'Paralel yapı hakimiyetindeki TİB'de 2012 öncesine ait tüm kayıtlar silinmiş!'

'Paralel yapı hakimiyetindeki TİB'de 2012 öncesine ait tüm kayıtlar silinmiş!'

Star, Sabah, Takvim ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan habere göre, "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıt kopyalarının alındığı ve ‘Kağıt kopyaları var’ iddiasıyla arşivden silindiği" iddia edildi. İlk incelemelerde, “TİB personelinin yüzde 90’ının 'homojen’ olduğu', yani kurumun ‘bir grubun’ hakimiyetine girdiği" tespitinin yapıldığı öne sürülen haberlerde, "TİB'de 2012 öncesine ait tüm dijital kayıtların silindiği" iddia edildi.

Star gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu’nun haberinde, 2007'de kurulan TİB'in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla çalışan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından 2009'da denetlendiği hatırlatıldı. Haberde,  "Denetimde örgütlü bir karartma uygulandı ve hayati güvenlik açıkları gizlendi" denildi.

Kartoğlu imzalı haberde “TİB’in dinleme, izleme, kayıt cihazları ile bunların yazılımlarının çoğunun da, yine aynı grupla bağlantılı özel teknoloji/bilişim şirketlerinden satın alındığı tespit edildi” ifadelerine de yer verildi.

Star gazetesinin bugünkü (5 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “TİB’i kopyalayıp arşivi sildiler” başlıklı haber şöyle:

 

‘TİB’i kopyalayıp arşivi sildiler’

 

Türkiye’nin ‘yasal dinleme merkezi’ olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıtlarının kopyalarının alındığı ve arşivden silindiği ortaya çıktı. Kurumun tüm elektronik donanım ve yazılımları ‘paralel’ şirketlerden alınmış; yetmemiş o şirketlerin personeli ‘TİB giriş kartı’ verilerek kurumda görevlendirilmiş.

 

Vahim tablo ile karşı karşıya

 

17 Aralık Operasyonu’nun ardından TİB’de ‘paralel yapı’ ve ‘bilgi sızdırma’ iddiaları üzerine Başkanı ve daire başkanlarının değiştirilmesinden sonra yapılan incelemelerde, iddia edilenin ötesinde vahim bir tablo ortaya çıktı. Başbakanlık Teftiş Kurulu da kurumda inceleme başlattı. İlk sonuçlar, milletin mahremiyeti ve devletin iletişim güvenliğinin tehlike altında olduğunu ortaya koydu:

 

5 yıllık arşiv ‘silinmiş’

 

TİB’in elektronik kayıtlarında yapılan incelemelerde büyük bir skandalla karşılaşıldı. Dijital sistemlerde 2012 yılı öncesine ait tüm kayıtların silindiği ortaya çıktı. Silinen kayıtlarda ‘tape’ olarak bilinen dinleme kayıtlarının yanı sıra, kimlerin hangi mahkeme kararına, hangi suçlamaya göre dinlendiği, kimlerle, ne zaman, hangi süreyle görüştüğüne ilişkin veriler yer alıyor.

 

Gerekçe: Kağıt koplayaları var

 

Bilgilerine başvurulan TİB çalışanları, dijital kayıtların silinmesini “kağıt kopyaları arşivde var” gerekçesine dayandırdı. Ancak, kağıt kopya arşivinin taranarak varsa yasa dışı veya yetkiyi aşan dinleme kayıtlarına ulaşılması aylar, belki yıllar sürebilecek. Ayrıca, kağıt arşivde bulunamayan dinleme bilgileri ve içeriklerinin/tapelerinin dijital arşivden kopyalanarak orijinalinin silindiğini kontrol etme imkanı yok. Buna örnek olarak, internete düşen ses kayıtları gösteriliyor. İncelemelerde, “tüm kayıtların kopyalandıktan sonra silindiği” tespiti yapıldı.

