Star yazarı: Batı, Erdoğan'ın 'Şangay 5'lisi' çıkışını blöf olarak algılayıp, "Ne yaparsanız yapın" der mi?

Star yazarı: Batı, Erdoğan'ın 'Şangay 5'lisi' çıkışını blöf olarak algılayıp, "Ne yaparsanız yapın" der mi?

Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın  “Türkiye’nin Şangay 5'lisi içinde yer alması, çok rahat hareket etmesini sağlar” açıklamasıyla ilgili olarak "Muhtemelen sayın Cumhurbaşkanı da, özellikle Batı dünyasında böyle bir tansiyon yükselmesini amaçlayarak böyle bir çıkışı yapmıştır. Acaba öyle mi?" diyen Taşgetiren, "Yani sayın Cumhurbaşkanı, bu söylemi, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’yi köşeye sıkıştırmakta olan 'Batı’yı hizaya getirmek' için mi kamuoyuna sunmuştur? Acaba Batı bunu 'blöf' olarak algılayıp, 'Ne yaparsanız yapın' restleşmesine girer mi?" ifadesini kullandı.

Ahmet Taşgetiren'in "ŞİÖ etrafında düşünceler" başlığıyla yayımlanan (22 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Sayın cumhurbaşkanı Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma konusunu bu defa Pakistan dönüşünde gündeme getirdi. “ŞİÖ’ye katılım Türkiye’yi rahatlatır” gibi bir cümle ile. AB ile ilişkilerin yükselen gerilimini değerlendirme bağlamında ve “AB’ye mahkum değiliz” çerçevesinde... 

Konu ile ilgili sorular var. Bu soruları ŞİÖ çevresi kadar AB ve tüm Batı dünyasının da sorduğu, bizim de sormamız gerektiği açıktır. Öyleyse soruları sıralayalım:  

- Acaba sayın Cumhurbaşkanı’nın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) girelim sözleri, pişmiş, olgunlaşmış bir teklif mi yoksa bir fikir jimnastiği mi?

- Acaba ŞİÖ’ye katılmak, AB ile daha genelde Batı ile ilişkilere alternatif bir yönelişi mi ortaya koyuyor yoksa, başından beri Ak Parti Hükümetlerinin dış politika stratejisi olarak benimsediği “uluslararası camiada ilişkileri çeşitlendirme” ilkesini mi?  

- Şu ana kadar sayın Cumhurbaşkanı dışında Hükümet cenahında ŞİÖ’ye katılma yönünde bir eğilim seslendirilmiş değil. Cumhurbaşkanı da bu yöndeki düşüncelerini Batı ile ilişkilerin sağlıklı gitmediği durumlarda gündeme getiriyor. Zaten onu dikkate alarak soruyorum “Bunlar fikir jimnastiği mi, yoksa pişmiş, olgunlaşmış düşünceler mi?” sorusunu.

Yine sayın Cumhurbaşkanı bazı ortamlarda Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin ekonomik boyutuna önem verdiğini, ihracatın yüzde 60’ını AB ülkelerine yaptığımızın altını çizerek belirtmişti.   

Türkiye, ŞİÖ’ye üye ülkelerle ekonomik - siyasi ilişkileri sürdürüyor. Rusya ile de Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ile de ilişki halinde. ŞİÖ’ye katılmak, bu ikili ilişkilerden öte bir örgüt buluşmasını ifade ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın çıkışı ise bağlamı ile bakıldığında, Batı’dan beklentilerin yerine gelmemesine yönelik bir tepki hüviyetine bürünüyor.

Tabii bu durumda şöyle bir soru da peşinden geliyor:

- ŞİÖ’ye katılmak, Batı’ya tepki bağlamında ortaya çıkıyorsa, katılım sonrasında Batı ile (AB ve Amerika ile) ilişkilere nasıl bir format düşünülüyor?

- ABD’de yeni bir seçim yapıldı ve yine Ankara’dan gelen sinyaller, Obama yönetimi ile yaşanan iletişimsizliklere karşılık, Trump yönetimi’ne göreceli bir iyimserlikle bakıldığını gösteriyor. ŞİÖ üyeliği ABD ile ilişkileri nasıl etkileyecek?

- ŞİÖ üyeliğinin heyecan uyandırması ya da tansiyon yükseltmesi Türkiye açısından bir “kamp değişimi” gibi algılanıyor olmasındandır. Muhtemelen sayın Cumhurbaşkanı da, özellikle Batı dünyasında böyle bir tansiyon yükselmesini amaçlayarak böyle bir çıkışı yapmıştır. Acaba öyle mi?

- Yani sayın Cumhurbaşkanı, bu söylemi, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’yi köşeye sıkıştırmakta olan “Batı’yı hizaya getirmek” için mi kamuoyuna sunmuştur?

- Acaba Batı bunu “blöf” olarak algılayıp, “Ne yaparsanız yapın” restleşmesine girer mi?

- Ya da “Türkiye’yi anlamadık, terörle mücadelesini, 15 Temmuz’u doğru görmedik, Türkiye halkındaki AB alerjisini doğru okuyamadık, Tayyip Erdoğan’a yönelik olumsuz okumalarımız, Türkiye’ye yönelik dışlamaya dönüştü, Erdoğan gerçeğini anlamamız lazımdı” deyip, Türkiye’ye yönelik politikalarını revize eder mi?    

- Yoksa böyle bir bütüncül revizyon, Avrupa’nın çok parçalı yapısı dikkate alındığında çok iyimser bir beklenti mi?

- Batı ile ilişkileri önemsiyorsak, onlara Türkiye’nin hayati rolünü anlatacak ŞİÖ’ye katılımdan başka bir enstrüman kalmadı mı?

- Bir de şu an küresel gelişmelerle de bağlantılı olan ekonomimizdeki sıkıntılar, AB ile ilişkilerdeki gerilim ve ŞİÖ’ye katılım söylemleri sürecinde nasıl etkileniyor, konusu var. İş çevrelerinin “belirsizlik” kanaatinin yatırımları engellediği, işsizliğin arttığı ve kur hareketliliğinin ekonominin tansiyonundaki yükselmenin belirtisi olduğu değerlendirmesi var. ŞİÖ ile ilgili söylemlerin ekonomiye artı-eksi katkısı ne olur?

- ŞİÖ atağı ve bunun Batı ile ilişkilere yansıması İslam dünyası ile ilişkileri hangi yönde etkileyecek?

- Ve nihayet, “Çok boyutlu dış politika” yönelişinde bir inkıta mı söz konusu? ŞİÖ’ye katılmak kesin mi? ŞİÖ’nün bir rezervi olabilir mi? ŞİÖ üyeleri içinde Türkiye’nin olumlu bulmayacağı bir politik tavır sergilenirse (mesela Ortadoğu’da Rusya ile İran’la ilişkiler bir dargın bir barışık modunda sürüyor) ne yapılacak?

İş henüz fikir jimnastiği noktasında ise ben de katkıda bulunayım istedim.