Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, "bir erkeğin, türü ne olursa olsun, hayatta ne yapıyorsa hep bir kadın için yaptığını" savundu. Yılmaz, "Bunu da nereden çıkardın" diye soracaklara yanıtının hazır olduğunu belirtti; "Kendimden" ifadesini kullandı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Şu erkekler pek yaman, her sözleri bir yalan" başlığıyla yayımlanan (21 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Bir erkek, türü ne olursa olsun, hayatta ne yapıyorsa hep bir kadın için yapar. Onu tavlamak, kandırmak, kendine bağlamak, sevgisini kazanmak için... “Bunu da nereden çıkardın” diyorsanız yanıtım hazır: Kendimden!
Ayşe Arman geçen gün erkeklerin, bulabildikleri her fırsatta ‘şanslarını’ denemek istediklerini yazdı. Tesadüf, Ayşe’nin yazısının gazetede yayımlandığı gün bir başka gazeteci Ayşe’ye (Özyılmazel) sabah yürüyüşünde rastladım. Aynı konu açıldı, Ayşe bana ‘erkeklerin neden böyle olduklarını’ sordu. Ona “Genelleme yapma” dedim, “bütün genellemeler yanlıştır!” Zeki kız; “O zaman bu genelleme de yanlış olmalı” dedi ki doğru!
Bilmiyorum hatırlayan var mı? Ajda Pekkan’ın söylediği bir şarkı vardı; sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı bir ‘aranjman’ bu, beste Aristidis Saisanas’a ait. Melodiyi hatırlıyorsanız yazının bu bölümünü öyle okuyabilirsiniz: ‘Erkekleri tanıyın / Onlara inanmayın / Nasıl çapkın bakarlar / Kalbimizle oynarlar / Şu erkekler ne yaman / Her sözleri bir yalan / Görmesin güzel bir kız / Kalırsın yalnız / Aşkları biter / Acımaz gider / Ah ne yaramazdırlar / Bir türlü uslanmazlar / İstersen çok güzel ol / Tek kadınla durmazlar’...
Evet, şimdi normal nesir okumasına geçebilirsiniz.
Yuvayı bazen de erkek kuş yapar!
Avustralya’nın henüz doğal yapısı bozulmamış iç kesimlerinde; karabiber ağaçları, dikenli çalılar ve zakkumların oluşturduğu bir bitki örtüsünün altında, kurumuş otlardan yapılmış kuş yuvaları görebilirsiniz. Bunlar U şeklinde, 30-35 santimetre yüksekliğinde yuvalar. Yukarıdan baktığınızda bir açıkhava tiyatrosunu andıran bir mimarisi var.
Bunlar ‘çardak kuşları’nın yuvaları. Avustralya’ya iki kez gittim ama kendi gözlerimle görmedim, National Geographic’te şahane fotoğrafları yayımlanmıştı, oradan biliyorum.
Yuvalar sadece kuru otlardan oluşmuyor. İnsanların bozmak için ellerinden geleni artlarına koymadıkları doğal ortamdan toparlanmış çerçöp de kullanılmış. Bir bira kutusunun açma halkası, kırık bir çatal, kırık otomobil camı parçaları, parlak alüminyum folyolar, sigara jelatinleri, küçük koyun kemikleri de göz alıcı bir şekilde bu yuvanın inşaatında yararlanılan malzemeler.
Çiftleşme mimarisi: Avustralya’da yaşayan çardak kuşlarının erkekleri, dünyanın en güzel yuvalarını yapıyor. Amaç dişi kuşları çiftleşmeye razı etmek. Yuvayı hep bilinenin aksine dişi değil, erkek çardak kuşu yapıyor. Oradan buradan topladığı bu parlak nesneleri yuvasına ama mutlaka simetrik bir şekilde yerleştiriyor. Bunu yaparken tek bir amacı var: Yaptığı bu çardağın, diğer erkek çardak kuşlarının yaptıklarından farklı olabilmesini sağlamak.
Bunu neden yaptığını kolayca tahmin edebilirsiniz. Çünkü bir erkek, türü ne olursa olsun, hayatta ne yapıyorsa bunu hep bir kadın için yapar. Onu tavlamak, kandırmak, kendine bağlamak, sevgisini kazanmak için vs. “Bunu da nereden çıkardın” diyorsanız yanıtım hazır: Kendimden çıkardım!
Bir oğlan çocuk çok mu ders çalışıyor? Sebebi sınıftaki bir kızın gözüne girmektir. Çok mu yaramazlık yapıyor? Neden yine aynıdır.
Saçını vıcık vıcık jölelere mi buluyor? Başka ne sebebi olabilir ki? Acayip, yırtık pırtık şeyler mi giyiyor? Onun da nedeni aynıdır. Aldığı otomobil, koluna taktığı saate saydığı para, giysilerine gösterdiği özen, hep bu amaç içindir. Erkek çardak kuşları da bu amaçla yuvalarını böyle kurmaya çalışıyorlar işte!
