Stratfor uzmanları Pakistan gizli servisine girmiş

Stratfor uzmanları Pakistan gizli servisine girmiş

 

T24 - Wikileaks'in yayımladığı Stratfor maillerinden, Stratfor uzmanlarının Pakistan'ın istihbarat örgütü ISI'ya girdiği ortaya çıktı. Stratfor uzmanı Karman Bokhari, Kasım 2011’de Pakistan istihbaratı ISI’ın şefi Ahmed Şuja Paşa ile telefonda görüştükten sonra biraraya gelmek için İslamabad'daki üsse gitmiş.

Taraf gazetesinde "Stratfor, Pakistan gizli servisinin kalbine sızdı" başlığıyla yayımlanan (16 Mart 2012) Wikileaks kriptosu şöyle:

Stratfor, Pakistan gizli servisinin kalbine sızdı

 

Stratfor’un İslamabad doğumlu postİslamcı uzmanı Karman Bokhari, Kasım 2011’de Pakistan istihbaratı ISI’ın şefi Ahmed Şuja Paşa ile telefonda görüştükten sonra biraraya gelmek için randevulaşıyor ve 4 Nisan 2011’de Bokhari, ordu ve istihbaratın halkla ilişkiler sorumluları vasıtasıyla ayarlanan buluşma için istihbaratın İslamabad’daki merkez üssüne davet ediliyor.

Kamran Bokhari’nin 12 Nisan 2011 tarihli e-postasında, görüşmenin hatırı sayılır ayrıntılar içerdiğine vurgu yaparak, bu hassas ilişkisine zarar gelmemesi için anlattıklarının paylaşılmamasını talep ediyor.

Bokhari’nin anlattığına göre ISI şefi Paşa’yla önceki iki buluşmaları Rawalpinde’deki Genelkurmay Başkanlığı’nda bulunan konutunda gerçekleşmiş. Bu seferki ise ISI’ın İslamabad’daki süper güvenlikli karargâhında vuku buluyor. Bokhari’den dinleyelim:

“Son yıllarda başkente bir sürü yeni yol inşaatı yapıldı. Özellikle de ISI’nin merkezi çevresinde. Daha sonra cihatçı ayaklanma nedeniyle başkanlığının önüne açılan ana yol kapatıldı. O yüzden tesise girmek aslında ilginç oldu. Girebilmek için tali yola yönlendirildim. Mekâna girebilmek için beş güvenlik aşamasından geçmek gerekiyor. Beş kontrol noktası var. [...] İlk ikisinde, ellerinde telsizler ve silahlar olan sivil giyimli adamlar bulunuyordu, daha içerdeki üç noktada ise üniformalılar. Demir kapılı ana bariyeri geçtikten sonra yeni binanın bulunduğu bahçeye giriyorsunuz. Şimdiki Genelkurmay Başkanı ISI’ın şefiyken, Müşerref de iktidardayken inşa edilmiş, gerçekten güzel bir yapı. İçerden beş yıldızlı oteli andırıyor.“

Bokhari bütün güvenlik aşamalarından geçip nihayet binaya girdiğinde, erken geldiği için, takım elbiseli, belinde iki alet, kulağında da kulaklık olan bir görevli tarafından dördüncü kattaki bekleme odasına çıkarılıyor. Ardından ISI şefi General Ahmed Şuja Paşa geliyor ve 30 dakika süren bir görüşme yapıyorlar.

Raymond Davis olayı

ISI şefi Bokhari’ye önce, Trablus’un İslamabad’dan yardım istemesiyle ilgili olarak, Libya’da neler olduğunu soruyor. Bokhari’nin fikrini almak isteyen Paşa, ABD’nin askeri müdahaleyle yanlış kararı aldığını söylüyor. Bokhari de Stratfor’un değerlendirmesini sunarak, Libya ya da Bahreyn’e asker göndermenin riskli olduğunu ancak Pakistan’ın Türkiye ile birlikte çalışabileceğini zira Ankara’nın krizin diplomatik çözümünde liderliği elinde tutmaya çalıştığını söylüyor. Bu sırada içeriye kurabiyeler ve çay geliyor.

