Hatice Kamer
2015'teki hendek operasyonları ve çatışmalar sırasında evleri yıkılan Diyarbakır'ın Sur ilçesinin eski sakinleri, mahallelerinde inşa edilen yeni evlerin kendilerine satılmayacağı iddiaları üzerine Diyarbakır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde protesto gösterisi düzenledi. Sur'un eski sakinleri, inşa edilen yeni evlerin kendilerine "parayla bile verilmediğini" söyledi.
Ellerinde müdürlüğün imzalamaları için verdiği dilekçe örneği ve tapu senetleri olan Sur'un eski sakinleri, önceki sözleşmelerin tek taraflı feshedilmiş olmasına tepki gösterdiler.
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından hazırlanmış dilekçe örneğinde, Sur'daki mülk sahiplerine dört seçenek sunuluyor. Seçenekler arasında, Surluların eski mahallerinde, evlerinin yerine inşa edilen yeni yapılardan satın alabilmeleri yok.
Oysa daha önce yapılan sözleşmelere göre yüksek fiyatla da olsa mülk sahiplerine bu evlerden satın alabilme hakkı tanınıyordu.
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nün sunduğu dört yeni seçenek ise söyle:
Bir araya gelen 150 eski Sur sakini, Diyarbakır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmak istedi ama güvenlik güçleri buna izin vermedi.
Sosyal mesafe kuralının sık sık hatırlatıldığı kalabalık ise Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nde yolsuzluk yapıldığını iddia ederek seslerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a duyurmak istediklerini söylediler.
Seçtikleri bir temsilciyi, Sur Mağdurları Platformu Avukatı İbrahim Halil Yıldız ile birlikte Çevre Şehircilik İl Müdürü ile görüşmek üzere binaya gönderen kalabalık; evlerin Sur sakinlerine satılmayacağı, yapıların zenginlere peşkeş çekileceği iddialarını yüksek sesle dillendirmeye devam etti.
Yolun karşısında beklemelerini söyleyen güvenlik güçlerine tepki gösteren ve adının açıklanmasını istemeyen bir kadın ise "Bizim gibi çaresiz kalsanız, aynı tepkiyi siz de gösterirsiniz" diyerek gazetecilere yaşadığı mağduriyeti anlatmaya başladı:
"Yıkılmayan evlerinizi onarıp size veririz dediler ama yapmadılar, eşyalarımızı paçavra gibi çöplüğe attılar. Niye hakkımızı vermiyorlar, bir evi bize çok gördüler. yatımız, katımız yoktu, bir gecekondumuz vardı, ona da razıydık ama onu da bize çok gördü Cumhurbaşkanı."
Hasırlı Mahallesi'nde tapulu evi olan hak sahiplerinden Latife İyisoylu, eşinin 10 yıl önce evi terk ettiğini, dört çocuğuna bakmak için evlere gündelik temizliğe giderek geçimini sağladığını anlattı. 2014 yılında Hasırlı'da iki gözlü bir ev alan Latife İyisoylu, çatışmalar başlayınca eşyalarını bile alamadan canlarını zor kurtardıklarını söyledi:
"Tüm emeğim o evdi. Virüsten dolayı evlere temizliğe de gidemiyorum. İki kızım kafede çalışıyordu, iki aydır onlar da evde. Birkaç aydır bize ödenene kira yardımlar da kesildi. Allah şahidimdir şimdi evde neredeyse yiyecek ekmeğimiz yok ve çok zor durumdayız. Şimdiye kadar bize evimizi verecekler diye ümit ediyordum ama vermeyeceklermiş, onun için buraya geldim" dedi.
Soyadının açıklanmasını istemeyen Şenol ise 170 metrekarelik evine 125 bin lira değer biçildiğini söyledi:
"Kendi yaptıkları 225 metrekareye bana ödeyecekleri 125 bini düşerek 440 bin lira değer biçtiler. Aradan üç ay geçmeden, o evler size verilmeyecek, diye haber verdiler. Okul, karakol gibi devlet kurumları yapılacaksa verilmesin ama bizim malımızın bizden alıp bir başkasına verilmesini istemiyoruz."