 

‘Log’ kayıtları tutulmamış

 

İkinci büyük skandal, bu tespitten sonra ortaya çıktı. Elektronik sistemde ‘kullanıcının parmak izi’ olarak bilinen ve sistemi kimin kullandığına, hangi bilgilere eriştiğine, hangi işlemleri yaptığına ilişkin verileri gösteren ‘log’ kayıtlarının sistematik bir şekilde ve düzenli olarak tutulmadığı belirlendi. ‘Log’ kayıtlarının düzenli tutulmamış olması, TİB sisteminde kimin hangi bilgilere eriştiği, hangi bilgisayardan hangi işlemleri yaptığı, kimlerin dijital kayıt arşivinden hangi kopyayı aldığı, hangi bilgiyi değiştirdiği veya sildiği görünmüyor. 2012’ye kadar olan dijital arşivi kimin sildiği de ilk bakışta bulunamıyor.

 

Sızma olursa öğrenebileceğiz

 

Kayıt silme ve log kaydı tutmamanın ‘istismar’ amaçlı olduğu değerlendiriliyor. Bu durumda, örneğin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan bile dinlenmiş olsa, bu kayıtlar ancak ‘sızdığı’ zaman ortaya çıkabilecek. Bu tespit üzerine TİB içinde tüm bilgisayarlarda basılan her tuşun ‘log’ kaydı tutuluyor, yüksek güvenlik alanlarına erişimler için ayrı şifreler ve yeni ‘log’lar geliştirildi.

 

TİB ‘paralel yapı’ya teslim

 

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki incelemelerde elde edilen bilgiler şöyle:

- TİB, yasal dinlemeleri tek bir merkezde topladığı için hem çalışanların, hem de teknik cihazlar ve yazılımların güvenilirliği hayati öneme sahip. Çünkü TİB’i kontrol edebilecek devlet dışı bir aktör, tüm ülke iletişimini kontrol edecek bir kapasiteye sahip oluyor. Oysa ilk incelemelerde, “TİB personelinin yüzde 90’ının ‘homojen’ olduğu”, yani kurumun ‘bir grubun’ hakimiyetine girdiği tespiti yapıldı.

- Kurumda çalışan personelle ilgili detaylı güvenlik tahkikatı yapılmadı; periyodik olarak yapılması gereken güvenlik tahkikatı tekrarları da yapılmadı. Bu konuyla sorumlu olanların da ‘homojen’ gruptan olduğu tespiti yapıldı.

- Gülen grubuna ait Fatih Üniversitesi’nin Rektörü Şerif Ali Tekalan’ın oğlunun da kurumsal bir görevle TİB’e alındığı ve personel üzerinde etkinliği olduğu ortaya çıktı.

- TİB’in dinleme, izleme, kayıt cihazları ile bunların yazılımlarının çoğunun da, yine aynı grupla bağlantılı özel teknoloji/bilişim şirketlerinden satın alındığı tespit edildi.

- Özel şirketlerden alınan cihazlarda ‘böcek’ denilen ve dışarıya bilgi aktaran veya dışarıdan sisteme erişilmesine imkân sağlayan cihaz konulup konulmadığı bilinmiyor.

- Aynı şekilde, özel şirketlerden alınan yazılımların kaynak kodlarının TİB’e verilip verilmediği; verilmişse de bunların kontrol edilip edilmediği; yazılımlara ‘dışarıya kopya sızdırmayı veya dışarıdan erişimi’ sağlayacak casus yazılım olup olmadığı bilinmiyor.

- TİB’e alınan personelin yeterli teknik donanım ve yazılım bilgisine sahip olmadığı tespit edildi. Bu yüzden; özel şirketlerden alınan cihaz ve yazılımların kontrol, bakım, onarım ve güncelleme hizmetleri de aynı şirketler tarafından verildi.

- Bu şirketlerin personeli TİB’in giriş kartları verilerek kurum içinde çalıştırıldı.

- TİB’de, ampul, piriz değiştirme, kablo çekme işlerini yapacak elektrik teknisyeni bile özel şirketten alındı.

- TİB, bu şekilde belli birkaç şirkete bağımlı hale getirildi.

