"İran ve Rusya ile Suriye’de ateşkes müzakerelerinin başlatılması konusunda anlaşmaya varan Ankara’nın Suriye politikasında ‘yeni bir sayfa’ açması ve bu sayfada Esad’a da yer vermesi, bölgede barış umudunun yeşermesinde tarihi bir dönemeç sayılıyor. Öyle ki, Ankara’nın Suriye politikasındaki bu değişim İran, Rusya, Amerika ve Suriye rejimini de bölge barışı için adım atmaya motive etti.”
23 Ocak’ta Astana’da Rusya ve Suriye’nin garantörlüğünde yapılacak Astana toplantısı öncesi Türk Dışişleri yetkilileri, böyle bir genel analizle yola çıkma kararı aldı. Her ne kadar Amerika’nın sadece Kazakistan büyükelçisiyle bir gözlemci sıfatıyla toplantıda olacağı ve bu durumun toplantının profilini düşüreceği kaygısı olsa da, “Ne de olsa Trump, görevi yeni devralıyor. Bu noktada Amerika’dan Astana’ya daha geniş kapsamlı ve yüksek profilli bir heyet göndermesini beklemek yanlış olurdu” değerlendirmeleri, kaygıları bir nebze olsun hafifletiyor.
Ankara da, garantörlüğünü yapacağı Astana toplantısına Dışişleri Bakanlığı’ndan müsteşar yardımcısı başkanlığındaki teknik bir heyetle katılmayı uygun gördü. “Çünkü bizim asıl amacımız tarafları bir araya getirmekti; yani Rusya’nın önerisiyle Suriye’deki rejim ile muhalif kanadı aynı masaya oturtmaktı. Sonuçta herkesin istediği oluyor” diyen bir Türk Dışişleri yetkilisi, Suriye’deki silahlı muhalif gruplar toplantıya davet edilirken özellikle YPG’nin dışlanmasının Ankara için bir başarı olduğunu da söylüyor. YPG’nin de masada olmasını isteyen ABD, bu noktada Ankara’nın hassasiyetini ‘kavramış’ bir çizgide ilerliyor. Ancak Trump yönetimiyle birlikte Amerika ile Suriye konusunda nasıl ilerleneceği Ankara için halen bilinmezliğini koruyor.
"Asıl barış görüşmeleri Cenevre'de”
Ankara, Suriye’de ateşkesin ihlal edilmemesi için özellikle İran’ın devrede olmasını istiyor. Bunun için de nerdeyse bütün beklentiler Rusya üzerine kurulmuş durumda. Bu yüzden Astana’da bir yandan rejim ve muhaliflerin nasıl bir iletişim kuracağı takip edilirken, Rusya’ya “İran’ın süreçteki aktif rolü için Moskova’nın da daha fazla çaba harcaması gerekiyor” mesajı verilecek.
DW Türkçe’ye konuşan Türk Dışişleri yetkilileri, “Astana’nın temel amacı kalıcı barıştır ve herkesin maksimum fedakârlıkta bulunmasını beklemek geldiğimiz noktada sadece Türkiye’nin değil tüm tarafların ortak hissiyatıdır” diyor. Aynı yetkililer, Suriye savaşının 6. yılına girdiğini, asıl barış görüşmelerinin Şubat’ta Cenevre’de yapılacağını hatırlatırken, “Astana, barışa giden tarihi bir adım olacaktır. Ankara, Suriye’de herkesi kucaklayacak bir yönetimin sağlanması için kendisinden beklenen ne varsa yapacaktır. Bu noktada tek önemli kriterimiz, kuzeyde bir Kürt oluşumuna izin verilmemesidir. Bunun için de Trump yönetimiyle özel diyalog kanalları açılmıştır. Şimdi herkes Astana yolunda kalıcı barışa odaklanmıştır” diyor. Ankara’nın bu noktada Suriyeli muhaliflerle diyalogu yoğunlaştırdığı, Esad yönetimine dolaylı da olsa “barışa odaklanalım” mesajı gönderdiği biliniyor. Bu mesajın asıl hedefi de, Astana’yı başarıyla tamamlayıp, Cenevre’de tüm tarafları rahatlatacak bir zemin oluşturmak.
Suriyeli Kürtler ne olacak?
