Ankara 12'inci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin, MHP'de olağanüstü kurultay yapılmasına karar vermesini değerlendiren Sözcü yazarı Emin Çölaşan, "Mahkeme kararı uygulanır, parti olağanüstü kongreye gider ve Devlet Bey kongreyi kaybederse, bu duruma kendisinden çok daha fazla üzülüp karalar bağlayacak olanlar var! Recep Tayyip başta olmak üzere Davutoğlu Ahmet ve AKP iktidarının bütün kesimleri" dedi. Çölaşan, yazısında "Üzülmekte haklılar… Çünkü kurtarıcı meleğin, stepnenin böylesi siyaset sahnesine bir daha gelmez" görüşünü dile getirdi.
Emin Çölaşan'ın Sözcü gazetesinin bugünkü (10 Nisan 2016) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okuyucularım, Türk siyasetinde karşımıza zaman zaman ilginç birileri çıkar. Onlar bazen parti genel başkanı, bazen milletvekili veya daha alt düzeyde tiplerdir.
Ne yaptıklarını anlamak mümkün olmaz. Onlardan biri de Devlet Bahçeli’dir. Hemen belirteyim, namus açısından son derece temiz bir siyasetçidir. İsmi bugüne kadar hiçbir kirli ve parasal olaya asla karışmamıştır. Kendi halinde, sosyal ilişkileri sıfır düzeyinde olan, evinde kız kardeşiyle kendi halinde yaşamakta olan biridir.
* * *
Şimdi biraz geçmişe dönelim çünkü bugün olanların tohumları onun açısından geçmişte ekilmiştir. Partisinin genel başkanlığına 1997 yılında seçildi. Yıl 2002… DSP-ANAP-MHP koalisyonu iş başında. Ecevit Başbakan, Bahçeli Başbakan Yardımcısı. Seçime bir buçuk yıl vardı. Bahçeli tutturdu “Erken seçim isterim” diye!.. Aksi takdirde hükümetten çekilecek, üçlü koalisyon Meclis’te çoğunluğu kaybedip dağılacaktı. Türkiye 3 Kasım 2002 seçimine böyle, onun kaprisleriyle gitti. Yeni kurulmuş olan AKP yüzde 34 oy alıp milletvekilliklerinin yüzde 66’sını kazandı ve tek başına iktidar oldu. İktidar ortağı üç partiden hiçbiri yüzde 10’u geçemedi ve Meclis dışına itildi. Artık Meclis’te sadece iki parti vardı, AKP ve CHP. Partisinin Meclis dışında kalmasına neden olan Devlet Bahçeli görevini sürdürmeye devam etti. Bu hezimeti hiç dert etmemiş, AKP’yi tek başına iktidara getiren ilk adımını o zaman atmıştı. Bunları sadece yakın geçmişte neler olduğunu anımsatmak için kısaca anlatıyorum çünkü balık hafızalı toplum olarak geçmişi hemen unutuyoruz. Yıllar sonra yeniden Meclis’e girmeyi başardı. Bu süre içerisinde dikkat çeken olaylar oluyor, Bahçelisürekli olarak AKP iktidarına destek veriyordu. Örneğin desteği ve partisinin Meclis’teki oylarıyla Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. Tayyipgiller iktidarının stepnesi, bastonu olmuştu.
* * *
Aradan yıllar geçti, geldik 2015 yılına… Devlet Bahçeli bu süreçte partisini muhalif seslerden tümüyle temizlemiş, eleştiri getirenleri saf dışı bırakmış ve MHP’yi kendisi ve ekibi açısından dikensiz gül bahçesine dönüştürmeyi başarmıştı. 7 Haziran seçimi yapıldı. Ortaya çıkan tablo ilginçti. AKP’nin tek başına iktidarı son bulmuştu. CHP, MHP ve HDP bir araya geldiğinde çoğunluk sağlanıyordu. Ayrıntılara girmeyi gereksiz görüyorum çünkü o olaylar belleklerimizde taze.. O aşamada beyefendiye çok yalvarıldı, çok yollar ve seçenekler gösterildi. Hatta başbakanlık önerildi… Ancak Nuh diyor peygamber demiyordu. Her öneriyi elinin tersiyle itiyor, AKP’yi yeniden iktidara hazırlıyordu… Çünkü iktidar olmaktan korkuyordu. Buna ne kendisi hazırdı, ne de partisi. Muhalefetçilik oynamak çok daha kolay ve zahmetsiz bir işti ve Bahçeli yine bu yolu tercih etti. Huylu huyundan vazgeçmiyordu!
* * *
Meclis Başkanlığı seçiminde hiç sıkılmadan AKP adayına destek verip seçtirdi. Seçim öncesinde her mitingde nutuklar atıp “Biz bu hırsızlıkların hesabını soracağız” diye bağırıyordu ama bütün o sözlerini unutmuştu. Kim kimden hesap soracaktı!.. Hesap sormayı bırakın bir yana, Devlet Bey AKP’yi yeniden iktidar yapmak için elinden geleni ardına koymuyordu… Kendisine altın tepsi içinde sunulan iktidar olma fırsatını böyle kaprisler ve mızıkçılıklar yaparak reddetti. Amacının ne olduğunu anlayan yoktu.
* * *
Bu durumda AKP son bir cambazlık daha yaptı, 1 Kasım 2015 günü için erken seçim kararı aldı… Ve seçim sonuçları açıklandığında MHP açısından feci bir tablo ortaya çıktı. 7 Haziran 2015 seçiminde partisi Meclis’e 80 milletvekili sokmayı başarmıştı. 1 Kasım’da bu sayı 40’a indi. Partisini bir kez daha gerçek bir hezimete uğratmıştı ama kime ne! Baş ol da soğan başı ol anlayışı içerisinde MHP’nin başında kaldı! Nasıl olsa parti onundu, ekiplerini iyice yerleştirmişti, kimse onun tacına ve tahtına ilişemezdi.
* * *
Ancak partideki muhalif sesler giderek artıyordu. Bahçeli buna karşı da önlem almayı geciktirmedi. Kendisinden yana olmayan tüm il ve ilçe örgütlerini tasfiye etmeye başladı. Muhalifler kongre istiyor, partiye artık yeni bir yönetim anlayışı gelmesini talep ediyordu. Olay mahkemeye gitti… Ve önceki gün mahkeme, en kısa zamanda kongre yapılmasına karar verdi. Bahçeli şimdi konuşuyor: “Kongremiz Allah’ın izniyle 2018 yılında toplanacaktır. Partimizi kolay kolay teslim etmeyiz. Kimse bizden olağanüstü kongre beklemesin.”
* * *
Olağanüstü kongre toplanır veya toplanmaz, onu bilemiyoruz. Ancak Devlet Bahçeli olayında gözden kaçırılmaması gereken ibretlik bir durum var ve onu asla unutmamak gerekir. 1997 yılından bu yana partisine hiçbir somut başarı sağlayamayan, AKP iktidarının stepnesi ve kurtarıcı meleği olarak görev yapan, iktidar olmaktan öcü gibi korkan bir genel başkan! Hiç kuşkum yok… Mahkeme kararı uygulanır, parti olağanüstü kongreye gider ve Devlet Bey kongreyi kaybederse, bu duruma kendisinden çok daha fazla üzülüp karalar bağlayacak olanlar var! Recep Tayyip başta olmak üzere Davutoğlu Ahmet ve AKP iktidarının bütün kesimleri! Üzülmekte haklılar… Çünkü kurtarıcı meleğin, stepnenin böylesi siyaset sahnesine bir daha gelmez.