Stiglitz: "Şartlar uygunsuzsa stand-by yapmamak daha iyi”

Stiglitz: "Şartlar uygunsuzsa stand-by yapmamak daha iyi”
"Küresel krizi tahmin edemeyen IMF'nin çözüm yollarını da bilmediğini" söyleyen Nobel ödüllü ekonomist Stiglitz, "Türkiye şartlarına uygun olmayan bir stand-by’ı yapmamak daha iyi" dedi. Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, Türkiye-Uluslararası Para Fonu (IMF) ilişkileri ve küresel ekonomik gelişmeler konusunda yaptığı değerlendirmede, “Türkiye’nin finans sektörünün 2001 krizinin ardından aldığı önlemler ve oluşturduğu kurumlar nedeniyle, kriz ortamında ABD ve Avrupa ülkelerine göre daha az kırılganlık sergiliyor” dedi. IMF’nin stand-by anlaşma modellerinin yetersizliğini vurgulayan Stiglitz, şöyle konuştu: “IMF’nin klasik stand-by’ları, küresel ekonominin bu krizden çıkmasında yeterli bir araç değil. İkincisi, stand-by anlaşmaları, öğle iddia edildiği gibi kredibiliteyi artırmıyor. Çünkü, mevcut küresel krizin sebeplerinden biri olan kontrolsüzlük ve denetimsizlik, IMF’nin stand-by anlaşmalarında, ülkelere ekonomideki kontrolü kaldırmaları yönündeki tavsiyelerinden kaynaklandı. Ayrıca, stand-by anlaşmasını kestiğiniz zaman, anlaşma öncesine göre çok daha fazla kredibilite kaybediyorsunuz.” "Krizi tahmin edemeyen IMF çözüm yollarını da bilmiyor" IMF'nin, en son stand-by yaptığı ülkelerin, zaten başka seçenekleri olmadığının altını çizen Stiglitz, "Ancak Türkiye bu ülkelerden daha farklı koşullara sahip bulunuyor" diye konuştu. Joseph Stiglitz, birçok ülkede kamu borç stoku artmasına rağmen, Türkiye'nin bu konuda daha iyi bir durumda bulunduğunu ifade etti. Türkiye'nin küresel koşullar ve kendi şartlarını değerlendirerek bir anlaşma yapmasının önemine dikkat çeken Stiglitz, mevcut küresel koşullara uygun bir IMF anlaşması konusunda uzlaşılamaması halinde, stand-by yapmamanın daha iyi bir seçenek olabileceğini vurguladı. Stiglitz, IMF'nin, iyi yönetişim sorunu olması nedeniyle, mevcut küresel krizi tahmin edemediği gibi bu krizden çıkılması yollarını bilmediğini de kaydetti. Türkiye 2001 krizi sonrasında yapılan reformların yararını görüyor Türkiye’nin, bankacılık sektöründe yaptığı düzenlemelerin faydasını şimdi gördüğünü belirten Stiglitz, Türkiye’nin 2001 krizinin ardından finans sektöründe aldığı önlemler ve oluşturduğu kurumlar nedeniyle, küresel kriz ortamında, daha az kırılgan bir durumda bulunduğunu kaydetti. Türk firmaları ve bankaları, diğer ülkelere göre daha az dış kredi kullandığı için finans sektöründeki krizden fazla etkilenmediğinin altını çizen Stiglitz, konut kredisinin yaygın olmamasının da, küresel kriz ortamında finans sektörünü olumsuz etkileyen bir unsur olmadığını ifade etti. Türkiye’nin, en çok ticaret ve turizm yaptığı Avrupa ülkelerindeki durgunluğun, mutlaka Türkiye’yi olumsuz bir şekilde etkileyeceğini belirten Stiglitz, ancak Türkiye’nin, küresel krizde, yükselen Avrupa’da en az etkilenen ülkelerden biri olacağını söyledi. Küreselleşme karşıtı Stiglitz Columbia Üniversitesi Profesörü Joseph E. Stiglitz, dünyanın en önemli iktisatçıları arasında gösteriliyor. Stiglitz, 2001 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi. Dünya Bankası Eski Baş Ekonomisti. Bill Clinton döneminde ABD Ekonomi Danışmanları Konseyi Başkanlığı yaptı. Stiglitz, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla ABD'nin politikalarına yönelik eleştirileriyle ön plana çıkarken, küreselleşmenin, istikrarsızlığa yol açtığını savunuyor. Küreselleşmenin, refahı yayma ve yoksulluğu ortadan kaldırma sürecinin 1990'lı yıllarda çöktüğünü iddia eden Stiglitz, küreselleşmenin, istikrarsızlığa yol açtığını savunuyor. 1990'lı yıllarda, büyümenin yavaşladığını ve birçok ülkede gelirlerin düştüğünü söylüyor. Stiglitz, IMF'nin, piyasa ekonomisinin çıkar gruplarına hizmet etmeye başladığını savunuyor. IMF programlarının yanlış olduğunu savunan Stiglitz'e göre, makroekonomik istikrarsızlığın temel nedeni, kısa vadeli spekülatif sermaye hareketler. Stiglitz, sadece enflasyonu düşürmeye odaklanmış Merkez Bankası politikalarını da sert biçimde eleştiriyor. IMF'nin başkan seçme sürecini antidemokratik olarak tanımlayan Stiglitz, bu sürecin, demokrasiye ve şeffaflığa uymadığını ileri sürüyor.