22 yaşındaki üniversite öğrencisi Şule Çet'in Ankara'da bir plazanın 20'nci katından düşerek şüpheli bir şekilde ölümüyle ilgili, tutuklu sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın yargılanmasına devam edildi.
Duruşmada Çağatay Aksu'nun, "Bu dava nedeniyle doğaüstü güçlerim olduğunu düşünüyorum. Birine dokunmadan tecavüz etmek, birine dokunmadan atmak nasıl oluyor anlamadım" şeklindeki sözleri tepki çekti.
Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet'in, geçen yıl 29 Mayıs'ta bir plazanın 20'nci katından atıldığı iddiasıyla görülen davanın üçüncü duruşmasında, 'cinayet', 'nitelikli cinsel saldırı' ve 'hürriyeti tahdit' suçlamalarıyla tutuklu yargılanan Çağatay Aksu ve Berk Akand hakim karşısına çıktı.
Ankara 31'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıkların yanı sıra Şule Çet'in babası İsmail Çet, aile yakınları, tarafların avukatları, aralarında milletvekillerinin de bulunduğu çeşitli sivil toplum ve kadın örgütü temsilcileri de katıldı.
İlk olarak, daha önce Çet'in ölümüyle ilgili rapor hazırlayan Mersin Üniversitesi'nden adli tıp uzmanı Prof. Dr. Hakan Kar tanık olarak dinlendi.
Kar, olay yerinde yaptıkları incelemede, yastık ve kanepenin yaslandığı duvarda şüpheli biyolojik lekeler tespit ettiklerini, bunlardan örnek alınıp şüphelilerin DNA'larıyla karşılaştırılması durumunda ek delil bulunabileceğini ifade etti.
Şule Çet'in tırnaklarında zanlılardan Berk Akand'a ait doku örneği bulunduğunun hatırlatılması ve tırnak altı doku geçişinin hangi yolla gerçekleşeceğinin sorulması üzerine Kar, bunun iddia edildiği gibi tokalaşma veya bir materyalin karşılıklı alınıp verilmesiyle mümkün olmadığını, doku transferinin boğuşmayla gerçekleşeceğini, saldırganda yaralanma görülmese bile tırnak altı doku geçişinin mümkün olabileceğini söyledi.
Cinsel bölgelerde tespit edilen lezyonların yüksekten düşme sonucu olamayacağını vurgulayan Kar, avukatların soruları üzerine, anal bölgedeki ekimozların, zorla ilişki sonucu meydana gelebileceğini belirtti.
Kar, yine soru üzerine, boyundaki hyoid kemiği kırığının yüzde 5 ile 7 arasında yüksekten düşme, yüzde 70'in üzerinde de elle boğulmalarda görüldüğünü söyledi. Kar, Çet'in kalça kısmındaki noktasal kanamaların ısırık iziyle uyumlu olduğunu, ancak yüzde yüz 'ısırık izi' demediğini belirtti.
Şule Çet'in üniversite arkadaşı Zehra Aybüke Akdağ ise tanık olarak verdiği beyanda, Şule Çet'in kesinlikle intihar etmediğini savundu.
Akdağ, "Şule'nin yükseklik korkusu var, yüksek olan bir yerde asla durmazdı. Polyanna gibi bir insandı; bir kere ne ağlarken gördüm ne de mutsuz bir haline rastladım. 10 gün önce yeni bir ev tutmuştu. Evinin duvarlarını kendi boyamıştı. Hiçbir problemi yoktu, psikolojik bir sorunu da yoktu. Bir gün sonra doğum günü vardı, onun için hazırlıklar yapmıştı" dedi.
Akdağ, bu sözleriyle Çet'in psikolojik sorunları olduğu iddialarını yalanladı.
Sanık Berk Akand'ın arkadaşı Gözde Yaman ise "Berk'i 15 yıldır tanıyorum; böyle bir şey yapacağına inanmıyorum" dedi.
Olay gecesi her iki sanıkla telefonla görüştüklerini ve sanıkların sesinde herhangi bir tedirginlik olmadığını belirten Yaman, "Berk Akand birkaç gün sonra benden Whatsapp konuşmalarını istedi. Ben silmiştim. Olaydan bu şekilde haberdar oldum" dedi.
