'Süleyman Şah'ın Ertuğrul Bey'in babası olması mümkün değil!'

'Süleyman Şah'ın Ertuğrul Bey'in babası olması mümkün değil!'

Murat Belge*

Tuhaf bir ülke Türkiye! Şu türbe patırtısına şaşkınlık içinde bakıyorum birkaç gündür. Bütün bu “vatan toprağı” edebiyatı… “Vatan toprağını terkettiniz” edebiyatı…

“Herhalde,” diyorum içimden, “seçim öncesi siyasette bir puan alma gayretidir bu”. Ama öyle de olsa, kötü bir şey bu, yapılmaması gereken bir şey. “Puan alma”yı böyle bir şovenizm gıdıklamasına bağlamak çok sakıncalı bir şey.

“İmparatorluk kaybı” olsa gerek, bir “toprak” fetişizmi yaratmış. Eğitim sistemiyle, her şeyle toplumun zihnine bunu nakşetmeye çalışmışlar… Mete Han hikâyeleri falan… Bu fetişizmden sıyrılmak gerekirken şimdi Süleyman Şah türbesi diye ayaklanmak akıl alır gibi değil. MHP için söyleyecek bir şey yok. O partinin sermayesi bu. Yatırımı bu. Ama CHP olayı “fırsat” olarak görmüş, MHP’den fazla ses çıkarıyor.

“Ne karşılığında vatan toprağını verdiniz” diye soruyor, “ana muhalefet”ten birileri. Yahu, kırk küsur can karşılığında vermişler, bunu bir anlamı yok mu? IŞİD denilen, nelere kadir olduğunu ölçemediğimiz o vahşi güruha bırakmamışlar, çok mu kötü etmişler? Musul’daki konsolosluk saçmalığını tekrar etmemişler.

Burada bu saçmalık devam ederken iktidar cephesinde de karşıt saçmalık hüküm sürüyor, şovenizm yarıştırma ortamında: “zafer!”, “başarılı operasyon!” falan filan.

Öyle anlaşılıyor ki, seçim yaklaşırken, bir “Süleyman Şah türbesi” sansasyonu ile karşılaşmak istemediler. Ne kadar hoş tutmaya çalışsalar da , IŞİD’e güvenemediler. “Taşıyalım şu türbeyi, güvenilir bir yere koyalım,” dediler.

Makul bir karar. Ama Erdoğan- Davutoğlu ikilisi içinde şovenizm olmayan bir iş yapamaz hale geldikleri için, bunu da “Budin’in fethi” gibi bir zafere çevirmeleri gerekiyordu. Onun için “Başkomutan”ı falan da eksik kalmayan bir edebiyat ürettiler.

Peki, olay kendisi ne? Yani, kim bu Süleyman Şah? Niye Suriye’de böyle bir yer var?

İşin burası bir komik hikâye. İddia, bu mezarda yatan zatın Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Bey’in babası Süleyman Şah olduğu. Yani, Erdoğan- Davutoğlu ikilisinin hayran oldukları Osmanlı hanedanının kurucularından. İddia bu. Ya gerçeklik? Orası karışık.

Bu konularda Osman Turan’ın uzmanlığını tartışmazsınız herhalde. Öyleyse İslâm Ansiklopedisi’ne yazdığı “Süleyman- Şah” maddesinin sonuna bir bakın. Selçuklu Süleyman Şah’ın nasıl Osmanlı gibi gösterildiğini, nehir geçerken boğulan Kılıç Arslan’la karıştırıldığını vb. ondan okuyun: “…Ca’ber kalesine isnat olunan ve ilk Osmanlı tarihlerine kadar çıkan ‘Türk Mezarı’ hakkında elimizde mevsuk bir kayıt mevcut değildir.” “…Haleb kapısında yatan Süleyman- Şah’ın oraya nakledilmesi için ne bir delil ne de bir sebep vardır… Böylece Süleyman- Şah’ın medfeni ve ‘Türk Mezarı’nın Ca’ber’de bulunduğuna dair efsaneyi teyit etmek ve ilk Selçuklu sultanına bağlamak mümkün olamamıştır.”

Türk Ansiklopedisi’nde İsmet Parmaksızoğlu benzer şeyler anlatır. Bu Süleyman- Şah 1086’da ölmüş (öldürülmüş) olduğu için Osman Gazi’nin dedesi olması da mümkün değildir.

Osmanlılar devlet kurduktan ve devleti güçlendirdikten sonra, soylarını yücelten tarihler yazdırmışlardı (II. Murad zamanında Yazıcıoğlu ve Şükrullah ya da Aşıkpaşazade tarihleri).

Yani, bütün bu patırtıya yol açan türbede “yatan kişi”nin kim olduğu sorusunun cevabı bu.

Ama bir de yakın tarihteki “nakl-i mekân” hikâyeleri var. Bu türbenin daha önce bulunduğu yerde baraj yapıldığı için türbe başka yere taşınıyor (iki kere). Yani, bulunduğu yer de “sahici” değil.

Suriye henüz yokken, oralar bir Fransız mandası altındayken, yolunu Britanya’dan ayırıp Türkler’le iyi geçinmeye karar veren Fransa’nın Ankara hükümetine yaptığı bir cemile.

Şanlı muhalefet “Yurt dışında tek Türk toprağı” diye bunun şamatasını ediyor; şanlı iktidar da nasıl bir güç gösterisiyle mezarı oradan oraya taşıdığımızı (yani içi boş tabutlara nasıl merasim yaptığımızı) anlatıyor. Ama “on altı Türk devleti”nin temsilcileri arasından vakur adımlarla merdiven inen ya da Amerika’yı Müslümanlar’a keşfettiren bir Cumhurbaşkanı’mız olduktan sonra, bütün bunlar normal sayılmalı.

*Bu yazı Taraf gazetesinde yayınlanmıştır.