Star gazetesi başyazarı Ahmet Taşgetiren, eski Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raşit Küçük ve AKP çevrelerinde görüşleri dikkatle takip edilen ilahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman’ın bulunduğu bir ortamda IŞİD’e karşı ortak bir bildiri yayınlama fikrinin konuşulduğunu bildirdi.
Ahmet Taşgetiren’in Star gazetesinde “Cuma hutbesinde onurun sesi” başlığıyla yayımlanan (22 Kasım 2015) yazısı şöyle:
Salı akşamıydı. Hayreddin Karaman ve Raşid Küçük hocaların bulunduğu bir ortamda DAEŞ benzeri yapıların İslam’a verdiği zararı ve ona karşı benimsenecek tavrı konuşuyorduk. Bir bildiri yayınlansa gibi bir görüş ortaya çıkmıştı. Hayreddin Hoca, burada Diyanet’in yükselteceği sesin önemine işaret ettti. Ben de Çarşamba günü çıkacak yazımda “Diyanet’in küresel misyonuna işaret ettiğimi” söyledim.
Ve Cuma geldi. Kitap Fuarı için Kahramanmaraş’a gitmiştik. Bendeniz ve Abdurrahman Dilipak Bey bu seneki fuar için onur konuğu seçilmiştik.
Cuma hutbesini Ulucami’de dinledik. Diyanet’in hazırladığı ve “KÜRESEL TERÖRÜN HEDEF ALDIĞI DİN: İSLAM” başlığını verdiği hutbeyi, Minber’de tok sesli bir hocaefendi seslendiriyordu. Başlığından başlamak üzere her cümlesi seçilmiş bir hutbeydi bu. Çok özenli bir kalemden çıktığı her kelimesinden belliydi. Tam da Mali’de El Kaide uzantılarının bir otel sakinlerini rehin aldığı, öte yanda Avrupa’da - Amerika’da İslam dünyasından gelen mültecilere bile “Kuduz” tanımlamaların salgın hale geldiği ve Suriye’de Esed - Putin güçlerinin müslümanların üzerine ateş kustuğu saatlere denk düşüyor, yürekleri kavuruyordu. Sonuçta her durumda İslam’a bedel ödetilen bir süreç söz konusuydu ve orada Diyanet’in 80 bin caminin minberine taşıdığı ses, çok büyük anlam taşıyordu.
O sesin önemli bir kısmını, sütunum elverdiğince sizlerle paylaşmak isterim. Mutlaka dinlemiş olmalısınız ama bir temel bir söylem olarak not edersiniz diye bu geniş paylaşımı yapmak istiyorum. İşte o hutbenin bir bölümü:
“Yüce Rabbimiz, Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.s) aracılığıyla İslâm mesajını bütün insanlığa tebliğ etti. Bu mesaj, değerler manzumesi olarak öldürmeyi değil yaşatmayı, zulmetmeyi değil hakkı gözetmeyi, batıla değil hakikate tabi olmayı, hayâsızlığı değil iffeti kuşanmayı ve erdemli duruşu takdim ediyordu.
“İslam, hayatın her kesitine vicdan ve merhameti bir ilke, bir prensip olarak yerleştirdi. En zor zamanlarda dahi zulme, şiddete ve haksızlığa asla müsaade etmedi. Meşru müdafaa sadedinde değerlendirilen savaşın bile bir hukuku, bir ahlakı olduğunu asırlar öncesinden insanlığa haykırdı. Kadına, çocuğa, yaşlıya, tabiata dokunulmasını, zarar verilmesini kesin olarak yasakladı.
“Yüce Dinimiz İslam, bugün çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira İslam’la, Müslümanlıkla ilgisi olmayan cinayet şebekelerinin işlediği cürüm, saldırı, vahşet ve katliamlar ne yazık ki İslam’la birlikte anılır olmuştur.
“İnsanlığa rahmet olarak gelen bir dinin, bir kitabın, bir peygamberin ve o dine mensup olan insanların bu tür terör olayları üzerinden itibarsızlaştırılması, en az işlenen bütün bu vahşetler kadar ağırdır. Yeryüzündeki en büyük cinayet, ahlak ve hukuk tanımayan katliamlara cihat adı verilmesidir....Ne hazindir ki, İslam’ın yüksek şiarı olan tekbir, bu vicdansızlıklara alet edilmektedir. Dünyanın dört bir yanında öldürülen sadece masum insanlar değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen İslam’ın yüce değerleridir. İnsanlığını yitirmiş, gözü dönmüşlerin yaptıkları yüzünden tahkir edilen, Kerim Kitabullah’tır. İtibarsızlaştırılan, Merhamet ve Şefkat Peygamberi Habibullah Muhammed Mustafa’dır. Ötekileştirilenler, dışlananlar, teslimiyetle bu kitaba, bu peygambere gönül veren sadık ve masum Müslümanlardır.
“Bugün, din kisvesine bürünmüş cinayet şebekeleri, geçmişten günümüze birikmiş öfkeleri, incinmiş onurları, bastırılmış duyguları, yıkılmış hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte acı hikâyeleriyle hatırladığımız, ortalığı yakıp yıkan, topyekûn medeniyetimizi tahrip eden Moğollarla aynı yöntemi kullanmakta, Haçlılarla aynı yolu yürümektedirler. Ancak dillerinden tekbir düşmese de, alınları secdeden kalkmasa da insanlık dışı katliamların faillerinin İslam’la uzaktan yakından asla ilgisi yoktur.”