Suriye'yle ilgili her geçen dakika yeni bir gelişme yaşanıyor. Bölgede etkin olan ülkeler peş peşe hamleler yapıyor, liderler açıklama yapıyor. ABD'den Türkiye'ye, Rusya'dan Irak'a, merkezi hükümetten bölgedeki aktörlere kadar her kesimden yeni adımlar geliyor.
ABD Başkanı Donald Trump geçen hafta sürpriz olarak değerlendirilen bir kararla ABD’nin Suriye’deki askerlerini çekeceğini açıkladı. Karar birçok ülkeyi şaşırttı, ABD içinde ise karışık tepkilere konu oldu. Bugün YPG, Menbiç ve civarı bölgelerden çekileceğini bildirdi. Bu bölgeye Suriye ordusunu çağırdı. YPG bu çağrının nedeninin “Bölgedeki şehirleri Türkiye’den korumak” olduğunu belirtti. Günün ilerleyen saatlerinde yerel kaynaklar Suriye ordusunun o bölgeye bayrak diktiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu gelişmelerin üzerine yaptığı açıklamada "Suriye psikolojik çalışma içinde. Bölgede gerekli her türlü adımı atmış bulunuyoruz. Henüz kesin bir şey söz konusu değil. Bizim bütün hedefimiz burada YPG'nin gerekli dersi almasıdır. Bu konuda da kararlılığımız tamdır” dedi.
Trump'ın geçen haftaki asker çekme kararının emre dönüşmesiyle Trump hükümetinin en önemli isimlerinden Savunma Bakanı James Mattis istifa etti.
ABD haber ajansı AP geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasında yapılan telefon konuşmasına ilişkin olarak bir kulis haberi yayımladı. Habere göre, Trump danışmanlarının kendisine verdiği notları dikkate almayarak “Erdoğan’dan taraf oldu” ve ABD askerlerinin Suriye’den çekileceğini söyledi. AP’nin haberine göre, Yanındaki yetkililer Trump'tan Erdoğan’ı Fırat’ın doğusuna yapılacak olası bir harekâttan vazgeçirmesini istediler, Trump da telefon konuşmasından önce bunu kabul etti. Ancak AP'ye göre, Trump’ın görüşme sırasında aniden askerlerini çekeceğinden söz etmesi hem Erdoğan’ı, hem de yanında ona notlar veren Ulusal Güvenlik Başkanı Michael Bolton’ı “şok etti”. Bir yetkilinin AP'ye söylediğine göre Trump’ın sözleri karşısında şaşıran Erdoğan “hızlı bir çekilme konusunda Trump’a uyarıda bulundu.”
Washington Post’ta Karen DeYoung, Missy Ryan, John Dawsey ve Greg Jaffe imzasıyla yayınlanan haberde ise, Trump'ın, bir hafta önce telefonda görüştüğü Erdoğan'la Suriye’deki durumu değerlendirirken “Bak ne diyeceğim, senin olsun; ben çıkıyorum" dediği öne sürüldü.
Çekilme kararının alındığı ilk günden itibaren birçok kişi Trump’ın açıklamalarına kuşkulu yaklaştı. Rusya, kararın açıklanmasının ertesi günü ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmeyeceğini düşündüğünü açıkladı. Gazeteci yazar Murat Yetkin T24’e Rusya’nın açıklamalarını şu sözlerle yorumlamıştı:
“Olaya biraz daha geniş açıdan baktığımızda Rusya’nın dediğinin de bir gerçeklik payı olabilir. (ABD) Orada birtakım özel birlikler, istihbarat birlikleri tutabilir. Hatta Ruslar diyor ki, bunlar uçaklarını falan da tutarlar. Bence uçak tutmasına gerek yok. Zaten İncirlik, Diyarbakır, Batman üsleri IŞİD’le mücadele çerçevesinde bütün güçlere açık. Keza ABD’nin Katar’da, Suudi Arabistan’da, Irak’ta da uçakları var, yani illa Suriye’de uçak tutmasının bence bir gereği yok.”
