"Süt kupası' nasıl bir tabirdir, bu neyin kibri, bu nasıl küçümsemedir Fikret Orman?"

"Süt kupası' nasıl bir tabirdir, bu neyin kibri, bu nasıl küçümsemedir Fikret Orman?"

Fanatik gazetesi yazarı Nilay Yılmaz, pazar günkü kupa maçının ardından  Ziraat Türkiye Kupası'na 'Süt kupası' tabirini kullanan Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'a "Süt kupası' nasıl bir tabirdir, bu neyin kibri, bu nasıl küçümsemedir Fikret Orman?" dedi. Yılmaz, "Ben sıkıldım dostlar! Oyundan çok hakemlerin, futbolcuların ve yöneticilerin konuşulduğu maçlardan gerçekten çok sıkıldım" diye yazdı.

Yılmaz'ın Fanatik gazetesindeki yazısı şöyle:

Pazar günü oynanan İstanbulspor-Amedspor maçına İl Güvenlik Kurulu kararıyla Amedspor taraftarı yine alınmadı. Amedspor taraftarına 26 haftadır hiçbir hukuki gerekçesi olmadığı halde deplasman yasağı uygulanıyor. Ve artık bu yasak o kadar zıvanadan çıktı ki, insanları kütüğüne göre bölüyor...  Biz de 3 arkadaş maçı izlemek için stada gittik geçen Pazar günü. Stadın girişinde yapılan kimlik kontrolünde, direkt kimliğin arkasına nüfusa kayıtlı olduğumuz yere bakıldı. İnsanları ayırma, seçme yöntemleri bu. Doğu ve Güney Doğu Anadolu nüfusuna kayıtlı olanlar giremez! Kürt olmanız da gerekmez, hasbelkader o bölgede doğduysanız dahi yandınız...

Ben Bursa kütüğüne bağlı bir Türk olduğum için “seçilmiş” taraftar olarak problem yaşamadan içeri girme hakkını kazandım. Kürt bir arkadaşımız, kütüğünde Amasya yazdığı için ırkından dolayı olmasa da, kütüğünün sağladığı hakla içeri alındı. İstanbul’da doğup büyümüş, 37 yıldır stadın olduğu Bahçelievler’de yaşayan diğer arkadaşımız ise kütüğünde Urfa yazdığı için “yasaklı” ilan edildi ve stada alınmadı. Sebep? Valiliğin emri! Yasak! 

Bölücülük tam da bu İstanbul Valisi, bir Kadı Karakuş kararıyla Amedspor taraftarını stada almadığı yetmiyormuş gibi, bölge nüfusuna kayıtlı İstanbulspor taraftarlarının da maç izleme hakkını elinden aldı. Gerekçe güvenlik endişesi. Koskoca İstanbul Emniyeti, küçücük bir stattaki güvenliği sağlamaktan aciz yani. “Yasaklamak” bu memleketin yönetim biçimi oldu artık. Vali ve emniyet müdürleri hafta sonu tatil yapmak varken, böyle işlerle uğraşmak istemiyor. Bir de olay çıkarsa soruşturma geçirmek de cabası... Niye uğraşsınlar bir avuç taraftarla? Yasaklasınlar, sorumluluktan kurtulsunlar. Nasıl olsa hesap soran yok...  İnsanların anayasa teminatı altındaki, seyahat etme ve spor izleme hakkı elinden alınıyor, ama kimse ses etmiyor. Ses edenlerin sesi duyurulmuyor. Başta medya, yaşananları görmezden geliyor, yapılan keyfi uygulamalar normalmiş gibi davranıyor. Sonra da, hep bir ağızdan bağırıyor: “Bizim Avrupa Şampiyonası, olimpiyat organizasyonu yapmamıza izin verilmiyor” diye... 

Kendi seyircisinin güvenliğini alamayıp, çareyi maça gitmesini yasaklamakta bulan bir memlekete organizasyon mu verilir, Allah aşkına? Efendilik lafta kalmasın  Şu Efendi Beşiktaş meselesini anlamıyorum. Bir karar verin lütfen! Fikret Orman’ın maçtan sonra yaptığı açıklamanın içeriğine katılsam da, “süt kupası” nasıl bir tabirdir? İnsan yaptığı şeyi ciddiye alır. Nasıl bir küçümsemedir? Bu neyin kibridir? Süt kupasıymış, ayıp. Beşiktaş katıldığı tüm organizasyonları ciddiye alır, almak zorundadır. Ortaya bir hedef koyar ve bu hedefe doğru tüm gücü ve ciddiyetiyle emek harcar.

Başarısız olduğu an muhasebesini yapar, eksiklerini giderir ve bir sonraki organizasyonda daha iyi bir performans göstermek için yeniden işe koyulur. Süt kupası diyerek anlatılmak istenen Beşiktaş’ın bu seneki öncelikleri ise, -ki bu kapalı kapılar ardında kalırsa doğru bir mantık olarak görülebilir- durum daha da vahim. Zira o zaman bu sadece kupayı küçümsemek değil Fenerbahçe’yi de “küçük düşürmek” anlamına gelir, ki kimsenin buna hakkı yok. Böyle konuşmak o çok bahsedilen Efendi anlayışını slogan olmanın ötesine geçirmez. Çok sıkıldım artık  Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi sonrasında yapılan tartışmalar hepimizin malumu. O yüzden de pozisyonlar üzerine söz söylemek, söylenenleri tekrar etmekten başka bir şey değil. Son yıllardaki derbiler, futbolun bir oyun olduğunun unutulduğu maçlar oluyor maalesef. Mesela bazı maçlar vardır, hakem çok hatalı kararlar vermiş de olsa, “Hakem düzgün de yönetse, kazanamazdık” dersiniz. Üzülerek söyleyeyim bu maç, öyle bir maç değildi. Beşiktaş kazanır mıydı bilemiyorum, zira hakem daha maçın başında ağırlığını koysaydı bambaşka bir maç izleyebilirdik.

Ancak hakem beyimiz, zamanında kart göstermemeyi tercih etti ve oyun ısındıkça kart çıkarmakta geç kaldı. Henüz maçın başında Persie, Tosic, Oğuzhan, Alper ve Lens sarı kart görseydi, takımlar psikolojik üstünlük kurmak için harcayacakları zamanı, futbola ayırabilirlerdi. Ve bambaşka bir maç olabilirdi. Son yıllarda izlediğim tüm derbi maçları gibi tartışması çok, güzelliği yok bir maç oldu. Kaybedeni ise adalet hissi... “Beşiktaş yenildiği için böyle söylüyorsun” mu dediniz? Sorun bakalım kendinize en son hangi derbi maçında sadece futboldan bahsettiniz?  Ben sıkıldım dostlar! Oyundan çok hakemlerin, futbolcuların ve yöneticilerin konuşulduğu maçlardan gerçekten çok sıkıldım. Hayatımı sadece kazanmak duygusu üzerine kurmadım, futbolu da kazanmak için sevmiyorum ve sadece güzel oyun görmek istiyorum, kaybetsek de...