Bir tür kanat dansı
Zoolog Gerald Borgia, çardak kuşlarının çiftleşme davranışlarını gözlemleyen bir bilim insanı. Bu amaçla yuvaların olduğu bölgeye hareket algılayıcı minik kameralar yerleştirmiş. Böylece yuvaların etrafında ve içinde neler döndüğünü izleyebiliyor.
Dişi çardak kuşları bu yuvaların önünden uçarken, çardakları dikkatlice süzüyorlar. Tıpkı Homo sapiens’in dişileri gibi! Dişi kuş, en beğendiği yuvaya giriyor. Bu kez misafirin iyice ağırlanması gerekiyor.
* * *
Erkek çardak kuşunun, yuvaya giren dişi kuşu etkileyebilmek için minik bir gösteri yapması gerekiyor. Kanatlarını çırparak adeta dans ediyor ve uzun uzun öterek bir tür şarkı söylüyor. Homo sapiens’in erkek olanları gibi!
Eğer dişi çardak kuşu bu gösteriden etkilenirse çiftleşmeye izin veriyor. Beğenmezse uçup gidiyor, başka yuvalar aramaya. Bazı yılları hiç çiftleşmeden geçiren erkek çardak kuşları olduğunu söylüyor Borgia. İyi yuva yapamayan ve iyi kanat çırpıp güzel ötemeyen bir erkek çardak kuşunu bekleyen tek şey ise yaşamı boyunca çiftleşmeden ölüp gitmek.
Hayvanlar âleminden gerçek hikâyeler
Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’nde anlattığı gibi bir doğal seleksiyon, beceriksiz erkeğin genlerini ileriki kuşaklara aktaramamasını da garanti altına alıyor.
Çardak kuşunun erkeği adına üzülmüş olabilirsiniz ama unutmayın ki hayvanlar âleminin bazı erkekleri çok daha ağır şartlarla mücadele etmek zorundalar.
Erkek aslanların sadece büyük yelelere sahip olmaları yetmiyor. Rakip erkeklerle öldürücü yaralar da alabileceği bir kavgaya tutuşması da kaçınılmaz. Sonrası daha da zor. Çünkü dişi aslanın hamile kalabilmesi için yüzlerce kez çiftleşmesi gerekiyor ve ‘yorgunluk’ bu işin ertesi geceye bırakılması için bir mazeret değil. O gece oldu, oldu!
Anakonda yılanlarının, minik yusufçukların, tembel bahçe salyangozlarının çektiklerini anlatsam, oturur ağlarsınız. Çiftleştikten sonra erkeğini yiyen karadul örümceklerini, çiftleştiği erkeğin başını koparıp yiyen peygamberdevelerini hiç saymıyorum.
* * *
Tabii önce aynaya bakıp kendi halinize ağlamak da isteyebilirsiniz. Homo sapiens’in erkek cinsi de kendini bu yolda heder edenler listesine yukarı sıralardan girebilir.
Bir dişi kuş bulabilmek için bütün bunları yapan, üzerine bir de eş bulamayan öteki erkek çardak kuşlarıyla kavga etmek zorunda kalan bu minik çardak kuşlarının bir kötü huyu var ki, bu konuda Homo sapiens ile akraba sayılırlar.
Bu erkek çardak kuşları, bir kere çiftleştikten sonra dişiyi yuvada önce yumurtalarla, sonra da yavrularla bırakıp uçup gidiyorlar. Ondan sonra ne yuvaya yiyecek bir şey taşıyorlar ne de yavruların büyümesi için gerekli herhangi başka bir eylem içinde oluyorlar; yuvayı korumak dahil!
Kadını elde edene kadar elinden geleni ardına koymayan, ama bir kez dişiyi kafeslediğini anlayınca arkasına bile dönüp bakmayan bir erkek tipi! Ajda Pekkan şarkısındaki gibi; ‘Görmesin güzel bir kız / kalırsın yalnız’!
* * *
Peki şimdi ne olacak? Genç-yaşlı kadınlar, erkeklerin ‘uçar-kaçar’ olduklarını bir veri olarak kabul edip ona göre mi bir düzen kuracaklar?
Hayır, böyle olmayacak! Çünkü bizi diğer canlılardan ayıran temel bir şeye sahibiz: Zekâ!
Çözülmesi daha hayli zaman alacak gibi görünen toplumsal cinsiyet sorunlarımız bir yana, bireysel ilişkilerde erkeklerin en önemli silahı kuşkusuz ki kadının kendisini değersiz-yetersiz hissetmesini sağlamak.
Kadınların bireysel mücadelesi buradan başlamalı. Kendi değerini bilen ve her güçlüğün altından kalkabilme yeterliliğine sahip olan kadın, Ajda’ya bu şarkıda vokal yapmak zorunda kalmayacaktır...