Şenol, Sur sakinlerinin bu evlere aylık 4-5 bin lira taksit ödeyecek güçte olmadığını söyleyerek ev fiyatlarının bilinçli olarak yüksek tutulduğunu savundu.
Sur Mağdurları Platformu Avukatı İbrahim Halil Yıldız ise 2016 yılından sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sur'da yaşayan mülk sahiplerine, mülklerinin verileceği taahhüdünde bulunduğunu hatırlatarak insanların bu güvenle sözleşmeleri imzaladığını söyledi.
İbrahim Halil Yıldız, Çevre ve Şehircilik İl Müdür Yardımcısı ile yaptıkları görüşmeye dair şu bilgileri aktardı:
"Çevre Şehircilik, geçen iki hafta içinde kararını değiştirerek Sur içindeki mülk sahiplerine, mülklerini vermeyeceklerini iletti. Özetle, 'Biz daha önce evleri size vereceğimizi söylüyorduk ama galiba artık parayla da olsa veremiyoruz' demeye getiriyorlar. Galiba proje değişti.
"Bugün müdür yardımcısı ile görüşebildik, bunun bir devlet kararı olduğunu, hukuki bir dayanağı var mı, bilmediğini söyledi. Önümüzdeki hafta, bu konuya ilişkin yazılı bir talepte bulunacağız ama hakikaten biz de devletin sözleşmelerle vermiş olduğu bu hakkı, hukuku neden çiğnemiş olduğunu çok merak ediyoruz."
Diyarbakır Mimarlar Odası Eş Başkanı Selma Aslan ise, yıkım süreci devam ederken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Uzlaşma Komisyonu oluşturulduğunu ve Sur'daki mülk sahiplerine üç seçenek sunulduğunu hatırlattı.
Selma Aslan, o süreçte birçok mülk sahibinin doğup büyüdüğü mahallede inşa edilecek evlerden almayı kabul ettiğini söyledi.
Aslan, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün Sur sakinlerine mülklerinin yerine dükkânlar yapıldığını, bu nedenle de onlara yeni seçenekler sunulacağı bilgisinin verildiğini söyledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın mülk sahipleri ile yapmış olduğu sözleşmeleri tek taraflı olarak iptal etmiş olmasını hukuki ve demokratik bulmadıklarını da ekledi.
Diyarbakır Çevre ve Şehircilik Müdürü Nurullah Bilgin, BBC Türkçe'ye konuyla ilgili açıklama yapmadı. Bilgin, iddialarla ilgili yorum yapmak istemediğini belirtti.
TMMOB'nun Sur Raporu'na göre Sur'un altı mahallesinde 22 bin 323 insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Sur'da operasyonlar 9 Mart 2016 tarihinde sona ermişti. 21 Mart 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Hasırılı, Dabanoğlu, Fatih, Cevatpaşa, Cemal Yılmaz, Savaş mahallelerinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. Maddesine dayanılarak Suriçi'nde 7714 parselin 6292'si için acele kamulaştırma kararı alındı.
Ocak ayında Sur'u ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Sur'u yeniden ihya ve inşa etmek amacıyla büyük bir proje başlattıklarını söylemişti.
"Bu proje çerçevesinde de yaklaşık 5 bin rezerv konut ürettik ve bu çerçevede vatandaşlarımızla ister Sur içerisinde ister rezerv konutlardan almak suretiyle anlaşma sürecine gittik" diyen Kurum, sözlerini şöyle sürdürmüştü:
"Diyarbakır'ın kültürünün ve tüm değerlerin burada yaşatıldığı; gençlerimizin, kadınlarımızın burada vakit geçireceği millet kıraathanelerinin, müzelerin, butik otellerin olduğu önemli bir projeyi hayata geçireceğiz."