Sözcü gazetesine yönelik 'FETÖ' operasyonuyla 19 Mayıs'ta gözaltına alınan İzmir muhabiri Gökmen Ulu ile sozcu.com.tr Sorumlu Haber Müdürü Mediha Olgun 5 gündür emniyette bekletiliyor. Sözcü'nün avukatı Celal Ülgen, "Gözaltına alınan bir kişinin ifadesi adli polis tarafından alınır. Ama şüpheli onlara güvenmezse, ben ifademi savcılıkta vereceğim diyebilir ve susma hakkını kullanır. Bu takdirde savcılıkta ifade alınır. Oysa biz henüz susma hakkımızı kullanıp kullanmayacağımıza karar vermedik. Biz polisin sorularını, sorma biçimini, tarafsızlığını ne kadar yitirdiğini ya da yitirmediğini görünce karar vereceğiz" dedi.
"SÖZCÜ, FETÖ'ye hizmet ediyor, gibi haberler yaptılar" diyeen Ülgen, "O haberlerin üzerinden 10 ay geçti ve bu operasyon gerçekleşti. FETÖ de aynen böyle yapmıyor muydu? Önce kendi yandaş yayınlarında bir haber yaptırıyordu. O haberin arkasından operasyon geliyordu. Demek ki yöntem aynı ve paralel iş başında" diye konuştu.
Sözcü'den Nil Soysal'ın sorularını yanıtlayan (23 Mayıs 2017) Celal Ülgen'in açıklamaları şöyle:
– SÖZCÜ Gazetesi'ne FETÖ operasyonunu konuşuyorsak eğer, biz burada hangi hukuktan söz edeceğiz?
Aslında herhangi bir hukuktan söz etmemiz mümkün değil. Bir hukuktan söz edecek durumda olsaydık, böyle bir olayla karşı karşıya kalmazdık. Ancak şunu anımsatmak isterim; siyasi iktidar, FETÖ yapılanmasına paralel yapılanma adını koymuştu. Şimdi ben ikinci paralel yapılanmadan söz etmek istiyorum. İkinci paralel yapılanma; hem FETÖ'nün, hem siyasi iktidarın unsurlarını içinde taşıyan, ama hem FETÖ'den bağımsız, hem siyasi iktidardan bağımsız bir derin devlet yapılanmasıdır.
– Derin devlet yapılanmasının mı muhatabıyız?
Evet, derin devlet yapılanmasının muhatabı şu anda SÖZCÜ. Hem paralele paralel, hem siyasi iktidara paralel yapılanma, özellikle FETÖ kalıntılarından oluşmaktadır. Bu sözlerimle somut olarak soruşturmayı yapan savcıları kastetmiyorum. Tam tersine onlara bu yönlendirmeyi yapan kimi medya kuruluşları içindeki yapıları ve etkin konumda bulunan bazı bürokrat ve politikacıları kastediyorum. Bu FETÖ kalıntıları kimi yerde siyasi iktidarı ve cumhurbaşkanını koruyor görünümünde işlev yapmakta, ama çoğu zaman da FETÖ'cülerin ekmeğine yağ süren iş ve işlemlere imza atmaktadır. İşte kimi AK Partili yazarlardan çıkan “Ne oluyoruz” çığlığı, “Artık yokum” serzenişleri bunun artık yavaş yavaş fark edilmeye başlamasından dolayıdır.
– Yani aslında SÖZCÜ üzerinden Erdoğan ve iktidara yönelik bir tuzak mı kuruluyor?
