Star yazarı Ömer Ekinci, 1603 lira olarak belirlenen yeni asgari ücret miktarı için "Tuzağa düşüyoruz. Açık açık tuzağa düşüyoruz. Asgari ücret bir tuzak. Bir nevi uyuşturucu" dedi. Asgari ücretin 100 lira olması gerektiğini savunan Ekinci, "Uyuşturuyor bünyeyi, çalışana 'Ben kendimi bir gram geliştirmesem de, zerre kadar bir şey katmasam da değerim en az 1.603,12 TL nasılsa' dedirtiyor" ifadesini kullandı.
Ömer Ekinci'nin "Dayak yemeyi göze alarak yazıyorum: Asgari ücret 100 lira olsun" başlığıyla yayımlanan (5 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Asgari ücrette artışa gidildi. Net rakam 1.603,12 Lira oldu.
Tuzağa düşüyoruz. Açık açık tuzağa düşüyoruz.
Asgari ücret bir tuzak. Bir nevi uyuşturucu.
Uyuşturuyor bünyeyi, çalışana “Ben kendimi bir gram geliştirmesem de, zerre kadar bir şey katmasam da değerim en az 1.603,12 TL nasılsa...” dedirtiyor.
Böylesine uyuşan eleman, babasının evinde kalıyor ise, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi yok ise, kendini neden geliştirsin?
Üstelik bir de işten çıkartılınca da 6 ay işsizlik sigortası alma hakkı var.
Yani bir işe girip çalışmasa da kazanıyor, işten çıkıp evde otursa da…
Böyle bir düzen olabilir mi?
Robotlar gelecekte işlerimizi ellerimizden alacak diyoruz, robota ihtiyaç yok ki şu anda iş hayatındaki büyük bir kitlenin işini elinden almak için. İşgücüne katkısı hesap makinesi kadar olmayan gençlerimiz var. Maalesef ki var.
Yani olay şu mudur?
1- Aileler çocuklarına hiçbir şey katmadan sadece cebine harçlık koyup okula gönderiyor.
2- Okul çocuğa eğitim vermeden sadece öğretim verip, bir takım bilgileri ezberletip işgücüne 100 liralık bile katkısı olmayacak şekilde gencecik insanları mezun ediyor.
3- Sonra da İşgücüne katkısı, kendini yetiştirme eğilimi ve iş yapma becerisi 100 lira etmezken mezun olan o gencin işe girmek istediği şirkete devlet “Bu çocuğa en az 1603 lira vereceksin” diyor.
O genci işe aldığı takdirde ilk aydan 1603 lira maaş ödemek zorunda olan o şirket bırakın o maaşı çıkarmayı, ilk 6 ay o çalışana işi öğretiyor.
Çünkü okulda öğrendiği bilgiler maalesef iş hayatında, pratikte gencin hiçbir işine yaramıyor.
Kızmaca, gücenmece yok. Gerçekçi olacağız demiştik.
Gençlere asgari ücret artsın diye slogan atmayı öğretmeyelim. Gençlere, asgari ücret seviyesinden hızlıca yukarıya tırmanma sabrını, sebatını ve azmini öğretelim.
İş hayatına giren bütün gençler hiçbir asgari garanti olmayan bir ortamda, böylesine rekabetçi bir ortamda başlasalar emin olun gece gündüz demeden çalışır bu kuyudan çıkmaya çabalarlar.
Kaldı ki eskiden bir gencin elinden tutup bir işyerine götürmek, anadolu tabiriyle orada işe koymak diye bir deyim vardı. Verdiği asgari ücret işvereni çok da fazla zorlamadığı için işveren de geleni boş çevirmez, getireni kırmaz, o genci yetiştirmek üzere işe alırdı.
Bu devir çoktan kapandı. Artık işletmeler işten çıkan kişinin yerine bile yenisini almadan, mevcut kadroya işi bölüştürüp nasıl devam edebilirim, bunun hesabı içindeler.
Bu yazıya eminim en çok asgari ücretle çalışan okurlarım kızacak.
Kızmayın. Bu yazıyı sizin iyiliğiniz için yazıyorum. Asgari ücret sizi asgarileştiriyor. Uyuşturuyor. Konfor alanı sunuyor.
Biraz abartarak söylüyorum, elbette olacak iş değil ama asgari ücret 100 lira olsun. Asgari ücreti yükseltmek yerine insanlarımızı asgari sınırdan yukarı çekelim.
Herkes kendini geliştirmeye, sınırlarını zorlamaya odaklansın. Öylesine odaklansın ki asgari ücretin ne kadar olduğu ülkede pek az sayıda insanı ilgilendiren önemsiz bir prosedür olsun.
Başka çıkar yol yok.
Asgari insan kalitesini, asgari eğitimi, asgari beklentiyi, asgari sorumluluğu, asgari aidiyeti dert etmeyip sadece asgari ücreti dert etmek bataklıkta çırpınmak gibi. Faydası yok, sonu malum…
Not: Şunu da söylerseniz haklısınız: “Asgari ücret çalışanları işverenlerden koruyan bir bariyer, bir eşik”. Evet, doğru. O zaman şöyle ekleyelim. Asgari ücret 100 lira olsun, ama işveren olmak, iş kurmak için de bir ehliyet, bir lisans gereksin. Gerekli eğitimi almayan, muhasebe-finans bilmeyen de girişimcilik hayalleri kurmasın, şirket yönetmeye kalkmasın, çalışanlarını mağdur etmesin.