‘Südddeutsche Zeitung' gazetesi, HDP'nin meclisin çalışmalarına katılmayacağını duyurmasının Türkiye'yi tehlikeli mecralara sürükleyebileceği uyarısında bulunuyor:
"Geriye kim kalacak? Sadece Erdoğan mı? Öyle olmasından korkulur. HDP meclisin çalışmalarına katılmama tehdidinde bulunuyor. Bu durumda siyaset parlamentodan sokağa taşarsa bütün Türkiye açısından kestirilmesi mümkün olmayan sonuçlar doğabilir. Türkiye'nin birliğini koruyabilecek tek yer Ankara'daki TBMM'dir. Mamafih Türkiye'deki siyasi partiler bir anlamda kendiliklerinden Erdoğan'a teslim olmuşlardır."
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkesindeki karşıtları kadar Batılı ortaklarıyla ilişkilerinde de ölçüyü kaçırdığını yazan ‘Stuttgarter Zeitung' gazetesinde şu satırları okuyoruz:
"Almanya'nın teröristlere kucak açtığı suçlaması, IŞİD teröristlerinin ülkesinde uzun süre rahatça hareket edebildiği bir liderden geliyor. Kürt politikacıların tutuklanmasıyla Erdoğan ülkesini parçalaması mümkün olan bir anlaşmazlığın üzerine körükle gitmiş oluyor. Erdoğan'ın Suriye ve Irak'a tek başına askeri müdahalede bulunması Türkiye'yi Ortadoğu'nun savaş bataklığına sürüklüyor. Komşularla anlaşmazlıkları sıfıra indirme ilkesi artık geçerli değil. Günümüz Türkiye'si hemen bütün komşularıyla kavgalı. Demokrasi ile İslam arasında sentez yaratmış bir Türkiye bütün bölgeye örnek ve istikrar çapası olabilirdi. Aksine Türkiye giderek bir risk faktörü haline geliyor.”
‘Frankfurter Rundschau' gazetesi donma raddesine gelen Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkilere şu satırları ayırmış:
"AB Komisyonu'nun Türkiye ilerleme raporu kırıklarla dolu karneyi andırıyor. Yargı, insan hakları ve fikir hürriyeti gibi alanlarda Türkiye'nin gerilemekte oluşu raporda eleştiriliyor. Yine de AB Türkiye ile diyalog bağını koparmamalı. Giderek köşeye sıkıştırılan Türkiye'deki sivil toplum savunucularının kaderlerine terk edilmediklerine dair umutlandırıcı bir sinyale ihtiyaçları var. Buna ihtiyaç duymalarının nedenleri arasında, demokrasinin bütün prensiplerini çiğnemesine rağmen Erdoğan'ın bölünmüş Türk toplumunda desteğe sahip olması da bulunuyor. Almanya Hükümeti ve diğer AB ülkeleri mülteci anlaşması gibi kısa vadeli hedefler uğruna anayasa prensip ve değerlerinin yerinden oynatılmasını sineye çekecekleri intibaını uyandırmamalıdırlar. Erdoğan'ın tahammül edilmesi güç benmerkezciliği aynı zamanda pusulasını şaşırmış durumdaki Avrupa'nın tutumundan da besleniyor.”
‘Neue Osnabrücker Zeitung' gazetesi Suriye iç savaşını konu alan yorumunda, Türkiye'nin bundan böyle atacağı adımların da belirleyici olacağını dile getiriyor:
"Terör milisi IŞİD iç savaşın hüküm sürdüğü her iki ülkedeki son kalelerini de kaybettiği takdirde batma tehlikesiyle karşılaşacaktır. En azından Irak'ta bu ihtimal ağır basıyor. ABD'nin liderliğindeki uluslararası koalisyon Irak ordusu ile Kürt ve Şii milis güçlerini yoğun hava saldırıları ve özel muharip birlikleri ile destekleyecektir. Ağır kayıp verdirecek olsa da Musul'un geri alınması askeri bakımdan mümkün görünüyor. Rakka'da ise durum farklı. Kürt grupları müttefiklerden hava desteği alsalar da karada tek başlarına başarılı olacak kadar güçlü değiller. Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürtlerin Suriye'de daha fazla toprak ele geçirmelerini önlemek için her yola başvurmakta kararlı olduğu düşünülecek olursa. Aynı şey, vicdan nedir bilmeyen diktatör Esad için de söylenebilir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: A. Günaltay