Daha sonra Bokhari, ABD-Pakistan ilişkilerini, özellikle de Raymond Davis olayını soruyor. [Lahor’da 27 Ocakta 2011’de iki kişiyi aracından ateş açarak öldüren 36 yaşındaki Raymond Davis’in daha sonra CIA ajanı olduğu ortaya çıkmış, ABD yönetimi Davis’in dokunulmazlığı bulunduğunu söyleyerek yargılanamayacağını savunmuştu. Davis iki aileye tazminat ödemesi koşuluyla serbest bırakılmıştı] ABD-Pakistan ilişkilerinin değişmediğini söyleyen Paşa, Amerikalılar olayı CIA ile ISI arasında tutabilseydi sorunun çözülebileceğini belirtiyor. Panetta’yı aradığını söyleyen Paşa [Paşa burada çok yakın ilişkileri olduğunu ve Panetta’nın, evine davet edip karısıyla tanıştırdığı tek ABD’li yetkili olduğun belirtiyor], ona istihbaratlar arası çözüm yolunu önermiş ancak CIA şefi olayı Dışişleri Bakanlığı’nın takip ettiğini söyleyip bunun mümkün olmadığını ifade etmiş. [...] Davis’in öldürdüğü kişilerin kim olduğuyla ilgili halen yanıtlanmamış sorular olduğunu söyleyen Paşa, bazılarının tahmin ettiği gibi bunların ISI dedektifleri olmadığını vurguluyor. [...]

“Taliban’ı iktidarda istemiyoruz”

Paşa Afganistan konusunda da Amerikalıların hala eski kafalı olduğunu, Pakistan’ın Afganistan’da Taliban’ın iktidara gelmesini istediğini zannettiğini söylemiş. ABD’deki Pakistan karşıtı ve Hindistan yanlısı uzmanları bu algıyı beslemeyi sürdürdüğünü söyleyen Paşa şöyle anlatıyor: “Taliban’ın Afganistan’a hâkim olmasını istemiyoruz. Aksine iç savaşı bitirebilecek bir geniş tabanlı bir hükümet istiyoruz. Elbette NATO sonrası Afganistan’da Taliban kilit rol oynayacak, ki bunun gerçek bir barış için gerekli olduğuna inanıyoruz. Ama bu, Taliban’ın Kabil’i yönetmesiyle ilgili bir arzudan ziyade bir gerçeği fark etmekle ilgili. [...]

Bokhari, Obama yönetiminin müzakereler konusunda Pakistan’a yaklaşıp yaklaşmadığını sorunca, ISI şefi böyle bir şeyin olmadığını ve aslında bunun bir sorun olduğunu söylüyor: “Washington ve Kabil bu sürece bizi dahi etmeli, çünkü bunu çözebilecek biri varsa o da biziz. Molla Mansur olduğunu zannettikleri adamla buluşmalarında yaşanana bakın. Adam aslında onları dolandıran bir esnaftı ve Petraeus [dönemin Afganistan’daki ISAF ve ABD birliklerinin komutanı] dahil herkesle dalga geçti.” (gülüp sırıtıyor)

Bu sırada odaya giren görevli, Paşa’ya bir sonraki randevusunu hatırlatıyor. ISI şefi birkaç dakika isteyip, Karman Bokhari taraf tutmama konusundaki yaklaşımlarıyla ilgili teşekkür ediyor ve odadan çıkması için ona eşlik ediyor. Bokhari’yi asansöre kadar götüren Paşa, girerken bıraktığı cep telefonlarını alıp, güvenlik görevlisi eşliğinde arabasına gidiyor ve aynı güvenlik aşamalarını yeniden geçerek tesisten ayrılıyor.

ISI gücünü Soğuk Savaş’a borçlu

Pakistan istihbarat servisi ya da İngilizce kısaltması ile ISI, Amerikan ve İsrail istihbaratları CIA ile Mossad’ın aksine sivil değil, askerî bir birim. ISI’ın “casusluk dünyasında” öne çıkan bir istihbarat servisi haline gelmesi, Soğuk Savaş döneminde CIA ile Mossad ortaklığında Sovyetler Birliği’ne karşı önemli bir rol oynamasına dayanıyor. ISI, Afganistan savaşı boyunca CIA’in Afgan Mücahiddin birliklerine sağladığı destekte aracı olmuştu. Doksanlı yıllarda ise ISI’ın adı radikal İslamcılar ve özellikle de Taliban ile birlikte anılmaya başlanınca, Batı ülkeleri tarafından bir hedef haline gelmeye başladı. Yeni bir eksenin benimsenmesinde seksenli yıllarda birimin başına geçen ve aynı zamanda Stratfor ile yazışmalarda bulunduğu ortaya çıkan General Hamid Gül önemli rol oynamıştı. Taliban’ın 1994’te iktidara gelmesinde de ISI’ın sağladığı lojistik ve istihbaratın önemli payı olduğu söyleniyor. ISI’ın üst düzey yetkilileri arasında birçok generalin El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in Abbottabad kentinde bir malikânede saklandığını bildiği de iddia ediliyor.