Stuttgarter Zeitung: NATO Afrin'e seyirci kalmamalı

Stuttgarter Zeitung: NATO Afrin'e seyirci kalmamalı

Türkiye, Afrin'deki YPG güçlerine karşı Özgür Suriye Ordusu ile ortaklaşa yürüttüğü operasyonda başarı sağlandığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin şehir merkezinde kontrolün ele geçirildiğini açıkladı. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinde yer alan yorumda, Erdoğan'ın Zeytin Dalı Harekâtı'ndaki asıl hedefinin Kürtler olduğuna dikkat çekiliyor:

"Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok sayıda Kürt savaşçının Türk ordusu tarafından ele geçirilen Afrin'den 'kuyruklarını kıstırarak kaçtığını' söyledi. Böylece Erdoğan'ın Suriye'ye müdahalesinin gerçek motivasyonu da ortaya çıktı: Kürtlerin kovuşturulması ve aşağılanması. Türkiye'nin sınırlarını içeride ve dışarıda teröristlere karşı savunma hakkı var, ancak NATO üyesi Türkiye'nin Suriye'de savaşan Kürt milisini cezalandırma eylemi ve bununla bağlantılı olarak ABD'ye yönelik 'Osmanlı tokadı' tehdidine aynı şekilde karşılık vermek gerekir. Türkiye'nin operasyonunun sert şekilde kınanmamış olmasının tek nedeni, Suriye'nin Esad ve yabancı güçler için bir bombardıman alanına dönüşmüş olması olamaz. Şu ana kadar ülkeyi terk etmemiş olanlar, ki buna hastanelerdeki çocuklar da dahil, artık hedefe dönüşüyor."

Stuttgarter Zeitung gazetesinde de Afrin operasyonu bağlamında NATO-Türkiye ilişkileri ele alınıyor:

"Erdoğan'ın NATO'nun Türkiye'ye Suriye'ye yönelik operasyonda destek vermesi yönündeki talebi saçmalık. Ancak ittifak gerçekten de artık olanlara seyirci kalamaz. NATO, üye devletlerin liderlerini düzene bağlı kalmaya çağırmalı. Çünkü Erdoğan askeri maceraları ile ülkesinin siyasi istikrarını olduğu kadar ittifakın savunmaya hazır olma hâlini de tehlikeye atıyor."

Alman basınında ağırlıklı olarak yer verilen diğer bir konu da Rusya'da düzenlenen devlet başkanlığı seçimleri. Seçimin galibi, oyların 76,67'sini alan Vladimir Putin oldu. Die Welt gazetesindeki yorumda Putin "yarı diktatör" olarak değerlendiriliyor:

"Halk borcunu ödedi. Çar seçim düzenledi ve seçmenler de seçimlerde oy kullanıp ona arzu ettiği yüzde 70'in üzerindeki oy oranıyla dördüncü iktidar dönemini hediye etti. İktidarın gözünde zaten başka bir alternatif olası değildi. Bu oyunda ikna baskıdan daha fazla rol oynadı. Putin'in Rusya’sı Stalin'in Sovyetler Birliği değil fakat yaklaşık yirmi yıldan bu yana iktidarda olan Putin, bazılarının Kremlin'de görmek istediği demokrata da dönüşmedi. Yarı diktatör, ülkedeki yarı demokrasi ile örtüşüyor. Taklit yardakçılığın en yüksek seviyesi ise eğer, Rusya'da yukarıdan dayatmayla uygulanan seçim ritüelleri de başka bir şekilde mümkünü olmayan seçime meşruiyet kazandırma çabasından başka bir şey değil."

Tagesspiegel gazetesinde de Rusya'daki seçimlere ilişkin bir yorum yer alıyor:

"Bu özünde seçim olmayan seçimin ardından Avrupalılar, Rusya lideri Putin ile ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmalılar. Dünya Futbol Şampiyonası'nın boykot edilmesi sadece sembolik bir girişim olur. Bundan daha da önemlisi, futbol şampiyonasının Rusya'ya verilmesinin ardındaki yolsuzluk yapılanmasının açığa çıkarılması, sadece orada da değil! Kremlin elitleri, milyarlarca euro tutarındaki servetlerini Batı'da güvenceye aldı. Hedefe yönelik mali eylemler gibi, mülklerin ve naylon firmaların gerçek sahiplerinin ifşa edilmesine dair yasal önlemler de düşünülebilir. Bu Rusya'daki insanlara daha önemli bir mesaj gönderir: Yaptırımlar sizi ve ülkenizi değil, yolsuzluğa batmış iktidar elitlerini hedef alıyor."

BÖ,CÖ

© Deutsche Welle Türkçe