Peki, Astana'da başarının kriteri nedir? Ankara, kalıcı barış için sağlam bir zemin yaratabilecek mi? Türkiye Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı. “Astana, süreç olarak Türkiye’nin bir başarısı” diyen Sinan Ülgen, Türkiye’nin Rusya ve İran’la beraber bölgede daha önce yapılamayanı, Suriye’yle ilgili tarafları bir araya getirmeyi başardığını söylüyor. Ülgen, “Astana, Cenevre sürecinin bir alternatifi değil, nihai bir siyasi uzlaşı çıkmayacak, uzlaşının hazırlığı için çerçeve belirleyecek. Sahadaki ana aktörler temsil edilecek. Ne kadar katılım olursa, siyasi uzlaşma da o kadar yakın olacak” diyor. Astana sürecinde Türkiye, İran ve Rusya’nın birlikte hareket etmesinin de ‘şans’ olarak görülmesini isteyen Ülgen, bu şansın rejim ile muhalefet arasındaki ihtilafı sona erdirme çabalarını destekleyeceğini, kalıca barışa yeşil ışık yakacağını söylüyor. En büyük sıkıntının ise sahadan kaynaklandığı tespitini yapan Ülgen, “Rejim güçlerinin İdlip’e yönelmesi Türkiye açısından sıkıntılı olacak. Türkiye’nin sınırlarını açıp, açmayacağı tartışılabilir, Türkiye üzerinde baskı olabilir. Ama Türkiye sınırlarını da açarsa cihatçılar Türkiye’ye yönelebilir” kaygısını taşıyor. Astana’da kalıcı barış sağlanmazsa İdlip sorununun ortaya çıkacağını, Türkiye’nin de bunu hesap edip, ateşkese hayati önem atfettiğini anlatan Sinan Ülgen, “Astana’da Kürtlerin olmaması Türkiye’nin pazarlık gücünü artırıyor. Türkiye’nin şartlarını kabul ettirdiği anlamına geliyor. Ancak ilerde bir mutabakat sağlanacaksa, bu mutabakatın da kalıcı olması ve Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere yönelik tutumunu gözden geçirmesi gerekir. PYD’nin statüsünün değerlendirilmesi doğal olarak gerekiyor ki, bu da Ankara’nın önünde bir zorluk olarak duruyor” diyor.
Sinan Ülgen, Trump yönetimi ve Suriye konusunda şimdiden net tespitler yapmanın zorluğuna da dikkat çekiyor. Trump’ın Suriye politikasının henüz bilinmediğini belirten Ülgen, Amerika ile ‘beyaz sayfa’ açmak isteyen Ankara’nın, bu sayfada karşısına Gülen’in iadesi ve Suriye konusunun sıklıkla çıkacağını söylüyor. Ülgen, “Ama gelinen noktada Türkiye, Suriye konusunu daha makul bir çerçeveye oturttu kafasında. İstemeye istemeye de olsa Esad yönetiminin kalıcılığını kabul etti, şimdi daha büyük resme bakmanın zamanı” yorumunu yapıyor.
“Ateşkes ihlale uğramamalı”
Emekli büyükelçi Ünal Çeviköz de, Astana’nın başarısı ve tarafların pozisyonu konusunda DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu. Çeviköz, “Ateşkes ihlale uğrarsa, Cenevre de olmaz. Cenevre’nin garantiye alınması için ihlallerin önünün alınması gerekiyor” diyor ve bunun bilincinde olan Ankara’nın Astana’da özellikle İran’a yükleneceği öngörüsünde bulunuyor. Astana’dan Suriye’de ateşkesin devamına ilişkin karar çıkmasının Ankara açısından en başarılı sonuç olacağını belirten Çeviköz, “Astana’nın bir hedefi de, Cenevre’ye katılacakları belirlemek olacak.
Özellikle Suriye muhalefetinden kimin katılacağı kritik. Astana’da PYD’nin olmaması Ankara’nın elini güçlendiriyor ama ateşkesin takibinin iyi yapılması Ankara için daha hayati önem taşıyor” yorumunu yapıyor. Zaten Astana’nın asıl hedefinin ateşkesin takibi için Türkiye, Rusya, İran ve Suriye rejiminin ortak hareketini güçlendirmek olduğunu anlatan Çeviköz, Rusya’nın bu takibe ABD'yi de katarak sürece daha fazla meşruiyet kazandırmak niyetini de açıkça ortaya koymasının tüm tarafların elini kolaylaştıracağını söylüyor. Özetle Astana’ya kimler katılacak, sonuçları ne olacak? Herkes bunu çok yakından izliyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Hilal Köylü / Ankara