aldığına baksın!..

 

Soner Yalçın: Bu şahitlerin başına ileride neler gelecek acaba? 

 

Erdoğan Ailesi'nin şahit müdavimi Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman,Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç, Pakistan BaşbakanıNavaz Şerif, Lübnan eski Başbakanı Saad Hariri ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama.

Bu şahitlerin başına ileri de neler gelecek acaba? Ama. İlk kez bir şahit, düğünden hemen önce kadersizlik yaşadı. Bizzat Erdoğan tarafından koltuğundan alındı:Davutoğlu!

Diyeceksiniz ki…

Erdoğanların düğünlerinde şahit olmak hayra alamet değil!

Hayır! Hayır! Bu mesajı vermek için bunları yazmadım.

Gelinler – damatlar; yaşamlarının en güzel günlerinde yani düğünlerinde; sevdikleri, güvendikleri yakınlarını değil de, sırf oturdukları koltuk yüzünden neden politikacıları şahit yapar?

Düğün neden siyasi şova dönüştürülür?

Bu aslında görgüsüzlük değil midir?

Bakın sonra ne kaldı geriye:

Belusconi'den Nastase'ye, Nano'dan Müşerref'e kadar nikah şahitleriniz ahlaksızlıktan-yolsuzluktan hapse düştü! Bu iyi bir düğün hatırası mı şimdi?..

Ne gerek var bu kadar şatafata?..