Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla kamuoyunda tartışmaya yol açan, "Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir. Suçunu bana atsın" sözleri üzerine konuştu. Dikkat çekmek için o sözleri kullandığını belirten Soylu, ifadelerinin arkasında durarak "Kararlı olmalıyız, kararlılığımızı göstermeliyiz. Başka türlü dikkat çekemeyiz. İki yıldır bunu söylüyorum, hiçbir polis gidip ayak kırmadı" diye konuştu.
Bakan Soylu, MEB Şura Salonu'nda düzenlenen Genel Güvenlik ve Uyuşturucu ile Mücadele Toplantısı’nda uyuşturucu satıcısı ile terörist arasında bir fark olmadığını belirterek, "Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman, beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir. Suçunu bana atsın" demişti.
Deniz Zeyrek'in "Soylu: Dikkat çekmek için öyle söyledim" başlığıyla yayımlanan (5 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Van’da sokak ortasında “yavaş yürüyor” gerekçesiyle eşini tekmeleyen şahıs, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Eşine defalarca şiddet uygulayıp iki çocuğunu katleden şahsın, defalarca şikâyet edilmesine karşın hiçbir yaptırımla karşılaşmadığı ortaya çıktı.
Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Çünkü bu tür olayları çok görüyoruz ve bu tür suçların failleri, her zaman mevzuattan açık bir kapı bulup özgür kalabiliyorlar.
Bu haberleri okuduktan sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun polise yaptığı, “Okul etrafında uyuşturucu satıcıları görürseniz ayaklarını kırın, suçu bana atın”çağrısına bakışım değişti. Kendimi “Bakan da herhalde yargıya güvenmiyor. Ön kapıdan teslim edilen zanlıların arka kapıdan çıkmasına isyan ediyor” derken buldum.
Sonra bu görüşe körü körüne inanmaktansa kendisine “Siz de mi yargıya güvenmiyorsunuz? Neden öyle dediniz” diye sormanın daha mantıklı olduğunu düşündüm. Aradım ve sordum. Bakan Soylu, tereddüt etmeden şu yanıtı verdi:
“Yargıya güveniyorum, çünkü bu konuda görevini tam yapıyor. Ben olayın büyüklüğüne dikkat çekmek için bu ifadeyi kullandım. Kararlı olmalıyız, kararlılığımızı göstermeliyiz. Başka türlü dikkat çekemeyiz. İki yıldır bunu söylüyorum, hiçbir polis gidip ayak kırmadı.”
Avrupa’dan gelen sentetik uyuşturucu miktarına ve Afganistan’da üretilen afyon miktarının iki katına çıktığına dikkat çeken Soylu, bunun Türkiye’ye gelecek, Türkiye’den geçecek uyuşturucunun da iki katına çıkacağı anlamına geldiğini vurguladı. “2018’de her şeyi bırakıp bununla uğraşmalıyız” diyen Soylu, ilginç bir duruma da işaret etti: “Yakalıyoruz, ertesi gün aynı yere başkasını gönderiyorlar. Çünkü aylık gelirleri 10 bin lira ve adam bulmakta hiç zorlanmıyorlar.”
Soylu’nun aktardığına göre Türkiye’de 2016’da 8 bin ton uyuşturucu yakalanmış. 2017’de bu rakam 20 bin tona ulaşmış. PKK’nın hintkeneviri üretimi de bitme noktasına getirilmiş. Bu, polisin uyuşturucu ile mücadeledeki başarısını gösteriyor. Ancak Soylu, bununla yetinilmemesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
“Sokakta yürürken, uyuşturucu kullanan çocuğunun morarttığı kolunu gösteren annelerle karşılaşıyorum. Polis sokakta amansız mücadele ediyor ve torbacılara, dağıtımcılara karşı başarılı oluyor. Ancak, asıl baronları bulamıyoruz. Onlara ulaşamıyoruz. En büyük eksiğimiz bu. FETÖ, PKK, IŞİD, DHKP/C ile mücadele bütün hızıyla sürerken, bu işe de daha fazla zaman ayırmalıyız.”
Bakan Soylu’ya son zamanlarda artan şiddet haberlerini de hatırlattım. Yeni yılın ilk günlerinde bile kadınlar, çocuklar çok ciddi şiddet olaylarına maruz kalmışlardı. Van’daki olayı görür görmez seferber olduklarını ve şahsı yakaladıklarını anımsattı. Ben “Yargıya teslim ettiniz ama serbest bırakıldı” dedim. “Bırakılması mevzuattan. Ancak, o şahıs teşhir oldu. Toplum kendisini mahkûm etti”karşılığını verdi. Van’daki olayda olduğu gibi sosyal medyanın, insanların elindeki kameralı telefonların bu tür olayları daha görünür hale getirdiğine dikkat çekti ve şöyle konuştu:
“Sen, ben, bizim çocukluğumuzda dayak yemek sıradan görünürdü. Ancak şimdiki nesil de bunların doğru olmadığını bilerek büyüyor. Bu çok önemli.”
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın başında olduğu bir uyuşturucu ile mücadele koordinasyonu var. 2018’de bu sorunu daha çok konuşacağız. Soylu’nun kurduğu o cümle hukuk devleti ilkeleri açısından doğru olmayabilir ama dikkat çekmeyi başardığı o büyük bir sorunla mücadele için önemli. Aile kurumunun, medyanın, eğitimcilerin, sağlık kuruluşlarının uyuşturucu belasına karşı topyekûn ve acil bir şekilde harekete geçmesi şart.