Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, 7 Haziran'da gereçekleşecek genel seçimler öncesi AKP ve CHP'nin izleyeceği seçim stratejisini kaleme aldı. "AKP'nin “Başkanlık” temasını öne çıkaracağını" dile getiren Taşgetiren, muhalefetin ise "Başkanlık tartışmasını, 'otoriterleşme', Tayyip Erdoğan’ın tek adam olması, 'Padişahlık' ekseninde sürdüreceğini" ifade etti. Halkın başkanlık tezinde mutabık olduğu görüşünün henüz netleşmediği kanaatinde olduğunu söyleyen Taşgetiren, "Tabii ki politikacı kendi tezlerini daha güçlü argümanlarla topluma sunmayı sürdürecek ve ikna etmeye çalışacaktır. Zaman içinde ikna etkinliğinin artması da beklenebilir" ifadelerini kullandı.
Taşgetiren'in Star'da "Seçimlerde başkanlık teması" başlığıyla yayımlanan (30 Ocak 2015) yazısı şöyle:
7 Haziran seçimlerinde Ak Parti’nin “Başkanlık” temasını öne çıkaracağı ifade ediliyor.
Böyle bir tercihte seçmenin başkanlığı satın alacağı var sayılmış olmalıdır.
Çünkü seçimlerde her parti, seçmene satabileceği mallarını vitrine, tezgaha çıkarır.
Ak Parti’nin 13 yıllık hükümet olarak vitrine çıkarabileceği bir hayli ürününün bulunduğu yadsınamaz. Davutoğlu da, yeni Ak Parti Hükümetinin başkanı olarak, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda paket paket sunumlar yapıyor.
Ancak bütün bu sunumlar yanında, Başkanlık temasını öne çıkarırsanız, onun tüm seçim atmosferine kendi rengini-dozunu vereceğini tahmin etmek zor değil.
Kaldı ki, muhalefet de seçimlerde Başkanlığı tartışmayı kendi pozisyonu itibariyle faydalı bulacak gibi bir görüntü var.
Acaba muhalefet hangi sebeple başkanlık tartışması ekseninde bir seçim atmosferi ister, Ak Parti neden?
Önce muhalefete bakalım:
Muhalefet anlaşıldığı kadarıyla Başkanlık tartışmasını, “otoriterleşme”, Tayyip Erdoğan’ın tek adam olması, belki CHP jargonuna yansıyacak şekilde “Padişahlık” ekseninde sürdürecek. Düşünülüyor ki, “Davutoğlu’nun Tayyip Erdoğan’ın gölgesinde kaldığı, Erdoğan’ın da padişahlaştığı teması güçlü biçimde halka ulaştırılırsa, halk Ak Parti’nin çok güçleneceği bir gelişmeye izin vermez, seçimde oyunu esirger.”
Acaba böyle mi olur?
Mesela bu değerlendirme tarzı Ak Parti açısından sıfır değerde bir yaklaşım mıdır?
Ya da Ak Parti, “Halk bizim başkanlık önerimizi satın alır” diye düşünürken nereden hareket etmektedir?
Şöyle düşünülmüş olabilir, kanaatindeyim:
- Şu an Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Seçimlerde Ak Parti lehine sergileyeceği her davranış tarafsızlık açısından tartışma getirecektir. Bunun, Ak Parti’nin kemik taraftarlarını olumsuz etkilemesi söz konusu olmasa bile, yüzer gezer olup da son tahlilde Ak Parti’de karar kılacak olan oyları olumsuz etkilemesi ihtimali vardır.
Peki bu durumda Ak Parti, Tayyip Erdoğan’dan tamamen bağımsız bir seçim kampanyası mı yürütsün?
Bunu da düşünmüyor Ak Parti kurmayları, anladığım kadarıyla.
İşte Başkanlık için anayasa değişikliği temin edecek kadar oy talebi, hiç adı konmasa bile, seçimleri, Tayyip Erdoğan’la Ak Parti’yi bütünleştiren bir mahiyete büründürecektir.
Böylece Ak Parti, oylarını, Tayyip Erdoğan’a verilen destekle tahkim etmiş olacaktır.
Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy, yüzde 52’dir.
Bu oy, 14 parti artı Camia’nın koalisyonuna rağmen gerçekleşmiştir.
Ak Parti’nin oyları şu andaki kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 45-50 bandında gözükmekte, bu oyların aşağı yukarı yüzde 48’e oturacağı tahminleri yapılmaktadır.
Kuşkusuz bu oy da çok önemlidir.
Hele bu oy, Tayyip Erdoğan’a verilen yüzde 52 ile tahkim edilebilirse, muhtemel ki yüzde 50’nin üzerinde bir rakama ulaşmak mümkün olur.
Bu durumda muhalefetin Tayyip Erdoğan-Ak Parti ilişkisine dair tüm eleştirileri, Ak Parti hiç Erdoğan’dan bahsetmese bile, Erdoğan’ın Ak Parti’yi tahkim eden bir rol üstlenmesine mani olmaz. Yani muhalefet, Ak Parti’nin hesabına hizmet etmiş olur.
Şöyle bir soru üzerinde durulabilir:
Acaba halkta başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasında, Türkiye’nin ihtiyacı olmak bakımından kesin tercihler oluşmuş mudur? Yani halkın önemli bir çoğunluğu, diyelimTayyip Erdoğan’ın Başkanlığı kaçınılmaz gören argümanları üzerinde aynı heyecanla mutabakat halinde midir?
Ben henüz bu netleşmenin gerçekleştiği kanaatinde değilim.
Tabii ki politikacı kendi tezlerini daha güçlü argümanlarla topluma sunmayı sürdürecek ve ikna etmeye çalışacaktır. Zaman içinde ikna etkinliğinin artması da beklenebilir.
Ama öncelikle Ak Parti’nin lider değişimine rağmen, bugüne kadar artarak gelen desteği koruması ve onun üstüne yeni oylar bulması gerekiyor.
Şu ana kadar Davutoğlu’nun performansına ilişkin hep olumlu şeyler duydum toplumdan. Ben de Davutoğlu’nun hem birikimi, hem çalışkanlığı, hem de samimiyeti ile, hem Ak Parti bünyesinde hem de, daha geniş toplumsal alanda karşılık bulduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla “Tayyip Erdoğan gitti, Ak Parti bitti” durumu yok.
Bir de “Zaten Tayyip Erdoğan da gitmedi, misyon olarak durduğu yerde duruyor ve Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet, birbirini besleyen bir sinerji ile Türkiye’ye hizmet ediyor” izlenimi pekiştirilirse, seçmen karşılığı muhtemel ki daha da yükselmiş olacaktır.
Böyle mi olacak, hangi hesap doğrulanacak göreceğiz.