Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Başkanı Jean-Marie Guehenno, Guardian gazetesinin internet sitesine Türkiye ve Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin bir makale yazdı. Makalede, Suriye'deki savaşın giderek büyüyen uluslararası bir trajedi haline geldiği belirtilerek, Türkiye ve Batı'nın da aynı gemide olduğu ifade edildi.
"Suriye'yi kurtarmak için Türkiye'yi feda etmeyin" başlıklı yazıda Ankara'da askeri lojmanın hedef alındığı ve 28 kişinin hayatını kaybettiği intihar saldırısı da hatırlatılarak "Türkiye, çok yönlü krizlere sürükleniyor. Batı'daki dostları araya girmeli" deniyor.
Yorum yazısında özetle şu ifadeler yer alıyor:
"ABD ve AB ile olan dostluğu giderek daha kırılgan hale gelen ülke şimdi de tarihi düşmanı Rusya ile kanlı bıçaklı.
Ankara'da dolaşan en korkunç senaryolarda bile 14'üncü Rus-Türk savaşı, Türk toplumundaki eşi benzeri görülmemiş kutuplaşma ve Suriyeli mülteci dalgasının devamı konuşuluyor.
Tüm sorunlarına rağmen, Rusya ile Batı ve Orta Doğu ile Avrupa arasındaki bugünün gergin jeopolitik fay hatları için istikrarın çapası olan Türkiye'ye odaklanma vakti geldi.
Türkiye'nin çok cepheli krizinin bazı kısımlarına, yönetimin kendisi sebep oldu. Fakat ülkeyi aşağı çeken bu kısır döngünün tersine çevrilmesi için Türkiye'nin dostlarının büyük bir müdahalesi gerekiyor. Gerek üst seviyelerde ortak ziyaretler aracılığıyla, gerekse de mülteciler için mali destek veya sahadaki eylemleriyle. En azından Batı tarafında, ABD ve Avrupa'nın gerçek çıkarları, her zaman olduğu gibi Türkiye ile devamlı, birbirine bağımlı ve istikrarlı bir ortaklığa dayanıyor.
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, Türkiye'nin sorunlarının belirli bir bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtip ekonomisinin hala güçlü olduğunu, Avrupa'da son beş yılda en iyi hava yolu seçilen Türk Hava Yolları'nın başarısıyla İstanbul havaalanının hareketli olduğunu yazıyor ve Türk devletinin, tarihin de gösterdiği üzere topraklarını hiçbir başka güce terk etmeyeceğini ifade ediyor.
Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin olarak da, Batı'nın 2003 yılında Irak işgaline ve 2011 yılında Libya bombardımanına Ankara'nın karşı çıktığı hatırlatılıyor fakat Türkiye'nin Suriye'de Beşar Esad rejimine yönelik ise dönüşü olmayan bir şekilde tepki gösterdiği belirtiliyor. Makalede "Tarih, Batı'nın Ankara'yı göz ardı etme ve Suriye'de erken ve keskin eyleme geçmeme kararını da ağır bir şekilde yargılayabilir" deniyor.
Suriye'nin kuzeyinde de tehlikeli bir dönüm noktasında olunduğuna dikkat çeken Uluslararası Kriz Grubu Başkanı, Türkiye'nin Kürt savaşçılar, Rusya ve İran'dan gelecek güçlüklerle karşı karşıya olduğunu yazıyor.
Makale şöyle devam ediyor:
"Türkiye ve ABD tarafından atılan yanlış adımlar, hali hazırda Türkiye'nin Batı'yla ilişkisinde yarıklar oluşturuyor. ABD'li ve Avrupalı liderler, IŞİD'i bedeli ne olursa olsun karşı konulacak ana tehdit olarak belirledi.
Bu teşhis doğru değil. IŞİD'in vahşi soytarılıkları, Orta Doğu'da daha önce uygulanan kötü politikaların ve iktidar boşluğunun doğurduğu berbat emarelerden daha önemli bir gerekçe oluşturmuyor. Esad'ın Suriye hükümetinin yaptığı kontrolsüz bombardımanlarda, IŞİD'in öldürdüklerinden daha fazla insan öldü.
