Erdoğan'ın "ekonomi üzerinden açılan delikler" ifadesini yorumlayan ekonomist Yalçın Karatepe, "Peki, geminin batma ihtimalini ortaya çıkaran bu delikleri kim açtı?" sorusunu yöneltiyor.22 Ağustos Pazartesi günü Kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı basın açıklamasında kurduğu "Kimsenin paranın değerinden endişe ederek, döviz ve altına yönelmesine sebep kalmamıştır. Vatandaşlarımızı TL mevduatına dönmeye davet ediyorum" cümlelerini ilk kez duymadık. Sayısını ben unuttum. Hatta Google bile net sayı veremiyor. Bu konuda arama yaptığınızda ulaşacağınız açıklama sayısı çok fazla.Geçmişte "TL'ye dönün" çağrılarından sonra iktidara yakın vatandaşlar tarafından "kampanyalar" yapılırken son zamanlarda bunların yapılmıyor olması, iktidar destekçilerinin bile bu çağrılara itibar etmediklerinin bir göstergesidir. Hatırlayın, dolarını bozduran bedava saç tıraşından, bedava yemek ikram etmeye varan teklifler yapılıyordu. Ama artık bunlar yok. Durum bu olunca, yapılan açıklamanın vatandaşta ne kadar karşılığı olduğunu, geçen zamanın Erdoğan'ın çağrılarına uyanların tasarruflarının değerini nasıl etkilediğini verilere bakarak görmek gerekiyor. Bu verilerin ortaya koyduğu sonuçlarda vatandaşın yakın zamandaki tasarruf tercihlerini nasıl etkilediğini net bir biçimde görebiliyoruz. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yayınladığı en son verilere göre, 2022 Temmuz ayında son bir yıllık dönemde farklı yatırım araçlarının enflasyondan arındırılmış reel getirilerini net bir biçimde görebiliyoruz.Bu grafiğin bize net olarak gösterdiği şudur: tasarruflarını TL'de değerlendirenler, enflasyon karşısında en çok kayba uğrayan grubu oluşturuyor.Tüketici enflasyonuna göre son bir yılda tasarrufları reel olarak yüzde 35,26 oranında erimiş, sahip oldukları TL'nin satın alma gücü reel olarak bu oranda azalmış. Aynı dönemde, paralarını dolarda veya altında değerlendirenler ise farklı oranlarda olsa da reel olarak kazanmışlar. Euro'da sınırlı bir reel kayıp var ama bunun nedeninin de Euro/dolar paritesindeki gerilemeden kaynaklandığını biliyoruz. Vatandaşın maruz kaldığı enflasyonun açıklanan resmi veriden daha yüksek olduğuna yönelik inancını da dikkate alacak olursak, hissettikleri reel kayıp oranının bunun çok daha üzerinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Tercih TL dışındaki araçlarHal bu olunca, TL'ye güvenin Erdoğan'ın "talebi" ile tesis edilmesinin mümkün olmadığı net bir biçimde görülür. Bir tarafta veriler, diğer tarafta içi boş bir söylem olunca, vatandaşın tasarruf tercihi de net bir biçimde TL dışındaki enstrümanlardan yana oluyor.Aslında Erdoğan'ın "TL'ye dönün" çağrısının karşılık bulmadığını kendisinin de bildiği açık. Aralık ayında devreye alınan kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması bunun bir göstergesidir. KKM uygulamasının söylediği şudur: paranız TL gibi görünsün ama biz onu dövize endeksleyelim.Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumunun yayınladığı verilerde bankacılık sektörü mevduat dağılımına baktığımızda vatandaşın TL'ye olan inancının hızla azaldığını görüyoruz. 2021 yılı Ağustos ayında döviz mevduatların toplam mevduat içindeki payı yüzde 55 iken, Ağustos 2022'de bu oran, KKM de dâhil edilince (çünkü bu hesapları vatandaş döviz olarak algılıyor), yüzde 72'ye yükselmiş.Bunun bize söylediği şudur: döviz ve benzeri yatırım tercihleri, artan enflasyon ortamında vatandaşın daha fazla ilgisini çekiyor.Hatta bu tercih sadece finansal ürünler ile sınırlı kalmıyor, gayrimenkul, otomobil gibi varlıklara yönelik de oluyor. Son bir yılda konut fiyatlarında yaşanan artışın önemli bir kısmının bu talep artışı kaynaklı olduğu tahmin ediliyor. Gemi aynı olsa da kamaralar farklıCumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, sık kullandığı "gemi metaforuna" yeniden başvurarak, "Hepimiz aynı Türkiye gemisinin içindeyiz. Bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız. Bu gemi, […] ekonomi üzerinden açılan deliklerden su alarak batarsa hepimiz boğulacağız" dedi.Öncelikle Erdoğan'ın "ekonomi üzerinden açılan delikler" ifadesine katıldığımızı belirtmek isterim. Doğrudur, "gemi," açılan bu delikler yüzünden hızla su almaktadır. Peki, geminin batma ihtimalini ortaya çıkaran bu delikleri kim açtı? Bunun sorumlusunu doğru tespit etmek gerekiyor.Bir taraftan yanlış faiz politikası ile önce kurları, ardından enflasyonu patlatan, Kamu Özel İşbirlikleri (KOİ) ile bütçeye önemli yükler yükleyen, kamu borç stokunun kartopundan daha hızlı artmasını sağlayan, ekonomik belirsizlikleri artırarak risk priminin yükselmesine sebep olan kararların arkasında imzası olanları doğru tespit etmek gerekir. Geminin kaptan dairesinde oturan, dümeni kontrol etmesini bilmediği için bir o kayaya bir bu kayaya çarparak su almasına yol açanın iktidar sahipleri olduğunu unutmamak gerekir. Onların yanlışlarının yol açtığı sorunları görmezden gelmemizi istiyorlar. Aynı gemide olsak bile, Melih Cevdet Anday'ın "Şinanay" adlı şiirinde sorduğu soruyu biz de soralım: "Lüküs kamarada kimler oturur[?]"Bir tarafta artan enflasyon karşısında hızla yoksullaşan geniş halk kesimleri, diğer tarafta servetlerini artırma imkânına sahip küçük bir azınlığın varlığı. Bir tarafta, milli gelirden aldığı pay hızla azalan ücretli çalışanlar, diğer taraftan payını artıran şirketler kesimi. Bir tarafta artan üretim maliyetlerini karşılamak için kullandıkları krediler nedeniyle tarlaları icralık olan çiftçiler, diğer tarafta sağlanan sübvansiyonlar ile büyük paralar kazanan bankalar. Bir tarafta kredi kartı borcunu ödeyemeyen milyonlar, diğer tarafta karlarını hızla artıran şirketler.Su almakta olan bu geminin siz hangi kamarasındasınız?