Beşşar Esad yönetiminin Suriye'de insanlık suçu işlediği suçlamalarına dayanak olan işkence fotoğrafları ortaya çıktı. "Sezar" kod adı verilen Suriye'de aç bırakılarak veya işkence yapılarak öldürülen 11 bin kişiye ait 55 bin fotoğrafın önemli bir bölümü incelendi. CNN International'da Suriye'de muhalifleri destekleyen Katar hükümetinin finanse ettiği belirtilen araştırma sonucunda uzmanlar, "Sezar"ın verdiği bilgiler ile gönderdiği fotoğrafların gerçek olduğu kararına vardılar. Söz konusu fotoğrafların, Esad'ın "insanlığa karşı suç işleme" iddiasıyla uluslararası mahkemede yargılanmasına yol açabileceği bildirildi.
Anadolu Ajansı da, Esad rejiminin ele geçirdiği muhaliflere uyguladığı işkenceleri belgelediği öne sürülen fotoğrafları yayımladı. A.A haberinde, otoğrafların kaynağı olan "Sezar"ın, Suriye ordusunda 13 yıl askeri polis olarak görev yaptığı, ülkede yaşanan iç savaş boyunca rejime bağlı askeri hastanelere ölü olarak getirilen kişilerin fotoğraflarını çekmekle görevlendirildiği "bildirildi.
CNN İnternational televizyonunda Christiane Amanpour, programına, belgeleri inceleyen ve rapor hazırlayan uzmanları çıkardı. Programda yayımlanan fotoğrafların gerçekliğinin CNN tarafından doğrulanamadığı belirtildi, ancak uzmanlar Esad rejimine işaret etti. Haberin fotoğrafları hazırlayan kişilerin çıkarımlarına dayanarak hazırlandığı belirtilerek, söz konusu kişiler arasında uluslarası suçlar savcıların, adli patolog ve antropologların bulunduğu belirtildi.
Raporun ve fotoğrafların, Esad'a karşı uluslararası mahkemelerde açılacak savaş suçlaması davalarında delil olarak kullanılabileceği belirtildi.
Anadolu Ajansı'nın haber metni aynen şöyle:
Hastaneye getirilen kişilerin tamamı gözaltındayken işkence, elle boğma ve aç bırakılarak öldürülen Suriyeli muhaliflerden oluşuyordu. Askeri polis her gün, ölü olarak getirilen bu kişilerin yüz ve beden fotoğraflarını çekerek, numaralandırıp üstlerine teslim etti.
Cesetlerin yüz ve bedenleri üzerine elle yazılan şifreli notlarla beraber çekilen bu fotoğraflar, Suriye ordusu içinde sistematik olarak verilen öldürme emirlerinin yerine getirildiğine dair belge olarak kabul gördü.
Çalışma arkadaşlarıyla iki yılda 55 bin kare fotoğraf çeken askeri polis, sistematik işkenceyle öldürme politikasına dayanamayarak Suriyeli muhaliflerle gizlice irtibat kurdu. Askeri polis, iki yıl boyunca çekilen fotoğrafları düzenli olarak bir flaş belleğe kaydetti ve gizlice muhaliflere verdi.
Muhaliflerin girişimleri sonucunda, İngiltere’de savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda söz sahibi uluslararası hukukçular ile adli tıp ve adli fotoğraflar konusunda uzman kişilerden oluşan özel bir komisyon kuruldu. Komisyonda, Birleşmiş Milletler tarafından daha önce savaş suçu işlemiş eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Sierra Leona için kurulan özel mahkemelerde görevlendirilmiş savcı ve avukatlar da yer aldı.
Fotoğrafların ve diğer görüntülerin gerçek olup olmadığı ve üzerlerinde oynama yapılıp yapılmadığı konuları İngiltere’de bir laboratuvarda incelendi. İncelenen materyallerin tümünün müdahale edilmeyen gerçek fotoğraflar olduğu tespit edildi.
