Suriye'den resmi özür bekliyoruz ANKARA (A.A)

-Suriye'den resmi özür bekliyoruz ANKARA (A.A) - 14.11.2011 - Hükümet sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Şam'daki Türk Büyükelçiliğine yapılan saldırının ardından Türkiye'nin, Suriye'ye özür beklediğini diplomatik kanallardan bildirdiğini ifade ederek, ''Bunu hepimiz yakın zamanda göreceğiz'' dedi. Özür gelmezse büyükelçinin geri çekilme seçeneğinin masada olup olmadığının sorulması üzerine de Arınç, ''Resmi kanallardan özür gelmezse o zaman bu soruyu tekrar sorun, ne yapacağımızı söyleyeyim'' karşılığını verdi. Hükümet Sözcüsü Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısına ilişkin açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Arınç, dün Suriye'de yaşanan olaylar ve Suriye'den gelen özür konusunun gündeme gelip gelmediği ve iki ülke ilişkilerinin seyri için bu özrün yeterli olup olmadığının sorulması üzerine şunları kaydetti: ''Dışişleri Bakanımız, Plan ve Bütçe komisyonunda kendi bütçesini sunduğu için bugün Bakanlar Kurulu'na katılmadı. Ama komisyonda bu konuya ilişkin açıklamalar yaptı. O açıklamalardan siz de biz de haberdarız. Benim söyleyebileceğim veya bildiğim şey şudur; 12 Kasım akşamı Suriye'de, bizim devlet olarak temsilcimiz olan fiziki mekanlara bir saldırı gerçekleşmiştir.  Türkiye buna çok sert biçimde tepki vermiştir. Çünkü buralar bir ülkenin egemenliğiyle ilgili mekanlardır. Dolayısıyla sorumlu-sorumsuz kimler bunu yaptıysa oraların güvenliğinin sağlanması Suriye hükümetine ve ilgili birimlere aittir. Hem nota verilmiştir hem de notanın dışında onların rahatlıkla anlayabilecekleri ve etkilenebilecekleri bir üslup da kullanılmıştır. Suriye'de olan olaylar Arap Birliği'nin Suriye ile ilgili aldığı karara infial duyanlar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Arap Birliği'nin aldığı kararı meşru, makul ve haklı buluyoruz. Bunu da ifade etmiştik.  Bizim Türkiye olarak notamız ve büyükelçilik ve resmi mercilerde çalışanların ailelerinin Türkiye'ye getirilmesi konusundaki girişimlerimizi takiben Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim basın aracılığıyla olaylardan duyduğu üzüntüyü ifade etmiş ve özür anlamına gelecek sözler sarf etmiştir.  Sayın Bakanımızın bugünkü açıklamalarında medya aracılığıyla yapılan bu özrün resmi anlamda Türkiye'ye iletilmesini beklediklerini ifade etmektedir. Gelişmeleri her an takip ediyoruz, Dışişleri Bakanlığı olarak da... Bütün bu olaylar Türkiye'nin Suriye ile ilgili politikalarının ne kadar doğru ve haklı olduğunu göstermektedir.'' Suriye'de halka karşı yapılan kötü muamelelerin ve insanların hayatına mal olabilecek adeta bir devlet terörü sayılabilecek karşı koymaların, bütün dünya tarafından da nefretle takip edildiğini bildiklerini ifade eden Arınç, ''Sadece Arap Birliği'nin kararı değil, Avrupa Birliği olsun, ABD olsun, ilgili ülkeler olsun, Suriye'nin son tavrını benimsemediklerini ve Esad'ın bu dahil olduğu olaylar konusundaki dikkatini, tekrar kuvvetle çektiklerini hepimiz biliyoruz. Türkiye buna ciddi bir tepki vermekte ve resmi bir özrü de diplomatik kanallardan beklediğini ifade etmektedir. Bunu hepimiz yakın zamanda göreceğiz'' dedi. Bir başka basın mensubunun özür gelmezse büyükelçinin geri çekilme seçeneğinin masada olup olmadığını sorması üzerine de Arınç, ''Resmi kanallardan özür gelmezse o zaman bu soruyu tekrar sorun, ne yapacağımızı söyleyeyim'' karşılığını verdi. Arınç, Hatay'da Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşlarının bulunduğu kampları Başbakan Erdoğan'ın ziyaret edip etmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine, konunun bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınmadığını ve bu ziyarete ilişkin bir tarih olmadığını söyledi.  -Gazetecilerin yıpranma hakkı- Bir gazetecinin, ''Van'da yaşayan depremde iki meslektaşımızın hayatını yitirmesinin ardından gazetecilerin yıpranma hakkına yönelik tartışmalar yeniden gündeme geldi. MHP bu konuda adım attı. TBMM'de gazetecilere yıpranma hakkının geri verilmesine ilişkin kanun teklifi sundu. Bu teklife destek verir misiniz?