İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin’e girişine ilişkin olarak, "Suriye’de ABD ve Rusya’nın kontrol edemediği gelişmeler yaşanıyor ve küçük revizyonlarla politikalarını sürdürüyorlar. Mesela Rusya’nın Afrin operasyonu sırasında hava sahasını Türkiye’ye kapatmamış olması dengeyi etkileyen en önemli unsurdu" dedi.
Bianet'ten Haluk Kalafat ile söyleşen Doç. Dr. Güneş “Artık Türkiye ile ABD Suriye arazisinde düşman diyebilir miyiz” sorusuna “ABD, Suriye’deki gelişmeleri İsrail’in güvenliğine zarar vermemesi ve İran’ın sınırlandırılacağı şeklinde düzenlemeye çalışıyor” diyerek yanıtlamıştı. Aslında Suriye’deki Kürt güçleriyle ABD’nin ilişkisinin Afrin’de bugün beklenen sonuca geleceğini söylemişti.
“60 günlük bir süreçten bahsediyoruz, göstere göstere geldi. Şu an bu süreç üstüne söyleyebileceğiz yepyeni bir şey yok” diyor Hakan Güneş.
Afrin için ABD’nin sahaya inip Türkiye ile savaşa girmeyeceğini daha önce ifade eden Güneş, bu süreçte dengeyi bozan adımın Rusya’nın hava sahasını Türkiye’nin kullanmasına izin vermesi olduğunu belirtiyor.
Suriye'de son yıllarda sıklıkla ifade edilen “vekalet savaşları” tanımlamasını daha da sağlamlaştıracak gelişmeler yaşanıyor. Savaşın yıkıcı sonuçlarından öncelikle yerel halk, sonra da vekaleten savaş yürüttüğü söylenen silahlı gruplar etkileniyor tabii.
Ancak savaşın amiyane tabiriyle “maşa”yı tutan ele etkisinin olmayacağını düşünmek safiyane bir yaklaşım. Doç. Dr. Güneş ile yaptığımız söyleşinin Türkiye’ye düşen payı böyle özetlenebilir.
Kırmızı bölge Esat yönetimi, yeşil bölge muhalifler, sarı PYD, koyu yeşil Türkiye-ÖSO, gri IŞİD.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) Afrin'in şehir merkezine girmesinin ardından YPG'ye yönelik sarfettiği sözü hatırlamakta da fayda var: "Sizi maşa gibi kullanıp atanlara güvendiniz de ne oldu?"
Hakan Güneş ile Afrin’i ele geçirmesi sonrası Suriye’de Cerablus, El Bab ve Afrin üçgenin de geniş bir alanı kontrol eden Türkiye’nin vekalet savaşında gücünü artırıp artırmadığından ABD ve Rusya’nın Suriye’de çözüm için planlarına ve İran, Suudi Arabistan ve Katar’ın etkinliğini değerlendirdik
Afrin merkezinin de TSK tarafından ele geçirilmesi sonrası Türkiye’nin sahada daha da güçlendiğini söyleyebilir miyiz? Artık Türkiye, Rusya ve ABD’den sonra, vekalet savaşı yürüten üçüncü güç oldu diyebilir miyiz? Mesela Katar olayından sonra Suudi Arabistan’ın adı çok geçmiyor.
“Suudi Arabistan Türkiye’de konuşulmuyor. Vekalet savaşını iki ülkeye indirmek, şimdi üç oldu demek çok doğru değil. Esas olarak ABD ve Rusya arasında büyük bir mücadeleden bahsedilebilir; ancak Suudi Arabistan, İran ve hatta Katar ve Ürdün gibi bölgesel güçlerin de sahada finansal, askeri, siyasi, istihbarı olarak desteklediği güçler var. Bunlar nüfus alanı açma mücadelesi yürütüyorlar.
Soruyu şöyle ayrıntılasam: ABD ve Rusya belirleyici güç değil mi?
Bu iki ülkenin gücü sahadaki etkinliklerinden gelmiyor. ABD ve Rusya’nın sahada doğrudan aktörleri yok. Dünya siyaseti ve ekonomisi üzerindeki etkilerinden kaynaklı ve Suriye’den bağımsız olarak Suudi Arabistan’a, İran’a ya da bölgedeki diğer aktörlere baskı uygulayabilecek güçleri var. Yedi yıldır tepe tepe, köy köy devam eden bir savaş yaşandığını göz önünde tutarsak; sahada askeri güç bulunduran Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’nin zaman zaman ABD ve Rusya’dan daha belirleyici olabildiğini görürüz. Çünkü kontrol ettikleri silahlı güçleri doğrudan örgütleyip, destekleyip, ileri sürüp geri çekebiliyorlar.