- TİB’in teknik altyapısı ve yazılımlarının karmaşık olması denetimi zorlaştırıyor. Bu haliyle, bağımlı olunan şirketler bütün bilgileri elde edebilir ve bu denetlenemez.

- TİB, kurulduğu 2007 yılından bu yana sadece bir kez 2009’da Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlendi. Ancak denetimde örgütlü bir karartma uygulandı ve hayati güvenlik açıkları gizlendi.

- TİB’in bahçesine yine ‘özel bir şirket’ tarafından kurdurulan üç uydu internet anteninin binada hangi cihazlara bağlantısının olduğu ve kimler tarafından kullanıldığı ‘bulunamadı’. Bunun üzerine antenler kapatıldı. Daha sonra antenlerden birinin yabancı uyduyla bağlantılı olduğu anlaşıldı. Bu antenlerden dışarıya bilgi aktarılıp aktarılmadığı araştırılıyor.

 

TİB’e çalışan şirketlere inceleme

 

TİB’in hizmet alma yoluyla çalıştığı firmalar mercek altına alındı. İlk etapta NGINE adlı internet araştırma firmasının sözleşmesi feshedildi. NGINE’nin yeni kurulduğu ve TİB’le 9.5 milyon liralık sözleşme yaptığı belirlendi. Şirketin 40 personelinin de TİB’de çalışmasının planlandığı, bunun için bina kiralandığı da belirlendi. TİB’in alt yapısıyla ilgili çalışan ve cemaate yakınlığıyla bilinen Kaynak Holding’e ait Sürat AŞ.’nin TİB’le ilişkisinin de mercek altına alındığı belirtildi.

 

Çalışanlara tehdit de ‘sızma’ da sürüyor

 

İncelemelerde, bazı TİB çalışanlarının ‘yeni yönetimle birlikte hareket etmemeleri’ konusunda uyarıldığı, “bu devir geçecek, hepiniz hapse girebilirsiniz” diye tehdit edildiği yönünde şikayette bulunduğu belirlendi. Çalışanların büyük bölümünün hizmet alınan şirketleri korumaya çalışması; TİB’de alınan kararlar, verilen talimatlar ve kurum içindeki çalışmaların anında internette paylaşılması da dikkat çekiyor.

 

Yabancı istihbarat servisleri için ‘cennet’

 

İlk tespitlerden çıkarılan sonuçlar şöyle:

- Bu tablo, TİB’in casusluk faaliyetlerine karşı savunmasız olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşakanı’ndan Başbakan’a, Genelkurmay Başkanı’ndan MİT Müsteşarı’na, yüksek yargı üyelerinden üst düzey bürokratlara, iş adamlarından sokaktaki vatandaşa kadar herkesin tüm iletişim kayıtlarının tutulduğu veya üzerinden geçtiği kurumun ‘casusluk’ amaçlı kullanıma açık olduğu, buna yönelik personel denetimi ve güvenliği ile elektronik güvenlik sistemlerine sahip olunmadığı anlaşıldı.

 

‘Arşiv dinlemesi’ yapılmış

 

- TİB personelinin tek başına görevi kötüye kullanması halinde dışarıya bilgi satmanın söz konusu olabileceği; ancak kolluk (emniyet/jandarma) ve yargıda aynı gruptan kişilerle birlikte çalışılması halinde, telefon dinleme ile edinilen bilgilerin ‘operasyonel amaçlı’ kullanılabileceği değerlendirildi.

- Bu kadar yüksek sayıda ve uzun süreli dinleme insanla yapılamaz. Buradan da ‘arşiv kaydı’ yapıldığı ortaya çıkıyor. Arşiv kaydıyla, kişilerin telefon konuşmalarının otomatik kaydediliyor ve gerektiğinde kişiye özel çalışma yapılıyor.

- TİB’in 2014 yılı için, önceki yıllara oranla önemli büyüklükte bütçe istemesi de “Bir operasyona mı hazırlık yapılıyordu” şüphesine neden oldu.