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Doğan Haber Ajansı'na mensup iki değerli kardeşimizin görevlerini ifa ederken otel yıkıntıları arasında kalıp hayatını kaybetmesi bizi üzmüştür. Büyük bir fedakarlık gerektiren bir işi yapıyorlardı. Zor şartlar altındaydılar. Son depremde ölenlerin sayısı da bir hayli fazla oldu. Ben siz basın mensuplarına baş sağlığı diliyorum. Arkadaşlarımıza da rahmet diliyorum.  Biz Bakanlar Kurulu toplantısındayken yıpranma hakkı konusunda kanun teklifi verildiği bilgisi bize ulaştı. Bu, geçmişten bu yana talep edilen bir konudur. Bildiğiniz gibi Sosyal Güvenlik Yasası ya da reformu çıkarken bunlar da tartışılmıştır. Kanun teklifini görerek ondan sonra benim fikirlerimi sizlerle paylaşmam daha doğru olur. Basın mesleğinde çalışanların korunması ve bu zor işlere sahip olanların birtakım özel haklara sahip olması elbette doğrudur. Ama bunları teknik olarak incelememiz ve olabilirliği konusundaki desteğimizi ondan sonra ifade etmemiz gerekir. Böyle bir şeyi yapabilirsek bunu MHP'nin kanun teklifini bir kenarda tutar, Bakanlar Kurulu olarak kendimiz de gündeme getirebiliriz. Yeter ki bu konu üzerinde ciddi bir incelemeyle olabilirliği konusunda düşüncelerimizi paylaşmış olalım.'' -Van depremi- Arınç, ''Depremin ardından kentsel dönüşüm Bakanlar Kurulu gündemine geldi mi?'' sorusu üzerine, şunları söyledi: ''Başbakanımızın ilk gündem itibaren dikkat çektiği konu, depreme dayanıklı binaların yapılmasıdır. Mevcut oturulamaz az hasarlı, çok hasarlı binaların gözden çıkarılmasıdır. Bunu deprem kuşağında bulunan, genelinde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir konu olması nedeniyle de yaşadığımız deprem olaylarının verdiği bilgi, birikim, tecrübe ile buna mecbur kılınabilecek, herkesin şüphesiz mülkiyet haklarına ilişmeden veyahut onların rızasını ön planda tutmadan değil, ama kendi menfaatini düşünemez durumda olanların da mecbur kalabileceği bir uygulama ile artık depremden sonraki acıları yaşamak istemiyoruz. Bu konu Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yaptığı çalışmayla tamamlanmak üzeredir. Bu konuda Sayın Bayraktar bilgi verdiler. Aynı zamanda pek çok ilimizde, ruhsatsız ve kaçak inşaatlar sebebiyle kentsel dönüşüm ihtiyacı gündeme gelmektedir, bu sadece Kuzey Ankara projesi ile kentsel dönüşümden de ibaret değildir. Bugün Türkiye'nin pek çok ilinde ruhsatsız ve kaçak inşaatlar sebebiyle bir kısmı hizmet almış, bir kısmının hizmet alması mümkün olmayan gecekondulaşmalar vardır. Dolayısıyla öyle bir kanun çıkarmalıyız ki hem depremi, hem depremin gerçeklerini dikkate alarak hazırlansın hem de her il için ayrı kentsel dönüşüm yasası çıkarmak yerine belediyelere sorumluluk veren, yetkisini genişleten bir uygulamayı da içine alsın. Böyle bir çalışma ilgili bakanlığımızın başkanlığında diğer bakanlıkların katkısıyla hazırlanmaktadır. Kısa zamanda bunun detaylarını sizlerle paylaşmış olacağız.''  -Feribot eylemi- ''Bir süre önce feribot kaçırma eylemi oldu. Bu konu gündeme geldi mi?'' sorusu üzerine de Arınç, şu yanıtı verdi: ''Feribot eylemini bütün Türkiye yakından takip etti, eylemcinin akıbetini de herkes gördü. Eylemcinin cenazesini almak üzere BDP'li bir bayan milletvekilinin gittiğinden de Türkiye kamuoyu haberdar oldu. Eylemcinin 5-6 saatlik bir takip sonucunda güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirildiğini ve sivillerin bir zarar almadığını, üzerinde patlayıcı madde taşıdığını da hepimiz biliyoruz. Bence bu eylemlere dikkat ettiğimiz kadar, bu eylemleri önleme, bu eylemleri yapanlar, yapmaya muvaffak olanlar varsa onlara karşı mücadele konusunda güvenlik güçlerimizin son aylarda sağladığı başarılara dikkat etmemiz gerekir. Bu çabaların bir kısmı önleyici tedbirlerdir. İstihbarata dayalı, eylemlerin yapılmadan el konulmasıdır. İkincisi, eylem yapılıyorsa en az zararla bunu atlatılmasıdır. Faillerinin yakalanması ve yargıya teslim edilmesidir. Bu hem kırsalda devam etmekte, hem şehir merkezlerinde, uyuşturucudan patlayıcıya kadar terör örgütünü sermayesi olan her konuda güvenlik güçlerimiz büyük bir kahramanlıkla, kararlılıkla ve cesaretle işin üzerine gitmektedir. Benim memnuniyet duyabileceğim tek şey, güvenlik güçlerimizin askeriyle, emniyet güçleriyle ve diğer sivil unsurlarıyla terörle mücadele konusunda son haftalarda ve aylarda sağladıkları başarılardır. Bu başarıların devam etmesini istiyoruz. Ve terör eylemlerinin silah kullanamaz hale gelmesini hepimiz arzu ediyor ve bekliyoruz.''