Sadece SÖZCÜ üzerinden değil, daha pek çok konuda aslında siyasi iktidar yandaşıymış gibi görünen, siyasi iktidar yararınaymış gibi görünen, ama aslında FETÖ'yü ve FETÖ'cüleri rahatlatan iş ve işlemlere tanık olacağız. Ama bunun baş müsebbibi siyasi iktidardır. Çünkü siyasi iktidar FETÖ'yü askeri kanattan temizlemek için büyük çaba gösterdi. Biz de hep yanında olduk. Polisten temizlemek için büyük çaba gösterdi, yanında olduk. Ama, bütün uyarılara karşın, biraz da ucu kendisine dokunur, zarar görür diye siyasi kanatta bir ayıklanma yapılmadı ve FETÖ'nün siyasi kanadı çok özgür kaldı, özgür dolaştı. İşte şimdi o özgürlük bu derin yapılanmanın bir tarafında ikinci paralelin doğmasına sebep oldu. İkinci paralel siyasi iktidarın başına iş açacak. Çünkü yaptığı bütün iş ve işlemlerde, siyasi iktidarın bütün kurumlarına, bütün makamlarına, siyasetin içine, adliyeye, polise sızmışlar. Bu ortamda FETÖ ile nasıl mücadele edilecek?
FETÖ ile mücadele edebilmenin olanakları kalmadı. Bugüne kadar yapılan mücadelede; darbecilerle, polis ve asker içindeki öbekleşme ile ortaya çıkan hesaplaşma devam edecek. Ama bu yetmez. Bu FETÖ'nün Türkiye içerisindeki gerçek yapılanmasının çözümlenmesine yardımcı olmaz. FETÖ kendi yapılanmasının bir kısmını feda etti ama öbür kısımda siyasi iktidarın yandaşı gibi görünerek yeni bir hayatiyet kazandı.
– Peki soruşturmadaki gizlilik hangi amaca hizmet ediyor?
Şimdi Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) bütün soruşturmalar gizlidir diye bir kural var. 157'nci madde. Onu anlıyorum. Ama bu gizlilik CMK'nın genel gizliliği değil. Kaldı ki; bu soruşturma uzun zamandan beri başlatılmış olmasına karşın adeta Demokles'in kılıcı gibi durmakta ve bekletilmektedir. Daha bir tek şüpheli ifadesi alınmamıştır. Öyleyse bu gizlilik nedendir? Peşinen gizlilik kararı verilmesinin hukuk ile bağdaşır yanı olabilir mi? Üstelik bu soruşturma basın savcılığında ve basın suçları kapsamında açılmıştır. Bu gizliliğin kaldırılması gerekmektedir.
– Böyle bir basın suçu olabilir mi? Atlatma haber yapmak ne zamandan beri suç sayılıyor?
Yeri gelmişken hemen altını çizelim öyleyse; Gökmen Ulu'nun haberi ile ilgili yayını ilk önce kim yaptı? Sabah ve Takvim gazeteleri yaptı. “SÖZCÜ, FETÖ'ye hizmet ediyor” gibi haberler yaptılar. O haberlerin üzerinden 10 ay geçti ve bu operasyon gerçekleşti. FETÖ de aynen böyle yapmıyor muydu? Önce kendi yandaş yayınlarında bir haber yaptırıyordu. O haberin arkasından operasyon geliyordu. Demek ki yöntem aynı ve paralel iş başında.
– SÖZCÜ'nün patronuna “firari” yakıştırmasını yapmalarındaki kasıt ne olabilir?
CMK'ya göre bir kimsenin firari sayılabilmesi için davetiye ile çağrılması ve gelmemesi, arkasından yakalama kararı çıkarılması lazım. Yakalama kararının da infaz edilmemesi gerekir ki o kişiye firari diyebilelim. Dolayısıyla burada usulüne uygun herhangi bir davet yok. Kaldı ki; Burak Akbay ne zaman firar etti? Bir defa ona da bir karar vermek lazım. Teknik anlamda bir firar yok. Fiili anlamda bir firar var mı? O da yok. Acaba Cumhuriyet Başsavcısı'nın bir kişinin fiili anlamda firari sayılabilmesi için ne kadar bir süre geçmesi gerektiğinden haberi var mı? Operasyondan 5-6 gün önce Burak Akbay buradaydı. Peki daha önce bu prosedür tamamlandıysa ve yakalama kararı çıktıysa, Burak Akbay yurtiçine girdiği ya da çıktığı zaman neden yakalanmadı? O zaman Cumhuriyet Başsavcısı'nın bu konuda ihmali var demek ki. O ihmal nedeniyle de derhal istifa etmelidir.
