Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Rusya'nın Saint Petersburg kentinde metro istasyonuna bombalı saldırı düzenleyen terörist Akbar Jalilov'un 2015'in Kasım ayında Türkiye'ye giriş yaptığını ileri sürdü. Jalilov'un 13 ay Türkiye'de kaldığını iddia eden Zeyrek, "Diğer bir önemli detay da Jalilov’un Rusya’ya gitmek için gerekli seyahat belgesini Türkiye’deki Rusya Federasyonu Konsolosluğu’ndan alması" diye yazdı.
Deniz Zeyrek'in "Bombacının pasaportu, Türkiye’deki Rus Konsolosluğu’ndan" başlığıyla yayımlanan (10 Nisan 2017) yazısı şöyle:
1990’lı yılların başlarıydı. Ankara Mamak’taki Atatürk Öğrenci Yurdu’nda Özbek ve Kırgız öğrenciler arasında büyük bir kavga yaşandı. Birbirlerine acımasızca saldırdılar. Kavganın nedenini sorduğum ODTÜ öğrencisi bir Kırgız, “Oş olayları” demiş, ardından da Kırgızistan’ın Oş kentinde 1990’da Özbekler ile Kırgızlar arasında yaşanan büyük olayları anlatmıştı.
Kırgızistan’ın en büyük ikinci kenti olan Oş’un ismini ilk o gün duymuştum. Yazıyı yazmadan önce araştırdım. Etnik orijinli o olaylarda 1000’den fazla insan ölmüş.
Oş ismini yıllar sonra, yılbaşı gecesi Reina saldırısı vesilesiyle bir kez daha duyduk. Pasaport benzerliği nedeniyle Oş doğumlu bir Kırgız, zanlı olarak ilan edilmiş, ancak teröristin o olmadığı kısa sürede anlaşılmıştı. Özbek terörist Abdulgadir Masharipov da Özbekistan-Kırgızistan sınırındaki bir köyde büyümüştü ve Oşlu sayılırdı. Ayrıca Masharipov, Esenyurt’ta bir Kırgız arkadaşının evinde yakalanmıştı.
Şimdilerde ise St. Petersburg Metrosu bombacısı olduğu söylenen Akbar Jalilov’un 1995’te Oş’ta doğduğu ve 2011’de Oş’tan St. Petersburg’a göç ettiği yazıyor haberlerde.
Masharipov ile Jalilov tanışıyor muydu? Daha önce görüşmüş müydü? Bu ancak Türkiye’de tutuklu olan terörist Masharipov’dan öğrenilebilir.
Reuters Ajansı, 8 Nisan akşamı abonelerine servis ettiği haberde, Jalilov’la aynı suşi lokantasında çalışan ve Kırgız olan iki kişinin “Jalilov Türkiye’ye gitti”sözlerine yer verdi.
Eski iş arkadaşları, Jalilov’un Kasım 2015’te Antalya’daki amcasının yanına gittiğini iddia etse de halen Oş’ta yaşayan amca Hasan Kuchakarov, Eylül 2015’te Antalya’dan ayrıldığını ve dönemediğini söyleyerek bu iddiayı boşa çıkardı.
Ankara’daki yetkililere sordum. Jalilov’un Kasım 2015’te Türkiye’ye giriş yaptığını doğruladılar. İsmi herhangi bir listede olmadığından girişte herhangi bir sıkıntı yaşamamış. Aralık 2016’da da Türkiye’den çıkış yapmış.
Jalilov’un Türkiye’den çıkışı, girişi kadar sorunsuz olmamış.
Öncelikle vize ihlali yaptığı tespit edilmiş. Kendisine ceza kesilmiş ve üstüne bir de Türkiye’ye giriş yasağı konulmuş.
Diğer bir önemli detay da Jalilov’un Rusya’ya gitmek için gerekli seyahat belgesini Türkiye’deki Rusya Federasyonu Konsolosluğu’ndan alması.
Öyle anlaşılıyor ki Rusya’nın elinde Jalilov’un terör açısından riskli biri olduğuna dair hiçbir veri yokmuş. Belli ki Bağımsız Devletler Topluluğu içinde ciddi bir istihbarat işbirliği yok ve Kırgız istihbaratı, Rus İstihbaratını yeterince bilgilendirmiyor. Yine belli ki ‘Amerikan seçimlerine müdahale edecek kadar güçlü’ algısının sefasını süren Rus istihbaratı da teröriste pasaport verecek kadar ‘muhteşem’!...
Rusya, pasaport vermenin utangaçlığından olsa gerek Jalilov’un Türkiye geçmişi konusunda sessiz kalmayı tercih etti.
Ancak Batı’da “Türkiye yabancı savaşçıların yolgeçen hanı” algısını canlı tutmaya çalışan güçlü bir lobi var.
Yakında İsveç’i kana bulayan terörist üzerinden de benzer iddialar gelirse şaşırmayın.
Bu işlerde uzmanlığına saygı duyduğum bir AK Parti milletvekili, Stockholm şüphelisinin Özbekistan vatandaşı çıktığına dikkat çekerek “Kriz bölgeleri üretme ve kriz bölgesine müdahale doktrini işliyor” yorumunu yaptı.
Böyle bir doktrin var mı? Türkiye nasıl etkilenir?
Bu soruların yanıtlarını verecek durumda değilim.
Ancak şunu şüphe götürmez bir gerçek olarak söyleyebilirim:
Türkiye IŞİD terörünün en büyük hedefi haline geldi, ağır bedeller ödedi ve yabancı terörist savaşçılara karşı amansız bir mücadele veriyor.