Komisyon 55 bin fotoğraftan 26 binini inceledi. Fotoğraftaki kişilerin, sistematik işkenceye tabi tutulduğu, kurbanlara elleri ve ayakları bağlıyken işkence yapıldığı, tel, ip ve hatta araçlardaki "triger kayışı"na benzer cisimlerle boğulduğu inceleme sonunda tespit edildi. Dikkat çeken bir diğer önemli tespit de açlığın bir işkence yöntemi olarak kullanılması oldu. Komisyon, bu yöntemlerle öldürülen ve 55 bin kare fotoğrafı çekilen kişi sayısının yaklaşık 11 bin olduğu tahmininde bulundu.
Fotoğrafları çeken kişiyi, Suriye dışına kaçmasının ardından görgü tanığı olarak da dinleyen Komisyon üyeleri, konuyla ilgili diğer şahitlerin ifadelerine başvurdu. Komisyon, tüm bulguların, savaş suçu için kurulacak hukuk mahkemesince kabul edilebilir "açık deliller" olduğuna karar verdi.
Bu delillerin Esed rejimine karşı, "insanlığa karşı suç" ve "savaş suçları" için açılacak davalarda "güçlü deliller" olduğuna karar veren Komisyon, çalışmalarını bir rapor haline getirdi. Rapor tüm Komisyon üyeleri tarafından imzalandı.
Dünyanın en önemli savaş suçu hukukçuları ve adli tıp uzmanları, tarihin en şaşırtıcı işlerinden birini yapan Suriyeli askeri polisi dinlerken, can güvenliği nedeniyle ona "Caesar" kod adının verilmesine karar verdi.
"Caesar" çalışma arkadaşlarıyla, ülkesinde yaşanan iç savaşta, rejim tarafından insanlığa karşı işlenen suçları 55 bin kare fotoğrafla belgeledi. Gelecekte adından çok söz edilecek bir şahit olarak, Özel Soruşturma Komisyonu'na tanık olduğu tüm detayları anlattı. Komisyon raporunda, askeri polisin takma adından ve mesleğinden başka hiçbir bilgiye verilmedi.
"Caesar" 13 yıl boyunca Suriye ordusunda askeri polis olarak çalıştı. Görevi adi suç vakaları ve kazalarla ilgili fotoğraf çekmek ve bunları "yargıya" yollamaktı. Olay yeri inceleme ekibinin bir üyesiydi.
"Caesar" Komisyon'a, "İç savaşın çıkmasından sonra görevim olay yeri ve kaza fotoğrafı çekmekten, öldürülen tutukluların resmini çekmeye dönüştü" dedi. "Caesar" ve çalışma arkadaşları 2 yıl boyunca öldürülen tutukluların cesetlerinin fotoğrafını çekip belgeledi ve üstlerine gönderdi.
Rapora göre, gözaltında tutulan muhalifler, bulundukları istihbarat üssü ya da askeri binalarda çeşitli işkence yöntemleriyle öldürülüyor, sonra da bir askeri hastaneye gönderiliyor. "Caesar" yanında bir doktor ve yargı temsilcisiyle hastaneye getirilen cesetlerin dört ya da beş kare fotoğrafını çekiyor.
Gözaltında öldürülen her kişiye iki numara veriliyordu. İlk numara, öldürülecek kişinin gözaltında alınmasından öldürülmesine kadarki kısımdan sorumlu olan birimin referans numarasıydı. Bu numarayı ve dolayısıyla kişinin kimliğini sadece istihbarat birimi biliyordu. Numaraların, bazen elle kişinin bedenine ya da alnına yazıldığı da oluyordu.
Ceset bir askeri hastaneye ulaştığı zaman ölümün hastanede vuku bulduğuna dair sahte belge düzenlemek için ikinci bir numara daha düzenleniyordu. Sahte belgede, kişinin "kalp krizi" ya da "solum yetmezliği" nedeniyle öldüğü belirtiliyordu. Öldürülen kişilerin aileleri sorduğunda bu sahte belge veriliyordu. (Cesetlere verilen numaralar Özel Soruşturma Komisyonu tarafından çok önemli delil görüldüğünden, karartılmaması için üzerleri siyah bantla kapatılarak ajansımıza verilmiştir.)
"Caesar" ve çalışma arkadaşları tarafından fotoğrafları çekilen ve gerekli sahte belgeler düzenlendikten sonra cesetler, bilinmeyen bir kırsal alana gömülmeye götürülüyordu.
