Vahdet gazetesi yazarı Mehmet Şevki Eygi, yılbaşı gecesini kutlayacak Müslüman kadınları eleştirerek, “Süslüman zengin hanım taytın üzerine tünik giymiş, başına da alaca bulacak bir eşarp örtmüş… Yılbaşı tatilini ailece yedi yıldızlı otelde geçirecekmiş… Bu kadın İslam kadını mıdır, yoksa ehl-i dünya bayanı mıdır?” dedi.
Mehmet Şevki Eygi’nin Vahdet’te “Kurbağalar ve Bülbüller” başlığıyla yayımlanan (28 Aralık 2014) yazısı şöyle:
*Bir mayıs gecesi… Gökte dolunay parıldıyor… Bir bataklığın kenarındaki ormandayız. Bataklıkta binlerce kurbağa hiç durmadan vrak vrak vrak diye bağırıyor… Beyinleri sersemleten dehşetli bir gürültü çıkartıyorlar… Ağaçlarda birkaç bülbül var, onlar çok güzel ötüyor ama şarkıları kurbağa seslerinin içinde doğru dürüst duyulmuyor.
*Ben zina yapmıyorum diyen iffetli vatandaşa: Siz elbette zina yapmıyorsunuz ama zinanın serbest olmasını yeterli derecede protesto etmediğiniz için siz de sorumlusunuz. Büyük bir suçu ve günahı işlemeyenler, ona karşı çıkmazlarsa onlar da suçlu ve günahkar olur. Elinde imkan, fırsat olduğu halde münker (Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının kötü gördüğü) şeyleri engellemeye çalışmamak günahı.
*Çalışan âlet paslanmaz… İyi, doğru, güzel şekilde çalışan beyinler de paslanmaz… Beyinler düşünme aletleridir. Halkın beyinleri hayırlı düşüncelere yöneltilmelidir. İnsan her gün birkaç saat iyi, faydalı, güzel şekilde düşünmelidir… Nasıl hayırlı hizmetler yapabilirim?.. (Müslümanlar için…)
Allahın rızasını kazanabilmek için neler yapmalıyım?.. Yeni faydalı bilgiler edinmeliyim, bunları nelerden kimlerden öğrenebilirim?... Dinime, ülkeme, halkıma, insanlığa nasıl hizmet edebilirim?..
Dünyadaki ve ülkemdeki bozukluklar, kötülükler nelerdir, bunları ortadan kaldırmak için neler yapılmalıdır?.. Böyle önemli soruların cevaplarını ben kendi tek başıma veremeyeceğime göre nereden akıl alabilirim?... İşte bunları, bilenlerin bilmeyenlere öğretmesi, hatırlatması gerekir…
*İnsanın en büyük düşmanı kendi içindedir. Bu düşmana nefs-i emmâre denir. Nefs-i emmâresini yenemeyen, dizginleyemeyen, frenleyemeyen bir insan kesinlikle olgun ve âdil olamaz. Bilhassa gençlerimize, nefisle nasıl mücadele edilir dersleri verilmelidir. Bu dersi icazetli, ehliyetli, liyakatli üstatlar okutmalıdır.
*Gerek Kemalist, gerekse İslamcı feministleri protesto ediyorum. Bugün ülkemizdeki en çirkin kadın istismarı yasal seks köleliğidir. Devlet, yasal fahişelik yapmak isteyen kadınlara resmî vesikalar vermekte, yaptıkları işten KDV ve gelir vergisi almakta, bunları bütçeye katmakta, yasal seks genelevlerini devletin polisleri bekleyip korumaktadır. İslamcı feministler bu rezaleti niçin protesto etmiyor? Kadın haysiyetlerine indirilen en büyük darbe yasal seks köleliği değil midir?
*Hakkedilmeyen övgüler, aferinler en büyük uyuşturucudur. Seni (olumlu şekilde) tenkit edip uyarandan korkma, övenden pohpohlayandan yalakalık yapandan kork.
*Süslüman zengin hanım taytın üzerine tünik giymiş, başına da alaca bulacak bir eşarp örtmüş… Yılbaşı tatilini ailece yedi yıldızlı otelde geçirecekmiş… Bu kadın İslam kadını mıdır, yoksa ehl-i dünya bayanı mıdır?
*On dokuz yaşındaki üniversiteli Müslüman genç, ben mücahid olmak istiyorum, Osmanlıca ve ilmihal okumaya vaktim yok dedi. Böylesinin ileride yaman bir müteahhit olmasından korkulur.
*Birkaç hafta önce bir pazar sabahı Mimar Sinan camiine gitmiştim. Cemaat içinde yirmi kadar ilköğretimli ve liseli genç gördüm, son derece memnun oldum. Darısı, sabah namazlarını kılmayan, yahut evinde kılan çocuklarımızın başına… Namaz kılan gençlere: Ayda hiç olmazsa bir kere sabah namazını camide kılınız. Namazdan sonra biri size yanaşıp hizip fırka cemaat tarikat propagandası ve daveti yaparsa kapılmayınız. Bir yere girmek, intisab etmek nasip ve kısmet meselesidir…