– Dayanaksız suçlamalarla hedef tam olarak nedir?
Burada hedef Burak Akbay'dır. Çünkü çok etkili muhalefet yapan gazetenin patronudur. SÖZCÜ Gazetesi 9 köyden kovulmuşların, ama gerçekleri söyleyenlerin gazetesidir. SÖZCÜ'nün yazarları, gerçekleri söyledikleri için iktidarın baskıları ile önceki patronları tarafından kovulmuş, ama SÖZCÜ'de özgürlüğü yakalamış gazetecilerdir. Siz 9 köyden kovulup, 10'uncu köyde gerçekleri söylemeye başlarsanız fincancı katırlarını ürkütmeniz çok normaldir. Bu bir fincancı katırlarını ürkütme operasyonudur.
FETÖ'nün kurguladığı kumpas davalarını boşa çıkaran Avukat Celal Ülgen, bu soruya şu cevabı verdi: “Roma Hukuku'nda faili meçhul cinayetleri çözmekte kullanılan temel sorudur. Cinayetin kimin yararına olduğu, kime fayda sağlayacağı sorularak, elde edilecek sonuçlar katilin kim olduğunu ele verirdi. Çiçero da, müvekkili olan ve babasını öldürüp mallarına sahip olmakla itham edilen Sextus Roscius'un suçsuzluğunu bu yolla ispatlayıp Roma'daki bir devlet-mafya-siyaset üçgenini açığa çıkarmıştır. Aynı yöntemi ve aynı soruyu SÖZCÜ operasyonu için de sormak gerekir. SÖZCÜ'ye bu tür operasyon yapmaktan kim yarar sağlamıştır? İktidar olmadığı kesin. SÖZCÜ'nün de bir yararı yoktur. Peki kimdir bu yararı sağlayan?”
– Operasyon günü arama esnasında Burak Akbay'ın evindeydiniz. Neler yaşandı orada?
Polisler doğru dürüst bir arama yapmadılar. Yalnız Burak Akbay'ın evinde değil, diğer aramalar da bugüne kadar alıştığımız, Ergenekon'da, Balyoz'da gördüğümüz öyle ince bir arama değildi, genel bir aramaydı ve bu arama da sadece gözle bakmaktı! Burak Akbay'ın evinde mini bir iPad'in bulunması aslında hiç hoşlarına gitmedi. Çünkü zaten hiçbir şey bulunmayacak diye düşünüyorlardı. Sadece aramayı yapıyor olmak için, sadece gözaltına alınacakların evleri aranıyor diye bir arama yapıyorlardı. Mini iPad çıkınca, ben de; “Bunun imajını alacaksınız” diye bastırınca dediler ki; “Bizim aletlerimiz yok!” Ben de sordum; “Niye getirmediniz?” Dediler ki; “Aletlerimiz yetmeyebilirdi!” Bunun sonucu olarak anladım ki; göstermelik bir arama yapılıyor. Gözaltılar da aslında göstermelik. Bundan bir sonuç çıkmayacağı çok açık ve belli. Cumhuriyet Başsavcısı'nın da bu soruşturmada hiçbir şey çıkmayacağını bilmiyor olması mümkün değil. SÖZCÜ Gazetesi'nde ne yapacaklar? SÖZCÜ'nün bütün manşetleri FETÖ karşıtıdır.
– Burak Akbay'ın bir türlü kaldırtamadığı o fotomontaj suç değil mi?
Milliyet Gazetesi'nde yayınlanmıştı o fotoğrafın aslı, Ekrem Dumanlı'nın Fetullah'ın karşısında ayakta hazır ol vaziyette durduğu fotoğraftır. O fotoğrafı fotomontaj yapmışlar. Kütüphanenin bir ünitesini çoğaltmışlar ve oraya Burak Akbay'ın fotoğrafını yapıştırmışlar. Bugüne kadar kiminle ilgili olursa olsun açtığım erişimin engellenmesi davalarına hemen karar verildi. Ama burada erişimin engellenmesi talebimi önce görevsizlikle Küçükçekmece Adliyesi'ne çektiler. Orada da sadece iki tane sulh ceza yargıcı var. İkisi de bu konuda özgür ve bağımsız karar vermediler. Aslında açıkça hukuk ihlali var. Başta söylediğim ikinci paralel yapı bu konularda çok örgütlü.