Bulunduğu ortamın "mezbahaya" benzemeye başladığını söyleyen Caesar, bunu ispatlamak için cesetlerin toplu halde fotoğraflarını bile çekti. Daha fazla dayanamadı... Olup bitenlerden duyduğu derin endişe nedeniyle çektiği fotoğrafların bir kopyasını güvendiği bir kişiye vermeye başladı.
"Caesar", bu fotoğrafları daha sonra uluslararası insan hakları örgütleriyle ilişkili muhalif saflarındaki bir akrabası aracılığıyla Suriye dışına çıkardı. Eylül 2011 tarihinden itibaren fotoğraflar düzenli olarak yurt dışına çıkartıldı.
Suriyeli muhalif insan hakları savunucularının girişimleri sonucu, Londra’da "Carter-Ruck and Co." adlı bir hukuk bürosu aracılığı ile özel bir soruşturma komisyonu oluşturuldu.
Sir Desmond de Silva, İngiltere Kraliçesi’nin Danışmanı (Başkan). Sierra Leone için kurulan Özel Mahkeme’nin eski Başsavcısı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bizzat atandığı davada bu yetkisine dayanarak Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor’ın tutuklanmasını sağladı.
Profesör Sir Geoffrey Nice, İngiltere Kraliçesi’nin Danışmanı. Eski Yugoslavya’da işlenen suçlar için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanan eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Milosevic’in duruşmasındaki başsavcı.
Profesör David M. Crane, Sierra Leone için kurulan Özel Mahkeme’nin ilk başsavcısı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bizzat atandı. Bu yetkisine dayanarak Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor davasının iddianamesini hazırladı.
Dr. Stuart J. Hamilton, Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığına bağlı adli patalog.
Profesör Susan Black, anatomi ve adli antropoloji profesörü. Sertifikalı adli antropolog.
Stephen Cole. Adli Tıp Teknik Müdürü ve adli görüntüleme uzmanı.
Özel Soruşturma Komisyonu, çalışmalarını yapmak üzere Ortadoğu’da bir ülkeye gelerek fotoğrafları incelemeye başladı. Fotoğraflardan seçilen örnekler İngiltere’de Acume Forensics (Adli Görüntüleme) merkezinde test edildi. Merkez tarafından fotoğraflara herhangi bir müdahale yapılmadığı ve gerçek olduğu garantisi verildi.
Bir süre sonra can güvenliği kalmayan "Caesar" ve ailesi gizli yollardan Suriye’den çıkartıldı. "Caesar" 12, 13 ve 18 Ocak 2014 tarihlerinde Komisyona ifade verdi ve her türlü soruyu yanıtladı. Komisyon "Caesar'ın", "sansasyonel olma" görüntüsü çizmeyen, partizan da görünmeyen, doğru ve güvenilir bir tanık olduğunu rapora not etti.
“Caesar’ın” hiçbir infaza ve işkenceye tanık olmadığını, sadece öldürülmüş kişilerin fotoğrafını çektiğini dürüstçe ve abartmadan ifade etmesi ayrıca dikkati çekti.
Özel Soruşturma Komisyonu kendisine ulaştırılan fotoğrafları dikkatlice inceledi ve öldürme yöntemlerini tespit etti.
55 bin fotoğraf yaklaşık olarak 11 bin kişiye aitti. Öldürülenlerin çoğunun 20 ile 40 yaş arası erkekler olduğu görüldü.
Hepsinin gözaltındayken öldürüldüğü tespit edildi.
Birçoğu ip, tel ve bazıları araçlarda kullanılan "triger kayışı"na benzer cisimlerle boğularak öldürüldü. Bu cisimler cesetlerin boynundayken fotoğraflar çekildi. İdam etme yerine elle boğma yöntemleri kullanıldı.
Cesetlerin birçoğunda demir çubuklara benzer cisimlerle vurularak yapılabilecek işkence izlerine rastlandı. Bunların tümünün ellerinin bağlı olduğu anlaşıldı.
