Spor yazarları, İspanya’nın yenilmeyecek bir takım olmadığını ancak futbolcularımızın yoğun lig rekabetinden ulusal maç kavramından uzaklaştıklarını belirtiyor. İşte spor yazarlarının yorumlarından özetler: Rıdvan Dilmen: Favori kazandı Türkiye’nin İspanya karşısında ilk 30 dakikayı, en az rakibi kadar iyi oynadığını; bu süre zarfında bulduğu pozisyonları değerlendiremediğini ve 30. dakikadan sonra pas yüzdesi düşen Türkiye’nin üretkenlikten uzak bir oyun ortaya koyduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “İlk bölümde İspanya’dan daha iyi olsak bile rakip oyun ilerledikçe kalitesini gösterince bizim zaaflarımız, formsuzluğumuz iyice ortaya çıktı. Aslında favori kazandı. Yine söylüyorum ilk 30 dakikayı beğendim. En azından kafa olarak hücumu düşünmek de önemliydi. Ancak yine gördük ki iyi futbol, iyi futbolcularla oynanıyor.” Erman Toroğlu: Mazeret aramayın Türkiye’nin, İspanya karşısında kişilikli ve şahsiyetli bir oyun ortaya koyamadığını ve Türkiye’nin futbol oynamadan, futbol oynamayan bir takıma yenildiğini ifade ediyor ve ekliyor: “ Yani dün gecenin hiçbir mazereti yok. Türk Milli takımı bu değil. Dünkü kadar, kişiliksiz, şahsiyetsiz bir Milli Takım uzun süredir görmedim.” Mehmet Demirkol: Uyutulduk Türkiye’nin cesur ve ofansif bir kadro ile sahaya çıkmasına karşın, strateji düzeyindeki yetersizlikler nedeni ile maçı kaybettiğini; Arda, Nihat ve Emre’nin etkisiz oyununun, dengenin İspanya lehine değişmesine neden olduğunu vurguluyor ve devam ediyor: “Emre Aşık ve Hakan en zayıf gibi gözüken yerimizi en sağlam bölge yaptılar. Teşekkür etmek lazım. Çünkü onların bu performansı İspanya’yı kontrol oyununa itti. Ama asla oyun hâkimiyetini de kaybetmediler. 10. dakikadan sonra pozisyon vermediler ve istedikleri gibi, tehlike yaşamadan oynadılar. Bizi uyuttular. Onlar ve bazı bizimkiler.” Ömer Üründül: İyiydik ama… Türkiye’nin takım halinde çok iyi bir oyun ortaya koyarak; sürekli kontrolünde götürdüğü, rakibe pozisyon şansı vermediği maçı, ikinci yarıda alıştığı rahatsızlığı olan duran toptan yediği basit bir golle rakibe verdiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Artık gözümüzü Çarşamba akşamına dikeceğiz ve Bernabeu'da kaybettiğimiz üç puanın acısını İstanbul'da çıkartacağımızı düşünüyorum. Bosna'nın Belçika deplasmanında 4-2 galip gelmesiyle üçüncü duruma düştüğümüz grupta işimiz gerçekten hiç de kolay olmayacak.” Altan Tanrıkulu: Golcüyü beklerken Fatih Terim’in İspanya’yı iyi analiz ederek doğrum bir kadro sahaya çıkardığını; ancak oyun içinde Semih’i kenar alması ile birlikte maçın kontrolünün İspanya’ya geçmesine neden olduğunu ve yenilen golün ardından da orta sahayı beşlemesi ile top kullanma şansının ortadan kalktığını ifade ediyor ve ekliyor: “Dün puan alabilirdik, hatta kazanabilirdik. Tüm Türkiye gerçeği görmeli artık… Bu takım yeryüzündeki her takımı yenme şansına sahip. Ama iyi de oynasa kötü de oynasa bir şeyi becerebilme şartıyla… O da gol vuruşu.” Uğur Meleke: Kaybedecek bir şeyimiz var 6 maçı üst üste kazanarak Avrupa Şampiyonu olan, 29 maçlık yenilgisizlik serisi yakalayan İspanya’yı yenebilmenin, topa sahip olma üzerine kurulu sistemlerine aynı şekilde karşılık verilmesi ile gerçekleşebileceğini; ancak Türkiye’nin İspanya karşısına çıkardığı kadronun yüksek pas trafiğini sağlayacak yapıdan uzak olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte Semih’in oyundan çıkması ve Ayhan’ın maça dahil olması ile futbolcuların skoru korumaya yönelik oyunları beraberinde mağlubiyeti de getirdiğini vurguluyor: “Bir arada ilk defa oynayan savunma dörtlümüzün her duran topta yaşadığı şaşkınlığın bir gole neden olmasının ardından da Del Bosque rahatladı, Mata’yı sol açığa Cazorla’yı (Silva’yı) sağ açığa çekip, 4-3-3 benzeri bir dizilişe döndü. 