Türkiye’nin farkı şu: İran ve Suudi Arabistan’dan farklı olarak TSK Suriye topraklarına girdi. Bu iki ülkenin orduları Suriye’de değil. Türkiye’nin İdlib kırsalı dahil Cerablus-Azez hattında ve şimdi Afrin’de Özgür Suriye Ordusu adıyla (ÖSO) desteklediği silahlı güçler de var.
İran ve Suudi Arabistan’ın kontrol ettiği alan neresi?
Suudi Arabistan Dera’dan Doğu Guta’ya kadar yani Ürdün sınırından Şam’a kadar koridorda büyük ölçüde hakim. Hama’nın kuzeyinde ve İdlib’in kırsalında belli yerlerde güçleri var. İran’ın desteği iki düzeyde. Birincisi doğrudan Esat hükümetine verdiği siyasi destek. İkincisi milis gücü olarak Hizbullah üzerinden silahlı güçler. Bununla da sınırlı değil Afganistan ve Pakistan’daki İran yanlısı Şii örgütlerin güçleri de bu sahada çarpışıyor. İran’ın birden fazla bölgeden milis sevkettiğini biliyoruz.
Bu tabloda Afrin neyi değiştirdi?
Fırat Kalkanı sırasında Türkiye Menbiç’e yöneldiğinde ABD ve Rusya’nın uyguladığı engelleyici hareketi, Afrin’de de göstermeleri olasılığı vardı. Böyle olmadı. Bu önemli. Türkiye’nin batı ülkelerinin söylemsel düzeydeki açıklamalara rağmen ABD ve Rusya’yı ikna ettiği anlaşılıyor. Afrin’i kırmızı çizgi olarak görmedi ABD ve Rusya.
Hep söylüyoruz tekrar edelim Suriye karmaşık bir denklem, Afrin düğümünde de bu karışıklık kendisini gösterdi. Rusya, Esat yönetimi ile PYD’yi uzlaştırma yoluna gitti; Esat yönetimi Türkiye’nin topraklarına girmesinin kabul edilemez olduğunu ama PYD’nin şartlarımızı kabul etmesini beklediklerini söyledi; PYD ise bu iş bir kanton meselesidir, kanton görüşmeleri yapıyor ama bütün şartları kabul etmemiz beklenmesin dedi. Gördüğünüz gibi Suriye çok karışık bir denklem.
Mesela hem Türkiye hem PYD kendilerine göre zafer açıklaması yaptı. Türkiye “Akdeniz koridoruna izin vermediğini, teröristlere gereken gücü gösterdiğini” söylüyor. Öte yanda PYD ise “Ortadoğu’da en direnişçi güç olduğunu bir kez daha gösterdiğini, çok büyük bir NATO ordusu karşısında 60 günlük bir direniş gerçekleştirdiklerini, sivilleri kısa sürede savaş bölgesinden tahliye edebildiğini” söylüyor. Sonuç olarak ne Rusya’dan ne de Esat yönetiminden, ne de Washington’dan ciddi bir hareket gelmediğine göre Afrin dosyasının şu an kapandığını söyleyebiliriz.
Peki sırada başka hedefler olduğu dillendiriliyor. Bu konuda tahmininiz ne olur?
Şengal, Menbiç ve devamının olup olmayacağı konusu bu. Ben doğrusu üç ay kadar önce konuştuğumuzda Şengal’in öncelikli tutulacağını tahmin ettiğimi söylemiştim; yanılmış oldum.
Şengal demem şundan kaynaklıydı: Şengal PYD’nin değil. Yani IŞİD karşıtı koalisyonun parçası PYD’nin hedef alınması Türkiye açısından PKK’nin hedef alınması ve bunu uluslararası siyasete anlatmanın daha kolay görülebileceğini düşünüyordum. Başbakanın açıklamaları da öyleydi. Ama önce Afrin hedef alındı. Şimdi Şengal’e yönelmeleri olası gibi geliyor; Menbiç’tense. Bu yorumu yaparken yedi yıllık pratiğe bakarak düşünmek gerekiyor nerede boşluk bulunursa, diğer aktörlerle nerede daha az sorun yaşanılacak bölge varsa orası hedeflenecektir.