Cesetlerde açlık ve işkenceden dolayı renk değişimi, çürüme, doku bozuklukları görüldü. Cesetlerin yarıdan fazlasının aşırı derecede zayıf olduğu görüldü. Bu durum, açlığın bir işkence aracı olarak kullanıldığının delili olarak rapora kaydedildi. Açlıktan iskelet haline gelmiş cesetlerde ayrıca işkence izleri tespit edildi. Bazı cesetlerde elektrik verilmesinin ardından oluşan yaralar görüldü. Cesetlerin çoğu çıplak ya da asgari düzeyde giysili halde yerdeyken fotoğrafı çekildi.
Özel Soruşturma Komisyonu’nun detaylı raporunun sonuç bölümünde şunlar kaydedildi:
"Soruşturma ekibi, incelemiş olduğu materyaller ışığında Suriye hükümeti istihbarat elemanları tarafından gözaltındakilere sistematik bir işkencede bulunulduğu ve bu insanları öldürdüğüne dair bir hukuk mahkemesince kabul edilebilme niteliği bulunan açık deliller bulunduğu kanaatine varmıştır.
Bu deliller, aynı zamanda halihazırdaki Suriye rejimine karşı savaş suçları bulgularını destekleyecektir."
Suriye ordusu tarafından gerçekleştirilen infazların "sistematik biçimde" yapıldığını kanıtlayan Özel Soruşturma Komisyonu'nda, Birleşmiş Milletler'in geçmişte bazı davalarda görev verdiği uluslararası hukukçular yer aldı.
İç savaşın başlamasının ardından gözaltı merkezlerinde işkenceyle öldürülen yaklaşık 11 bin kişinin cesetlerinin 55 bin kare fotoğrafını çeken askeri polis ile Suriye dışına kaçtıktan sonra görüşme yapan Komisyon'un başında İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in danışmanlarından Sir Desmond de Silva bulunuyor.
Kökenleri Sri Lanka'ya dayanan ünlü avukat, 2002'de dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından Sierra Leone'de işlenen savaş suçlarının soruşturulması için kurulan Özel Mahkeme’nin başsavcısı olarak atanmıştı.
De Silva, 2011 yılında Lahey'de savaş suçları işlemekten suçlu bulunan eski Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor’ın tutuklanmasını da sağlamıştı.
Kraliçe II. Elizabeth'in danışmanlarından Prof. Sir Geoffrey Nice de Soruşturma Komisyonu'nda yer alan bir diğer isim.
Eski Yugoslavya'da işlenen suçlar için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde çalışan Nice, Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç'in yargılandığı davada savcı yardımcısı olarak görev yapmıştı. Nice, Bosnalı Hırvat siyasetçi ve Hırvat Savunma Konseyi'nin komutanlarından Dario Kordiç ile "Sırp Adolf" adıyla tanınan Bosnalı Sırp Goran Jelisiç'in yargılanmasına da savcı olarak katılmıştı.
Özel Soruşturma Komisyonu'nun bir diğer üyesi ise Sierra Leone için kurulan Özel Mahkeme’nin ilk başsavcısı Prof. David M. Crane. BM Genel Sekreteri Annan tarafından Crane, Özel Mahkeme'nin başsavcısı olarak görevlendirilmişti. Daha sonra görevini De Silva'ya devreden Crane, eski Liberya Devlet Başkanı Taylor hakkındaki iddianameyi hazırlamıştı.
İnsan hakları ihlallerinin tüm dünyaya duyurulması için Impunity Watch'ı kuran Crane, 2013'te ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'ne olası bir Suriye Savaş Suçları Mahkemesi'nin kurulması ile ilgili bilgi vermişti.
Suriye'deki gözaltı merkezlerindeki işkence ve infazların fotoğraflarını inceleyen adli tıp uzmanları arasında ise İngiltere İçişleri Bakanlığı adli pataloglarından Dr. Stuart J. Hamilton ile Dundee Üniversitesi Anatomi ve Adli Antropoloji profesörü Susan Black yer alıyor.
İngiltere hükümetine bağlı CPS (Crown Prosecution Service) Çerçeve Anlaşması'na taraf olmak için gerekli kriterleri sağlayabilen birkaç şirketten biri olan Acume Forensics'ten adli görüntüleme uzmanı Stephen Cole da bu ekipte bulunuyor.