Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi diyetisyenlerinden Melek Oğuzhan, stresin sadece ruh sağlığına zarar vermediğini, vücudun bağışıklık sistemini bozarak hastalıklara zemin hazırladığı söyledi, “Strese girdiyseniz, hastalanmamak için beslenmenize özen gösterin'' dedi. Diyetisyen Melek Oğuzhan, stresle baş edebilmek ve vücuda vereceği zararı minimuma indirebilmek için hayata pozitif yaklaşmanın, yeterli ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersiz yapmanın ve yapılacak işleri daha önceden planlamanın gerekliliğini vurguladı. Oğuzhan, stresin vücuda etkisi ile ilgili şunları söyledi: “Çeşitli nedenlerle ortaya çıkan stres, insan sağlığını bozarak bağışıklık sistemini zayıflatmakta, hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Kısa vadede gözle görülür zarar vermeyen stres, genel manada vücuttaki işleyişi bozarak sindirim sistemi hastalıklarına, kalp damar hastalıklarına, sinir sistemi bozukluklarına yol açmaktadır. Gerginlik ve stres sonucunda gerek salgılanan hormonlar, gerekse de şekerli ve yağlı gıdalara eğilimin artması sonucunda ise vücut şekli değişmektedir. Streste aşırı salgılanan kortizol hormonu ile yağlar enerji sağlamak için yer değiştirir ve daha çok göbek çevresinde ve karaciğerde birikir. Bu tür yağlanma da kalp, damar ve diyabet gibi kronik hastalıklara davetiye çıkarır. Stres modern çağın bir gerçeği olduğuna göre, yapılması gereken böyle dönemlerde vücudu en iyi şekilde desteklemektir. Yeterli ve dengeli beslenme vücudun stresle mücadele etmesinde ve stres sonucu zayıflayan bağışıklık sisteminin güçlenmesinde çok önemli bir yere sahiptir.'' Kişinin stres altındayken beslenmesine daha çok dikkat etmesi ve öğün atlamaması gerektiğini vurgulayan Oğuzhan, streste düzenli beslenmenin yollarını şöyle dile getirdi: “Yiyecek çeşitliliği sağlanmalı, her öğünde 4 besin grubundan (et, süt, tahıl, sebze- meyve) bir ya da birkaç besin seçilerek yeterli miktarda tüketilmelidir. Doymuş yağ ve kolesterol içeriği yüksek besinlerden uzak durmalı, kızartma yerine fırında ve buharda pişmiş besinler tercih edilmelidir. Kola, alkol, sigara, çay ve kahveden uzak durulmalıdır. Çünkü bu tür içecekler, stres hormonlarının salgılanmasına ve stresin şiddetinin artmasına neden olur. Alkolün sakinleştirici değil, anksiyeteyi artırıcı etkisi tespit edilmiştir; bu nedenle sıklığına ve miktarına dikkat edilmelidir. Bu içecekler yerine meyve çayları, ıhlamur, kuşburnu, havuç, zencefil suyu veya çayı tercih edilmelidir. Papatya çayının da beyin ve sinir sistemi üzerinde sakinleştirici etkisi vardır. Su tüketimi yeterli olmalı; günde 8- 10 bardak su içilmelidir.'' Haftada 2- 3 kez balık tüketilmesinin de son derece yararlı olduğunu kaydeden Oğuzhan şöyle devam etti: “Araştırmalarda balığın içerdiği Omega- 3 yağ asitlerinin stres riskini azalttığı tespit edilmiştir. Stresle birlikte vücudun C vitamini ihtiyacı da artmaktadır. Bu nedenle meyve ve sebze tüketimi yeterli olmalıdır. Öğlen ve akşam mutlaka yeşilliklerden zengin salata tüketilmelidir. İçeriğindeki fotokimyasalların sakinleştirici etkisi mevcuttur. Özellikle sakinleştirici etkiye sahip besinleri kavun, karpuz, bal kabağı, salatalık, kabak, taze soğan, maydanoz, çilek, muz, yoğurt, limon suyu ve taze sıkılmış meyve suları olarak sıralayabiliriz. Stresin yıprattığı bağışıklık sistemini güçlendirmek için çinkodan zengin deniz ürünleri, et ve yumurta da yeterli alınmalı, haftada 2- 3 kez kurubaklagil tüketilmelidir.'' (DHA)