Nitekim Yetkin’in tahmininde yanılmadığı Trump’ın dün yaptığı açıklamalarla ortaya çıktı. Donald Trump,önceki gün (26 Aralık 2018) sürpriz bir şekilde Irak’taki ABD askerlerini ziyaret ederek, “Gerekirse Suriye’ye tekrar buradan girebiliriz” dedi.
Trump'ın açıklaması, dünya medyasındaki bazı yayınlara, “Trump, en başından beri Erdoğan’ın gözünü boyamaya çalışıyordu ” sorularının yansımasına da yol açtı.
Trump'ın açıklamaları, "Irak toprakları jeopolitik olarak kritik bir noktada. Trump Ortadoğu'nun göbeğinde bulunan bu ülkede askerlerini tutarak uzun süredir çekişme içinde olduğu İran’a karşı coğrafi yakınlığını korumak ve Suriye’de durumun tekrar ateşlenmesi durumunda buradan harekete geçmek istiyor olabilir" yorumlarını da doğurdu.
Unutmamak gereken bir başka detay da, ABD ve Rusya’nın bu bölgede büyük bir ‘sert’ (askeri) ve ‘yumuşak’ (ekonomik, siyasi) güç kavgası içinde olduğu.
Rusya, dünyanın öbür ucunda olan ABD'ye göre Orta Doğu'ya coğrafi olarak çok yakın bir ülke. ABD’nin bu bölge üzerinde askeri kuvvet bulundurma arzusunun motivasyonlarından birinin, tamamen terk etmesi durumunda bölgede Rusya’nın hakimiyet kurması ihtimali olduğu biliniyor.
Dikkat çeken bir başka konu ise Erdoğan’ın Trump’ın çekilme kararını bildirdikten sonra yaptığı 'Fırat'ın doğusuna harekâtı erteledik’ açıklaması. Konu ile ilgili T24’e konuşan gazeteci Musa Özuğurlu, Erdoğan’ın Trump’ın verdiği çekilme kararını bir fırsat olarak görmüş olabileceğini belirtti. Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonun çok riskli ve Afrin’e yapılan operasyondan farklı şartları olacağını, bunların da hükümet tarafından bilindiğini belirten Özuğurlu, Türkiye’nin Suriye’de kontrol ettiği alan ne kadar büyürse. risklerin de büyüyeceğini söyledi. Özuğurlu, Erdoğan’ın dış politikasında “antagonizma”nın da önemli bir rol oynadığını öne sürdü.
T24 yazarı Akdoğan Özkan’ın ise konu ile ilgili yorumları şöyle:
“Fırat’ın doğusu” derken vurgu, nehrin kendisine gidiyor. Oysa Fırat’ın batısı ile doğusu arasındaki ayrım ABD ile Rusya arasında zamanında varılmış bir uzlaşıyı aktarmak açısından önemli…
Türkiye için ise Fırat'ın bir sınır hattı olarak çok fazla kıymeti yok. Ankara’nın güvenlik saikli bakışı açısından çok uzun süredir önemli olan, YPG tarafından zamanında ilan edilmiş olan Kürt kantonları arasındaki bağlantıları koparmaktı. Azez-Cerablus hattına yapılan operasyon Kobane ile Afrin kantonu arasındaki bağlantıyı koparmak ve Kürt koridorunun Akdeniz’e uzanmasını engellemek içindi. İkinci operasyon ise ilkiyle izole edilen kantondaki (Afrin) hakimiyeti her anlamda kırmak içindi. Şu an ise kritik olan Cezire ile Kobane arasındaki bağlantıyı kopararak bu iki bölgeyi izole etmek gibi görünüyor. Ve Suriye’nin kuzeyine daha sonra yapılacak operasyonları kolaylaştırmak. Burada da Tel Abyad, Kürt koridorunun “yumuşak karnı” olarak öne çıkıyor. Akçakale’nin hemen karşısı. ABD varlığı az ve güneye doğru dümdüz coğrafyada 45 km ilerleyip Ayn İssa’yı da aldınız mı, bu iki kantonu birbirinden kopartarak izole ediyorsunuz.
