Sur’dan zorunlu göç: Eşim, özlemden öldü

Sur’dan zorunlu göç: Eşim, özlemden öldü

Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Suriçi bölgesi, 2016’da yaşanan çatışmaların ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “riskli alan” ilan edilerek kentsel dönüşüm kapsamına alındı ve sakinleri bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak özellikle Sur’un yaşlı sakinleri, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen yaşadıkları yeni yerlere hâlâ uyum sağlayabilmiş değil.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Ali Safa Korkut'un haberine göre, 64 yaşındaki Hacı Cemil Turhan doğduğu ve tüm yaşantısını geçirdiği Diyarbakır Sur’daki evini 6 yıl önce terk etmek zorunda kaldı. 7 kişilik ailesiyle birlikte yine Diyarbakır’daki Bağlar’ın yoksul mahallelerinden birine göçtü. Eski evini unutamayan, göç sürecini “etimden et koptu âdeta” diye tanımlayan Turan, hayatını kaybeden eşinin eski evlerini unutamadığını anlatıyor: “Her şeyimiz oradaydı. Oradan ayrıldıktan sonra tepetaklak olduk. Eşim, biz Bağlar’a taşındıktan 2 yıl sonra hayatını kaybetti. O da evini ve komşularını çok özlüyordu, buraya taşındığımız ilk 1,5-2 ay boyunca her gece ağladı. Benim eşim özlemden öldü”. Turan ise hayatta olduğu sürece eski mahallesine dönebilme umudunu taşıyor.

Sur’un öyküsü: Çatışma, kentsel dönüşüm, göç

Diyarbakır Sur’daki kentsel dönüşüm süreci çatışmalı 2015’in öncesine dayanıyor. Bölge 22 Ekim 2012’de Bakanlar Kurulu kararıyla kentsel dönüşüm kapsamına alındı. Gerekçe “tarihi dokuyu çarpık ve sağlıksız yapılaşmadan arındırmak ve korumak” olarak açıklandı. Daha sonra halkın tepkisi sebebiyle kentsel dönüşüm çalışmaları durdurulsa da, birçok aile bu kararın ardından evlerini terk etmek zorunda kaldı.

2015 Aralık ayından itibaren ikinci ve daha büyük bir göç dalgası yaşandı. Çok sayıda Sur sakini sokağa çıkma yasaklarıyla başlayıp şiddetli çatışmalara dönüşerek devam eden ve 2016’nın Nisan ayına kadar süren çatışmalı süreç sebebiyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan bir rapora göre, çatışmalar sebebiyle toplam 40 bin kişi ilçeden ayrılmak zorunda kalırken sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü mahallelerde yaşayan 24 bin kişinin neredeyse tamamı da evlerini terk etti.

2012’de yapılamayan 2016’da yeniden yürürlüğe sokulan ve 21 Mart 2016’da, Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edilen Sur ilçesinin 15 mahallesinde 368 adadaki 6 bin 300 parsel, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından acele kamulaştırma kararı ile kamulaştırıldı. Böylece uzun zamandır planlanan ancak hayata geçirilemeyen kentsel dönüşüm projesi, bu kez “acele kamulaştırma” ismiyle uygulanmaya başlamış oldu.

“Çocukluğum, kardeşlerimle anılarım, komşular… Bir anda kayıp gitti elimden”

Bağlar’a taşınan Hacı Cemil Turhan gibi aslında çok sayıda kişi var zorunlu göçün travmasını yaşayan. 64 yaşındaki Ayşe Can ve 57 yaşındaki Leyla Can [1] da bir gün, 40 yıl boyunca yaşadıkları eski mahallelerine geri dönme hayaliyle yaşayanlardan. Ayşe Can 2015’teki çatışmalı ortamda evlerini hızla nasıl terk etmek zorunda kaldıklarını anlatıyor: “Kapımızın dibinde bombalar patlıyordu. Ancak 4 gün sonra çıkabildik ve hemen buraya yerleştik. Şimdiki evimize geldikten sonraki 1 haftalık süre boyunca psikolojim bozuktu. Sonra komşularımızdan evimizin yıkıldığını öğrendik. Haberi alınca sanki biri tüm geçmişimi silmiş gibi hissettim. Çocukluğum, kardeşlerimle anılarım, komşular… Bir anda kayıp gitti elimden”. Ayşe Can’ın görümcesi Leyla da 6 yıl geçmesine rağmen değişime alışamadığını belirtiyor: “Sanki bir tanıdığıma kısa bir süreliğine kalmaya gelmiş gibiyim, her gün gitmeye niyetleniyorum ama gidebileceğim bir evim yok şimdi”. Özellikle evlerinin avlusunu ve o avluda ailesi ve komşularıyla sohbetlerini özlediğini söyleyen Leyla Can, “Burada bir apartman dairesinde kalıyoruz. Evler, bizim Sur’daki evimize kıyasla çok daha küçük. En kötü yanı ise hep birlikte olduğumuz bir avlusu yok. Avluda nefesim açılıyordu resmen. Burada dört duvar arasına sıkışmış gibiyim. Hiçbir zaman kendimi buraya ait hissedemeyeceğim.” diyor.

Kaya: Yaşlı kadınlar intihara kadar varan zorluklar yaşıyor

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), 2018’de, sokağa çıkma yasakları esnasında yerinden edilen Surlu 500 aile ile görüştü ve bu görüşmelerin sonunda kapsamlı bir rapor hazırladı. Bu projenin başındaki isimlerden Şehir Planlamacısı Dilan Kaya, bu görüşmeleri yaparken odak noktaları yaşlıların uyum sorunu olmasa da raporlaştırma sırasında özellikle göç etmek zorunda kalan yaşlı kadınların intihara kadar giden zorlu süreçler yaşadıklarını fark ettiklerini söylüyor. Kaya, özellikle yaşlıların, vardıkları yerlerde büyük bir uyum sorunu yaşadıklarını belirtiyor: “Orada bir mekânla ilişki kurmaları ve yine oradaki bağlarının mirası çok kıymetli. Neticede uzun süre boyunca yaşamlarını var ettikleri bir alan, kültür ve yaşamlarıyla kurdukları sosyal bağlar ve tutunma alanları var”.

Yeni yerleştikleri yaşam alanlarının, Sur’daki yaşam alanı pratikleriyle benzer olmamasının da bu uyum sorunu ve travmaları ikiye katladığını söyleyen Kaya, “Olabildiğince benzer bir yere gitmeye çalışıyorlar ve en nihayetinde Sur’a konum veya kültürel ve sosyoekonomik olarak yakın yerlere göçüyorlar. Bu da daha çok akrabaları ve aileleriyle müstakil evlerde ortaklaşa yaşarken, apartman dairelerine sıkışmaları anlamına geliyor. Hal böyle olunca bütün o sosyal ve kültürel tutunma alanları da yok oluyor ve bu da travmayı daha da derinleştiriyor. Bu sebeple yaşlılar için o uyum sorunu ve özlemden bahsetmemek imkânsız.” diyor.

[1] Görüşülen kişiler isimlerinin kullanılmamasını istedikleri için farklı isimlerle anılmışlardır.