50 dakika boyunca sahadaki 22 adam futboldan keyif alırken, son 40 dakika keyif alan sayısı 11’e düştü. Oysa bizim milli takımımızdan beklediğimiz sadece bu maçı 0-0 bitirmeleri ve 1 puan almaları değil, futbol keyfine ortak olmalarıydı.” Osman Tanburacı: Galiptir bu yolda mağlup! Hiç kimsenin ama hiç kimse Türk Milli Takımı'nın bu kadar etkin, bu kadar kişilikli, bu kadar hatasız oynayacağını düşünmediğini; ancak bir hata sonucu maçın İspanyollara hediye edildiğini ifade ediyor ve ekliyor: “İlk yarı mükemmeldik, ikinci yarı yorulduk ve (olası) liderlik gitti! Kaybettiğimiz puanları daha çok ararız! Bak, B. Hersek de galip! Yine laf ebeliği ederek; galiptir bu yolda mağlup, deyip gün çalacağız! 2010 hayaldir!” Selçuk Yula: İkincilik için Türkiye’nin ilk yarıda çok iyi bir oyun ortaya koymasına karşın; ikinci yarıda gösterdiği yetersiz performans ile maçı kaybettiğini söylüyor ve Terim’in Semih’i dışarı çıkarmasının yanlış bir karar olduğunu belirtiyor: “İspanya bu işi gerçekten iyi biliyor. Zaten istediklerini de aldılar. Bosna, Belçika'yı yendi. Artık yapacağımız sadece ikincilik mücadelesi. Bu yüzden çarşamba günü İspanya'yı yenmemiz şart oldu. Yoksa ikincilik de elden uçup, gidecek.” Sergen Yalçın: Hücum 11’i savunma yaparsa… Fatih Terim rakibi iyi çalıştığını; gole dönük ayakları durdurmayı başardığını;aslında defansif açıdan 90 dakika boyunca iyi bir sınav verdiklerini; Ancak Türkiye’nin problemi hücumda yaşadığını ve 30. dakikadan sonra da maça havluyu attığını belirtiyor ve devam ediyor: “Fatih Hoca taktik açıdan tek hatasını 56. dakikada yaptı. Ki bu da kırılma noktası oldu.. İspanya 2. devreye çok iyi başlayıp, bizi yoran pas trafiğini başlatınca orta sahaya destek olarak Ayhan’ı alıp o ana kadar takımın en iyisi olan Semih’i çıkardı.. Sakatlığı yoksa Semih’in çıkması yanlıştı.” Kemal Belgin: Terim kaşınınca Türkiye’nin İspanya karşısında ilk yarıda, dengeli bir oyun ortaya koyduğunu; ancak ikinci yarı ile birlikte İspanya’nın daha çok topa sahip olması ve Semih-Ayhan değişikliği neticesinde Türkiye’nin maçı kaybettiğini söylüyor ve ekliyor: “Yani biz dün gece en azından kaybetmeyeceğimiz bir maçı, 56. dakikadan sonra teknik direktörümüzün fahiş hatasıyla rakibe teslim edip, 35 dakika oynamasına izin verdik. Yazık...” Levent Tüzemen: Beraberliği hak etmiştik Türkiye’nin ilk yarıda ortaya koyduğu oyunla İspanya’ya hızlı hücum şansı vermediğini; ancak Fatih Terim'in Semih'i çıkarıp Ayhan'ı sokması Milli Takım'ın oyun dengesinin bozulduğunu; Semih çıkınca ileri oynanan topların çok çabuk şekilde Türkiye ceza sahasına dönemeye başladığını ifade ediyor ev ekliyor: “İspanya hızlı hücum yapmaya başladı. Biri çıkacaksa bu Nihat olmalıydı çünkü kafa ve fizik olarak hazır değildi. Üstelik Nihat sırtı dönük santrfor oynayacak yetenekte değildi. Net pozisyon olarak İspanya'dan daha üstündük ama gereksiz değişiklik sonrası yarım pozisyondan yediğimiz golle yenildik. Beraberliği hak etmiştik. Böyle bir İspanya'yı dilerim İstanbul'da da bulur ve yeneriz.” Erdoğan Şenay: Beleş yenilgi Fatih Terim’in İspanya’yı mükemmel inceleyip takımı ona göre hazırladığı, oyunun her anında ve sahanın her bölgesinde yaşanan mücadelelerde net bir şekilde görüldüğünü; ancak 60. dakikada yenilen basit golün gecenin üzüntü ile bitmesine neden olduğunu ifade ediyor: “Bakalım, dört gün sonra dün geceki ‘beleş galibiyet’i yakalayan İspanya kendi mahallesinden çıkıp bizim Ali Sami Yen’de yine aynı avantajı yakalayabilecek mi? Hiç sanmıyorum, çünkü artık İspanya’nın kılcal damarlarını dahi yakalamış Terim’in İspanyollara İstanbul’da asla teslim olmayacağını düşünüyorum gerçekten...” Atilla Gökçe: Unutulmuş takım Kimine göre ‘çılgınlık’, kimine göre de ‘akıllı bir cesaret’ örneği olarak nitelendirilen çift santrforlu Fatih Terim on birinin, İspanya karşısında 1 saat süreyle iş gördüğünü; ancak Aurelio-Arda-Emre’nin yetersiz oyununun maçın İspanya tarafından kazanılmasına neden olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Maalesef futbolcularımız, kendi liglerinde yaşadıkları yoğun kulüp rekabetinden dolayı ulusal maç kavramından uzaklaşmışlar. Dünkü oyunda ne takım kimliği sergileyebildiler, ne de bireysel performans. Hepsi de kendi standartlarının altında başlayıp bitirdi Bernabeu macerasını... Şimdiden söyleyeyim. Madrid’de uyuyarak yenildik. Ali Sami Yen’de uyanırız. İspanya yenilmeyecek bir takım değil!”