Sürekli tatlı yeme ihtiyacı ve sinirlilik gibi şikâyetler insülin metabolizmasındaki bozukluğun göstergesi olarak kabul ediliyor.Özellikle fazla kilonuz varsa ve bu yağlanma karın bölgenizde dikkat çekici ise mutlaka bir endokrinoloji ve diyabet uzmanına danışınGeçtiğimiz yüzyıla oranla enfeksiyon hastalıkları, bebek ölümleri azaldı ancak şimdi de beslenmeye bağlı kronik hastalıklar yüzünden ölümler daha fazla görülmeye başladı. Şeker hastalığı, insülin metabolizmasında bozukluk, damar ve kalp yapısında bozulma, kan basıncı, böbrek hastalıkları, karaciğer yağlanması, kanser gibi beslenme ile ilgili hastalıklar genetik özellikler ile birleştiğinde ve birey bu duruma karşı önlem almadığında aynı kısır döngünün tekrarı içindeyiz.Damak tadınız bedeninize uygun mu?Osteoporozda artış, demir eksikliği, krom, folik asit, kalsiyum, C vitamini gibi besin öğelerine ihtiyacın artması beslenmemizde problemler olduğunun birer göstergesi. Çevresel faktörlerin iyileşmesine rağmen diyetsel faktörler çok iyileşmedi. Geçtiğimiz yıllara göre belki daha konforlu bir yaşama sahibiz ama bedenimize bu konforu sağlamış değiliz. Beslenmedeki en önemli problem ve değişiklik sürekli hazır ve rafine edilmiş gıdaların tüketilmesi. Beyazlaştırılmış un ile yapılan yiyecekler ve şeker kullanımında artış lezzetin yağ ile aynı oranda artışı bireylerin damak tadını mutlu ediyor gibi görünse de bedenimiz ve ruhumuz mutsuz hatta yorgun.İnsülin hormonu orkestra şefi gibiTam tahıllar, sebze ve meyve tüketiminde azalma var oysa şeker, yağ ve beyaz un tüketimi her gün artıyor. Şeker ve beyaz un tüketiminin en önemli etkisi insülin metabolizması üzerinde oluyor çünkü bu iki besin kan şekerini hızlı yükseltiyor. Yani glisemik indeksi yüksek! Glisemik indeksi yüksek olan besinler açlık ve tokluk metabolizması üzerinde önemli etkiye sahiptir. Oysa glisemik indeksi düşük olanlar yani kan şekerini hızlı yükseltmeyenler daha uzun süre tokluk hissi veririler ve insülin hormonunun aşırı salınımına sebep olmazlar. İnsülin hormonu pankreastan salınan bir hormondur. Görevi besinler yolu ile gelen karbonhidrat yani glikozu hücrelere taşımaktır. Bu glikoz kasta ve karaciğerde glikojen olarak depolanır, insülin hücrelerin glikoza karşı geçirgenliğini ve kullanımını kolaylaştırır, glikozdan yağ oluşunu uyarır. Açlık halinde enerjimiz yağ deposundan sağlanır ancak bunun sağlanması için insülin seviyesinin düşük olması gerekir. İnsülin metabolizmasında bozulma, aşırı insülin salınımı glisemik indeksi yüksek besinlerin sürekli yenilmesi bireyin açlık ve tokluk sinyallerini, yağ depolamasını, açlığını kontrol edememesine sebep olur birey sürekli tatlı yemesine rağmen yeniden ve sürekli tatlı ihtiyacında olur.Şişmanlatan insülin miSürekli tatlı yeme ihtiyacı, açlık halinde konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik, yemekten 3 -4 saat sonra anormal acıkma ve gece tatlı isteği gibi şikâyetler insülin metabolizmasında bozukluğu düşündürür, özellikle fazla kilonuz varsa ve bu yağlanma karın bölgenizde dikkat çekici ise mutlaka bir endokrinoloji ve diyabet uzmanına danışın. Sadece açlık kan şekerine bakmak böyle bir durum için yeterli değildir. Mutlaka insülin ve glikoz metabolizması beraber değerlendirilmelidir. Hatta fazla kilolarınızın sorumlusu bu bozukluk olabilir. Yedikleriniz enerji olarak kullanılamayıp yağ olarak depolanıyor olabilir. Polikistik over sendromundan şüphelenilen durumlarda da mutlaka insülin takibi olmalıdır.Besinlerin posası atılıp kabuğu ayrıldıkça yani rafine edildikçe glisemik indeksleri yükselir bu da kan şekerinde yükselmeye sebep olur.Aşağıda bazı besinlerin glisemik indekslerini inceleyebilirsinizBEYAZ EKMEK 101ÇAVDAR EKMEK 93BULGUR 68BEYAZ PİRİNÇ 81NOHUT 47MERCİMEK 42TAZE BEZELYE 68SOYA FASULYESİ 23SÜT 39ELMA 52MUZ 83PATATES PÜRESİ 100PORTAKAL 62BARBUNYA 42TAZE KAYISI 57KURU KAYISI 22KARPUZ 72ARMUT 38İftariyelik seçiminiz çok yağlı olabilirRamazanda “iftariyelikler” adı altında yenen besinler aslında genel anlamda şarküteri ürünleridir; sucuk, salam, pastırma, kaymak vb. Bu ürünler doymuş yağ açısından zengin oldukları için özellikle kalp hastaları için risklidir üstelik kalori değerleri de çok yüksek olan bu besinlere miktar konusunda dikkat etmek gerek. İftariyelikler ile oruç açmayı sevenlerin en azından ana yemekte daha az yağ içeren bir ana yemeği veya az yağlı bir sebze yemeğini seçmeleri yağ dengesini sağlamaya yardımcı olabilir. Kalp hastaları, kolesterolü ve kan yağı yüksek olanlar, şeker hastaları ve 60 yaş üzeri olanların şarküteri tüketimini mümkün olduğunca en azda tutmaları gerekiyor. Bu kişiler iftariyelik olarak az yağlı peynir, zeytin, hurma ve kuru meyve tercih ederlerse sağlıklarını tehlikeye atmamış olurlar. Sucuk, salam, sosis içerdikleri nitrit nitrat denen maddeler nedeniyle sağlıklı yetişkinlere de önerilmemektedir, ancak sıklığı ayda 1-2 kez olmak kaydıyla tercih edilebilir. Tercih olarak da beyaz et hammaddesi ile yapılan ürünler seçilmelidir. Sucuk sevenlere önerim ise sucuğu önce 1 -2 dakika kaynayan suda bekletip daha sonra ızgarada pişirmeleri. Böylece hem yağlarını azaltmış olurlar hem de daha yumuşak bir sucuk yemiş olurlar.