Star yazarı Cem Küçük, Güneydoğudaki sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların durdurulması talebiyle "Suça ortak olmayacağız" bildirisine imza atan akademisyenler için "Bazı üniversiteler gereğini yaptı ve o akademisyenlerin üniversiteyle ilişiğini kesti. Peki terör örgütüne bu kadar açık destek veren aydınlara karşı ne yapmak gerekir? Tıpkı Batı’daki gibi medeni ölüm mekanizmaları kurmak gerekir" dedi. "Yani savcılar işe el atmadan üniversiteler hemen o akademisyenlerin iş akdini feshetmeli. O kişiler bir daha iş bulamamalı ve kariyerleri bitmeli" diyen Küçük, "Medyaya çıkamamalı ve toplum da onları otomatik olarak dışlar" ifadesini kullandı.
Küçük'ün Star'da "Medeni Ölüm’ mekanizmaları!" başlığıyla yayımlanan (16 Ocak 2015) yazısı şöyle:
PKK terör örgütü iğrenç yüzünü bir kez daha gösterdi. Çocuk çoluk demeden Çınar’da masum insanları katletti. Olması gerektiği gibi bütün devlet ve halk buna tepki gösterdi. Terör örgütüyle mücadele konusunda bazı minik istisnalar dışında herkes mutabakat içinde.
Bazı sözde aydın ve akademisyenler Voltaire’in, “Fikrine katılmıyorum ama fikrini savunmanı ölümüne destekliyorum” sözünü yanlış anlamışlar. Bir terör örgütünü anlamaya çalışmak da ne demek. Adam silahla önüne geleni öldürüyor, bebekleri katlediyor, sen ona tek laf etmiyorsun ama terörle mücadele eden devleti suçluyorsun.
Ben şunu anlarım. Bir aydın çıksa ve “PKK terör örgütünü lanetliyorum ama bağımsız Kürdistan kurulmasını istiyorum” dese, bu fikir özgürlüğüdür.
Bizdeki 1128 akademisyen ve ona destek veren diğerleri olanı biteni iyi anlıyor. Ama niyetleri kötü olduğu için bu ülkeye ihanet ediyorlar. Hepsi bölünme derdinde. PKK birini katlettiğinde buna hiç üzülüp tepki koymuyorlar. Dün birçok akademisyen gözaltına alındı. Bazı üniversiteler gereğini yaptı ve o akademisyenlerin üniversiteyle ilişiğini kesti. Peki terör örgütüne bu kadar açık destek veren aydınlara karşı ne yapmak gerekir?
Benim son üç yıldır anlatmaya çalıştığım şey tam da bu. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Tıpkı Batı’daki gibi medeni ölüm mekanizmaları kurmak gerekir. Yani savcılar işe el atmadan üniversiteler hemen o akademisyenlerin iş akdini feshetmeli. O kişiler bir daha iş bulamamalı ve kariyerleri bitmeli. Medyaya çıkamamalı ve toplum da onları otomatik olarak dışlar.
ABD’de bunun son örneği Sean Penn’dir. Meksikalı “el chapo” lakaplı uyuşturucu kaçakçısını neredeyse aklayan bir söyleşi yaptı. Amerikan anaakım medyası Penn’i topa tuttu. Joel Simon cjr.org’da Penn’e sert eleştirilerle yüklendi. Uyuşturucu satıcısını temiz kalpli ve topluma rol model biri gibi göstermekle itham etti. Sean Penn bu tür davranışları yüzünden son 5 yıldır doğru dürüst film yapamadı ve Hollywood’dan eli ayağı yavaş yavaş kesiliyor. Tıpkı 2006’da Mel Gibson’ın başına gelenler gibi. Penn son filmi Gunman’i gösterecek salon bile bulamadı ve son anda Javier Bardem oynamayı kabul etmese hep hüsrana uğrayacaktı.
Durum ABD’de böyleyken ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass tuhaf açıklamalar yapıyor. Burayı sömürge ülkesi sanıyor ve aklınca emirler veriyor. Rahatsız edici fikirler serbestçe ifade edilmeli buyurmuş. Madem öyle git Washington’da “İŞİD’e karşı operasyonlar dursun. İŞİD’i anlayalım” desene. Bakalım iyi saatte olsunlar mekanizması nasıl davranacak görelim. John Bass Türkiye senin sömürgen değil. Aklını başına al. Geçti o kafana göre emir verme dönemi. Türk devletinin kararlarına saygı duyacaksın. Senin ülkende terör örgütlerine sempati duyanlara nasıl davranıyorsunuz acaba?
Ben benim gibi düşünmeyen herkesin fikrini özgürce ifade etmesi için sonuna kadar mücadele ederim. Ama bu terör örgütleri için geçerli değil. Şiddete başvurmadan ve övmeden her türlü fikir öne sürülür. Terör örgütlerini övenler ise aynen batıdaki gibi medeni ölüme mahkum edilmelidir.