Şimdi stratejik olarak bu kadar önemli bir bölgedeki operasyonu önce “ben buralardan çekiliyorum” diyen ABD ile, sonra da Suriye hükümetinin davetlisi olarak gelerek o coğrafyada yasal olarak bulunan Rusya ile istişare etmeden yapamazsınız. ABD ile görüşeceksiniz, zira orada askeri varlığı olan o. Rusya ile görüşeceksiniz, zira Suriye coğrafyasındaki önceki operasyonlarınıza yeşil ışık aldığınız merci ve Astana sürecindeki partneriniz o. E, bu görüşmelerin de öyle kısa sürmesini bekleyemeyiz. Zira, ABD çekildiği toprağı Suriye Arap Ordusu’na doğrudan ya da dolaylı olarak teslim etmek istemiyor.Türkiye’ye kendisi çekildikten sonra girmesi için de muhtemelen birtakım şartlar dayatmaya çalışıyor… Ayrıca, Washington "çekildi ve Kürtleri yem etti" şeklinde bir izlenim doğmasına da yol açmaması lazım. Çünkü ABD Irak'ta kalıyor ve Kürtlerle ilişkisi öyle hemen kopacak cinsten değil. Onlarla da başka planları muhtemelen müzakere ediyor. Rusya için de ABD çekildikten sonra bölgedeki Kürtlerin çıkarlarını koruyarak, gerekirse onların hamiliğini yaparak, Şam Yönetimi ile görüşüp Kürtlerin çıkarlarının anayasal güvence altına alınmasını sağlamak önemli görünüyor. Bunun için de, Ankara’nın taleplerini müzakere yoluyla yumuşatmaya çalışmak önemli görünüyor. Hal böyle olunca, operasyonun ertelenmesi normal…”
Çok sayıda yorumcu, "Trump’ın Suriye’den çekilme konusunda bir oyun kurduğunu düşünüyor veya iki ülke arasında bir anlaşma yapıldığını" iddia ediyordu. Şu anda görünen o ki, Trump Suriye’den askerlerini çekerek -ancak Irak’ta askerlerini tutarak- hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı memnun edip, hem de bölgedeki etkisini koruyor.
Türkiye’yi ilgilendiren bir başka gelişme ise YPG’nin Menbiç ve civar bölgeden çeklip bu bölgeyi Suriye ordusuna teslim edeceğini açıklaması ve ordunun da buraya giriş yapması. Dikkat çeken bir başka nokta ise YPG’nin, Suriye devletinden burayı “Türkiye’ye karşı korumasını” istemesi.
Musa Özuğurlu, YPG’nin Menbiç ve çevre bölgelerden çekilmesi ve oranın Suriye Devleti’nin ordularının kontrolü altına girmesini bir “nitelik değişimi” olarak değerlendirdi. Özuğulu’nun söylediğine göre Türkiye o bölgeler YPG yönetimi altındayken sınır komşusundan kendi topraklarına bir tehdit olduğu için uluslararası hukuka uygun bir biçimde operasyon düzenleyebiliyordu, ancak o bölgelerde devlete ait ordular olması durumunda bu durum değişiyor.
Erdoğan bugün yaptığı açıklamada “Yarın sabah biliyorsunuz buradan benim heyetim Moskova'ya gidecek. Dışişleri Bakanım, Savunma Bakanım, İstihbarat Başkanım, dörtlü bir ekiple oraya gidecekler. Orada bu konuları etraflıca ele alacaklar. Ardından benim de sayın Putin ile hem telefon hem Moskova veya Soçi ziyaretim olabilir. Bunları çok ciddi olarak ele almamız gerekiyor. Olay sadece Menbiç değil, oradaki terör örgütlerini yok etmeye yönelik çalışmamızdır. Tedbirimizi aldık, silahlı kuvvetlerimiz çalışmalarını sürdürüyor. Sayın Putin’le aynı şekilde insani yardım noktasında attığımız adımları aramızda konuştuk. Bu topraklar Suriye’ye ait. Hedefimiz, terör örgütlerinin oradan çıkmasıdır. Terör örgütlerinin çıkması halinde bize de yapacak bir iş kalmaz.” ifadelerin kullanarak, Putin’le görüşmek için Rusya’ya gidebileceğinin mesajını verdi.