– “FETÖ üyesi olmamak, ama örgüte yardım etmek!” Hukuk dilinde var mı böyle absürd bir şey?
Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bu konuda da büyük bir çelişki ve fiyasko var! Bir kere; Burak Akbay FETÖ'cü mü, değil mi, karar verin! Burak Akbay FETÖ'cüyse biz ona göre tavrımızı alırız. Ama FETÖ'cü olmadığı halde örgüte yardım ettiğini söylüyorsanız, bunu ispat etmek zorundasınız. Ne soruşturma dosyanızda ne de başka bir yerde bu konuda hiçbir delil yok. Kaldı ki; FETÖ'ye küfrederek, FETÖ'ye yardım edilmez! Eğer FETÖ'ye sövmek suçsa, bunu yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Bunu da görecekler.
– Burak Akbay'a yönelttikleri suçlamalardan biri de cemaatin okullarında okuduğuydu biliyorsunuz. Bu suçlamaya SÖZCÜ'de diplomasını yayınlayıp yanıt verdi. Şimdi ne olacak?
Burak Akbay'ın hem okuduğu okulları açıklaması, hem diplomasını göstermesi, diplomasını saklayanlar için de önemli bir olaydır aslında. Burak Akbay'ın gazetesinin attığı manşetleri yandaş medyanın hiçbirisi atamamıştır ve atamayacaktır. Çünkü ikinci paralelin egemenliği o yandaş medya üzerinde hâlâ devam etmektedir. Biz bunlarla hesaplaşacağız. Ama şunu hemen söyleyeyim; Bu işte Türk demokrasisi ve Türk yargısı kaybetmiştir. SÖZCÜ'ye yapılan bu operasyon aslında FETÖ'ye yaramış ve rahat soluk almalarını sağlamıştır. Çünkü Avrupa ve hatta Amerika basını SÖZCÜ olayını ön plana çıkararak, Türkiye'de gazetecilerin ve muhalefet yapanların susturulduğunu söyleyecek. Yani bu durumdan FETÖ'cüler ve yayın organları yarar görecek. Biz Türkiye'nin FETÖ ile yaptığı mücadelenin yanındayız. Ama hukuka uygun ve usul hükümlerine uygun mücadele yapılmasından, suçsuz ve günahsız insanların ayıklanmasından yanayız. Bu soruşturma ile asıl şimdi at izi it izine karışmıştır. Bu karışıklığı istemiyoruz. Ama isteyenler var demek ki…
– Gözaltındaki arkadaşlarımızı da çok merak ediyoruz. Görüştünüz mü kendileriyle? Moralleri nasıl?
Bakın bu tür gözaltılarda avukatlarıyla da görüştürmüyorlar. Ama bize bu yasağı koymadılar. SÖZCÜ'nün avukatlarından İsmail Bey görüştü kendileriyle. Moralleri yüksek. Gayet iyiler. Yapılanlara bir anlam veremiyorlar. “Biz gazeteciyiz” diyorlar.
– Peki ifadeler niye hâlâ alınmıyor?
Biz de bu soruyu soruyoruz. Kolluktan (Polisten) bize yanıt olarak söylenen şu; “Daha ifadenin nasıl alınacağı belli değil. Büyük olasılıkla ifadeyi biz almayacağız, savcılık alacak.” Bu normal değil. Gözaltına alınan bir kişinin ifadesi adli polis tarafından alınır. Ama şüpheli onlara güvenmezse, ben ifademi savcılıkta vereceğim diyebilir ve susma hakkını kullanır. Bu takdirde savcılıkta ifade alınır. Oysa biz henüz susma hakkımızı kullanıp kullanmayacağımıza karar vermedik. Biz polisin sorularını, sorma biçimini, tarafsızlığını ne kadar yitirdiğini ya da yitirmediğini görünce karar vereceğiz.