Avukat Ferhat Gebeş de, Erciyes Üniversitesi'nden Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Özdemir tarafından yapılan incelemelerin ardından hazırlanan raporu, duruşma salonuna kurulan ekrandan mahkemeye izletti.
Gebeş, raporda Çet'in binadan 4 metre uzağa düştüğünün tespit edildiğini belirtti ve "Serbest düşüşle düşen bir kişinin binadan 4 metre mesafede olması mümkün değil. Raporda Şule'nin sol ayakkabısının önce düştüğü belirtiliyor. Hafif bir nesnenin ağır bir nesneden önce düşmesi mümkün değil. Bu, ayakkabının önce atıldığını gösteriyor" dedi.
Gebeş, sağ ayakkabının da ya sonradan atıldığını ya da Şule Çet düştükten sonra ayağından çıktığını" belirtti.
Gebeş "Tek çorabı ise yok. Üzerindeki kazağın içe doğru katlanmış olması, göğüs bölgesine doğru açık olması sonradan giydirildiğini gösteriyor. Sanıkların anlatımı ile raporun hiçbir yeri örtüşmüyor" diye devam etti.
Şule Çet'in avukatlarından Umur Yıldırım ise sanıklardan Berk Akand'ın ifadesinde kullandığını söylediği telefon markasıyla, savcıya teslim ettikleri telefon markasının farklı olduğunu iddia etti.
Yıldırım "Hala delilleri saklıyorlar. Sanık Çağatay Aksu, ifadesinde 'camdan sarkmış haldeydi, kurtarmak istedim' diyor; ama ne 112'yi ne 110'u ne de 155'i arıyor. Aşağıya indiğinde de güvenlik görevlilerine 'buradan bir kız geçti' diyerek yaptığını gizlemeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Şule Çet'in ailesinin avukatlarının "Dışarıdaki kadınların da can ve mal güvenliği için sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istiyoruz" sözleri salonda bulunanlarca bir süre alkışlandı.
Avukat Ferhat Gebeş'in iddiaları üzerine söz alan sanık Çağatay Aksu ise "Yine bir senaryo. Ben çürütmekten, onlar üretmekten yorulmadı. Ayakkabı ile sehpanın mesafesini nasıl ölçmüşler? Kendi bilirkişi raporlarını istedikleri gibi hazırlıyorlar. Bu dava nedeniyle doğaüstü güçlerim olduğunu düşünüyorum. Birine dokunmadan tecavüz etmek, birine dokunmadan atmak nasıl oluyor anlamadım" dedi.
Aksu'nun bu sözlerine, salonda duruşmayı izleyenler tepki gösterdi. Aksu, dinlenen tanıkların da yalan söylediğini ileri sürdü ve Şule Çet'in yeni kiraladığı evinde mutlu olmadığını ve ev aradığını iddia etti.
Sanık avukatları da Adli Tıp Kurumu raporlarında suçlamalarla ilgili bir delil bulunmadığını belirterek, müvekkillerinin tahliyesini talep ettiler.
Mahkeme heyeti, olay yerinde yapılan keşif raporunun beklenmesine, sanık avukatlarının, delilleri kararttığını ve yalancı şahitlik yaptığını ileri sürdükleri Şule Çet'in ev arkadaşının bir sonraki celsede tekrar dinlenmesine hükmetti.
Mahkeme ayrıca, Şule Çet'in olaydan önceki psikolojik durumunun belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'ndan talep edilen raporun beklenmesine karar verdi.
Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmeden mahkeme, duruşmayı 16 Ekim'e erteledi.
Duruşma sonrasında adliye önünde basın açıklaması yapan Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım, bu davanın Şule Çet üzerinden kadınlara bir baskı unsuru haline getirildiğini ve gelinen noktada hakkın tecelli edeceğini belirterek davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını ifade etti.
Baba İsmail Çet ise "Adalete güveniyoruz. Bütün sivil toplum örgütleri ve baro başkanları bizim yanımızda. İnşallah 16 Ekim'de adaletin yerini bulacağına inanıyorum" dedi.