Her şeyi IŞİD merceğinden görmek, (örgütün) oluşturduğu propaganda tuzağına düşürür. IŞİD'in öncelik olarak belirlendiği taktikler, daha büyük bir ödülün, istikrarlı, müreffeh bir Türkiye'nin kaybedilmesi riskini doğurur. Sürdürülebilir her türlü Suriye stratejisi Türkiye boyutunu da entegre edebilmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdır."
Burada, Türkiye ve Batı, Suriyeli Kürtlerle ilgili anlaşmazlıklarının üstesinden gelmelidir. IŞİD'le mücadele adına ABD, Suriyeli Kürt milis grubu YPG ile işbirliği yapıyor. YPG ise, Türkiye'ye karşı 31 yıldır savaşan ve ABD ile AB'nin terörist örgüt olarak tanıdığı PKK'nın tamamına sahip olduğu bir ortağıdır.
Batılı hükümetler kendi politikalarını birbirleriyle uyumlu hale getirmelidir. Türkiye'nin, Kürt hakları dâhil yönetimle ilgili uluslararası standartlara bağlı kalmasını sağlamalı ve Türkiye'yi geçen yıl kesilen PKK ile barış görüşmelerine dönmeye ikna etmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdırlar.
Ama aynı zamanda, PKK'nın ateşkesin sabote edilmesinde büyük bir rol oynadığını ve Batı'nın Suriye'deki desteğinin Türkiye'de yeni kazanımlar için heveslendiğini de kabul etmeleri gerekir.
Türkiye, Rusya ile İran'ın, ülkenin ayağına çelme takmak ve fırsatçı bir şekilde Suriye krizini kullanarak Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini zayıflatmak, Nato'da kriz yaratmak amacıyla PKK'yı desteklediklerine inanıyor. Rus savaş uçakları sürekli olarak Türkiye'nin Suriye sınırı yakınlarında uçuyor ve Türkiye'nin kolay sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı öfkelendirmeye çalışıyor."
"Erdoğan'ın şimdi, Türkiye'nin stratejik güvenliği için iyi niyetlerine ihtiyacı olduğu Batılı ortaklarıyla yapıcı bağlar kurmaya ihtiyacı var. PKK ile barış çabalarını yeniden başlatmalı ve YPG ile doğrudan görüşmelerle, Türkiye sınır güvenliğinin sağlama alınacağı ve Türkiye ordusunun Suriye'ye ateşi sona erdireceği bir anlaşmaya varmalı.
Batı da, gelecek için en uygun stratejisine geri dönmeli, Türkiye'de istikrarın bozulmasının kabul edilmez olduğu konusunda PKK'yı uyarmalı, barış sürecine dönülmesi çağrısı yapmalı ve Türkiye'nin Rusya ile tırmanan gerilimini dindirme çabalarına yardım etmeli, Türkiye ile AB ilişkilerini inşa etmeye yönelmeli."
Guehenno, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin gelecekte ne olacağını kimsenin bilmediğini, AB içindeki diğer krizlerin, Birlik içinde genişleme niyeti olmadığına işaret ettiğini belirtiliyor. Fakat yazara göre müzakerelerde sağlanacak ilerleme "Türkiye'ye geleceğe yönelik inandırıcı bir reform gündemi verebilir, ülke içinde yaşamın ve yönetim gelişmesini sağlayabilir."
AB'nin de mülteci kriziyle baş etmek için Türkiye'ye 3 milyar euro teklif ettiği de hatırlatılıyor. Orta Doğu'daki açmazın Türkiye'ye daha fazla uzanması durumunda da, bedelin daha ağır olacağı ve hatta 1990lı yıllardaki gibi Türkiyeli Kürt mültecilerin sayısının da artabileceği belirtiliyor.
Makalede "ülkeleri Türkiye'den daha zengin ve daha güvenli olan Avrupalı liderlerin yüce gönüllü davranıp kılavuzluk etmeleri gerektiği tavsiye edilirken, Türk yetkililerin de eski işbirliğine dönmekte istekleri oldukları" yorumu yapılıyor.
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, makalesini şu sözle noktalıyor:
“Suriye savaşı, giderek büyüyen uluslararası bir trajedi. Mevcut jeopolitik fırtınalarda, Türkiye ve Batı da şüphesiz aynı gemide."