Sözcü yazarı Uğur Dündar, 7 yıldır savaşın devam ettiği Suriye'ye ilişkin değerlendirmelerde bulunan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın görüşlerini aktardı. "Şam yönetiminin, topraklarını cihatçı muhaliflerden kurtardıkça Türkiye'nin sınır boyunun cihatçı yığınağına dönüştüğünü" söyleyen Elekdağ, İdlib'deki silahlı cihatçıların sayısının 50 bini geçtiğini ifade etti.
"Bu kişilerin Suriye toplumuna entegre edilmesi gerektiğinin altını çizen Elekdağ, "Ancak, bu konu Astana süreci çerçevesinde ele alınmış değil. Bunun dışında başka büyük bir tehdit ufukta beliriyor. Belirtiğim gibi, Suriye ordusu Hama ve Humus bölgesinde bulunan muhalefet ceplerini cihatçı gruplardan arındırdıktan sonra İdlib'e saldıracaktır. Eğer rejim ile cihatçılar arasındaki bu savaş, hava gücünden de yararlanan Suriye rejimi tarafından bir toptan imha hareketine dönüştürülürse İdlib büyük bir katliama sahne olacaktır" dedi.
Dündar'ın, "Suriye'yer yapılan operasyonun hukuki dayanağı yok..." başlığıyla (19 Nisan 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
(U.D.): Yedi yıldır Esad rejimiyle savaşan cihatçılar şimdi birden Türkiye sınırına yığılmaya başladı. Bu durum, Türkiye'nin İdlib'deki görevini nasıl etkileyecek?
(Ş.E.): Türkiye halen son derece tehlikeli iki durumla karşı karşıya bulunuyor. Bunlardan birincisi, Şam yönetiminin, topraklarını cihatçı muhaliflerden kurtardıkça, bu guruplardan teslim bayrağı çekenlerin aileleriyle birlikte İdlib'e, Afrin'e ve Fırat Kalkanı bölgesine yerleştirilmesinden kaynaklanıyor. Yani, Türkiye'nin sınır boyu cihatçı yığınağına dönüşmüş bulunuyor. İkincisi; Suriye ordusu Yamuk'tan sonra Hama ve Humus'taki cihatçı cepleri de arındırdıktan sonra İdlib'e taarruz edecektir. Halen nüfusu 2,5 milyona erişmiş olan İdlib'de, her yerden sürülerek toplanmış olan silahlı cihatçı örgütlerdeki militanların sayısının 50 bini geçtiği söyleniyor. Bunlardan 20 bini, halen İdlib'i kontrol eden Heyet Tahrir El Şam'ın (eski adı El Nusra) komutasında bulunuyor.
(U.D.): Peki, bu cihatçıların kaderleri ne olacak?
(Ş.E.): Bu kişilerin Suriye toplumuna entegre edilmesi gerekiyor. Ancak, bu konu Astana süreci çerçevesinde ele alınmış değil. Bunun dışında başka büyük bir tehdit ufukta beliriyor. Belirtiğim gibi, Suriye ordusu Hama ve Humus bölgesinde bulunan muhalefet ceplerini cihatçı gruplardan arındırdıktan sonra İdlib'e saldıracaktır. Eğer rejim ile cihatçılar arasındaki bu savaş, hava gücünden de yararlanan Suriye rejimi tarafından bir toptan imha hareketine dönüştürülürse İdlib büyük bir katliama sahne olacaktır. Bu durumun sınırlarımızı zorlayacak kitlesel bir göç dalgası yaratması kaçınılmazdır. Eli kulağında bu tehdide karşı koymaya yönelik önlemleri almak için derhal hazırlıklara başlanması zorunludur.