Bana bu bakış açısıyla Şengal olur gibi geliyor. Ama bu yarın değişebilir çünkü öncelikli olarak ABD ile yapılacak müzakereler belirleyici. Şunu unutmamak lazım, tüm bu süreç boyunca Erdoğan, ABD’nin yoğun olarak kullandığı İncirlik Üssü’nü kapama konusunu gündeme getirmedi. ABD’ye, Ortadoğu’da siyaset yapmak istiyorlarsa en önemli müttefiklerinin Türkiye olduğunu” ısrarla tekrar etti, ediyor. Yani ABD’ye Ortadoğu’da Suudi Arabistan ve İsrail ile birlikte Türkiye’nin önemli müttefiki olduğunun altını çizen bir politika yürütüyor. Ortadoğu’da siyaset yapacaksanız Türkiye ile ve bu hükümetle yapacaksınız demeye getiriyor. Bu söylemini Suriye’de daha fazla alanı ele geçirip etkisini artırarak gösterme yolunu seçti Türkiye. Afrin’i aldıktan sonra yaptığı açıklamalarda ABD’ye özetle şunu dedi Erdoğan: “Gördüğünüz gibi bizimle çalışacaksınız”.
Bu noktada ABD’nin daha net karşı çıktığı Menbiç’e değil Şengal ve Kandil hattına yönelmesi muhtemel Türkiye'nin. Yeni bir gelişme olarak ABD Dışişleri Bakanı’nın değişmesi de bu denkleme eklenir, ABD farklı bir tavır alma yoluna gider de Türkiye Menbiç’e yönelirse de şaşırmam. Özetin özeti Suriye şu haliyle siyasi çözümün hala çok uzağında görünüyor.
Astana süreci ve ardından Cenevre ile siyasi çözüm için bir ışık yanmıştı. IŞİD faktörü de bastırıldı. Suriye çözümden niye uzak hala?
Rusya’nın politikaları Esat yönetiminin etki alanının kısıtlanacağı bir sürece hizmet ediyor. Rusya politikasını Esat’ın tüm Suriye topraklarına egemen olabileceği şekilde kurmuyor. Belirli bir bölgede hakim olmasını tercih ediyor. Bu aynı zamanda savaşın maliyetinin de sınırlı olması açısından önemli. Bu çok genel bir analiz oldu ama bunu Moldova, Osetya, Abhazya ve keza Ukrayna krizlerinde uyguladıkları politikadan yola çıkarak söylüyorum. Sorunlu bir bölge ya da dondurulmuş kriz içinde bir denklem oluşturma stratejisi var Rusya’nın. Çünkü Rusya, tüm bir ülkenin yaşadığı böylesi krizleri çözebilecek uluslararası düzeyde ABD misali bir güçte değil henüz. Bu nedenle Rusya’nın parçalanmış bir Suriye ile bir sorunu yok. Bu ABD ile de uyumlu oldukları bir nokta aslında. Rusya Ekim 2015’te Suriye’de hava operasyonlarına ABD’nin o dönemde yaşadığı zaafı kullanarak başladı. O tarihten itibaren görüşmelerinde bir prensip ortaklıkları vardı; o da Suriye’nin bölünmesi stratejisiydi. Bu noktada İran’ın bölgedeki milis güçlerini ve Baas partisini ikna etmede güçlükler yaşıyor.
Suriye’de ABD ve Rusya’nın kontrol edemediği gelişmeler yaşanıyor ve küçük revizyonlarla politikalarını sürdürüyorlar. Mesela Rusya’nın Afrin operasyonu sırasında hava sahasını Türkiye’ye kapatmamış olması dengeyi etkileyen en önemli unsurdu. Çünkü daha sonraki görüntülerden anladığımız kadarıyla Afrin’deki hazırlıklar hava saldırısının olmayacağı büyük bir kara saldırısının olacağı beklentisiyle yapılmış. Hendekler açılmış, siperler kazılmış. Hava saldırısı olmasaydı Afrin savaşı daha uzun sürerdi, belki altı ay, belki bir yıla uzardı.
Rusya neden böyle bir tavır içerisine girdi?
Bu şöyle okunabilir: Suriye’de muhalifleri temsil edecek bir ülke olacaksa bu, ABD’ye ve dolayısıyla İngiltere ve hatta Fransa’yı da katalım yakın Suudi Arabistan’dan ziyade Rusya ile ilişkide sorun yaşamayan Türkiye olmasını tercih ettiler. İdlib merkezli bir muhalefetin varlığını kabul etmek anlamı da çıkıyor. Daha önce yine söylemiştik Rusya muhaliflerle görüşme konusunda görüşülebilecekler ve görüşülmeyecekler listesini hep yaptı. Müzakere edebileceği muhaliflerin sahasını asla bombalamadı. IŞİD ve Kafkasya kökenli muhalifleri bir yana ayırdı; geri kalanıyla çeşitli düzeylerde yürüteceği müzakere için temsil edecek bir güce ihtiyacı var. İşte Türkiye bu ihtiyaca yanıt olarak görüyorlar. Rusya’nın Türkiye’ye yaktığı ışık daha önce sarıydı şu an yeşil diyelim. Afrin bunu pekiştirmiş durumda.