T24 Haber Merkezi Derleme: Metin Kaan Kurtuluş
Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın (Jamal Khashoggi) 'ortadan kaybolmasının' üzerinden 8 gün geçti. Kayıp gazeteciye ne olduğuyla ilgili ufak detaylar ortaya çıkmaya devam etse de, kaderinin ne olduğuyla ilgil hala somut bir kanıt yok. Türk yetkililer Kaşıkçı hakkında bir bulgu aramak için bugün İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğuna gidecek.
Kaşıkçı gibi yüksek profilli bir gazetecinin devlet emriyle öldürülmüş olma ihtimali ise dünyada büyük yankı getirmeye devam ediyor. Geçen günlerde ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın durumla yakından alakadar olduğunu açıklamasının ardından, ABD Cumhuriyetçi Parti Senatörü Bob Corker da açıklamalarda bulundu.
Daily Beast’e konuşan Corker, ‘’Her şey cinayete işaret ediyor’’ dedi. Röportajda ilginç bir detaya da yer veren Corker, Suudi bir yetkiliyle görüştüğünü belirterek, kendisine 'konsolosluk dışındaki kameraların sadece canlı yayın yaptığı, kayıt almadığının' söylendiğini aktardı. ABD'li senatör, Suudi yetkilinin bu sözlerini şöyle değerlendirdi: "Böyle bir sistemi daha önce hiç duymadım ve söylediklerini inanılması zor buldum. Bu düşüncemi ona iletince, bana sistemin arıza yaptığını söyledi."
"Bu konuşma yüzünden içeride çirkin bir şey olduğunu hissettim" diyen Corker, sözlerine ‘’Bilmeden bir sonuca varmak istemiyorum, ama aksi için dışarı çıktığını bir şekilde kanıtlamalılar’’ diye devam etti. Corker, ABD Senatosu ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkinin hiç olmadığı kadar kötü olduğunu da sözlerine ekledi.
New York Times gazetesi de Kaşıkçı konusunda üst düzey Türk yetkililerle görüştü. Türk yetkili 'öldür emri'nin Suudi Arabistan Kraliyet Mahkemesi'nin en üst makamından geldiğini iddia etti. Yetkili, iddialarına Kaşıkçı’nın konsolosluğa girdikten sonra iki saat içinde bunun için özel olarak görevlendirilmiş ajanlar tarafından öldürüldüğünü ve cesedin kemik kesiciler ile parçalanıp dışarı çıkarıldığını söyleyerek devam etti. Yetkili, işlenen cinayeti Quentin Tarantino'nun 'Ucuz Roman (Pulp Fiction)' filmine benzetti.
NYT'deki David D. Kirkpatrick ve Carlotta Gall imzalı haberde, emrin Kraliyet Mahkemesi'nden geldiğinin kesinleşmesinin iki ülke üzerindeki baskıyı artırabileceği yorumunda bulunuldu. Böyle bir bulgu sonrası üçüncü bir kişiyi veya olayı suçlamanın mümkün olmayacağı kaydedildi.
Olayın yaşandığı 2 Ekim günü iki özel jetle Riyad'dan İstanbul'a geldiği belirlenen 15 kişi hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin Türk yetkililerden aldığı bilgileri yayımlayan Washington Post da, salı günü sabaha karşı İstanbul'a ulaşan ilk uçakta bulunan ve kent merkezindeki iki uluslararası otele yerleşen Suudilerin daha sonra Levent semtindeki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na geçtiğini aktardı. Ekibi taşıyan uçaklardan birinin öncelikle Mısır'ın başkenti Kahire'ye, diğerinin ise Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dubai şehrine gittiği belirtildi. Her iki uçak da daha sonra Riyad'a hareket etti. Özel jetlerin, Suudi devletiyle de bağları olan Riyad merkezli Sky Prime Havacılık Hizmetleri şirketine ait olduğu bildirildi.
Washington Post, Türk yetkililerin soruşturmayı genişleterek Suudi Başkonsolos Muhammed el Katibi'nin başkonsolosluk binasına yaklaşık 450 metre uzaklıkta bulunan konutunda yaşananları da aydınlatmaya çalıştığını bildirdi. Kaşıkçı konsolosluk binasına girdikten yaklaşık iki saat sonra aynı binadan çıkan siyah renkli, film camlı bir Mercedes Vito'nun El Katibi'nin konutuna gittiği belirlendi. Güvenlik yetkililerinin gazeteye verdiği bilgiye göre, bu araç, özet jetle gelen Suudilerden bazılarını taşıyordu.
TIKLAYIN - Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Washington Post'a yazdı: Trump'tan rica ediyorum...
Washington Post ayrıca, Kaşıkçı'nın yakalanıp Suudi Arabistan'a götürülmesine dair Suudi yetkililer arasında geçen bir diyaloğun ABD istihbaratına takıldığı bilgisine de haberde yer verdi. Gazeteye bu bilgiyi veren kişi, ABD'nin Kaşıkçı'yı uyarıp uyarmadığını bilmediğini belirtti.
Kaşıkçı'nın yazılarının yayımlandığı Washington Post gazetesinin CEO’su Fred Ryan da konuya dair Twitter üzerinden bir not yayınladı. Türk ve Suudi yetkililere seslendi. ‘’Sessizlik, inkarlar ve gecikmeler kabul edilemez’’ diyen Ryan, gerçekleri bilmek istediklerini yazdı.
Eski Cumhuriyet gazetesiyazarı Aslı Aydıntaşbaş da sosyal medyada konuyla ilgili çarpıcı bir paylaşımda bulundu: ‘’Cemal Kaşıkçı’nın bu şekilde yok edilmesi, sadece tüm muhalif Suudilere korku salmayı amaçlamıyor. Türkiye’ye de 'hodri meydan' diyor. Bu ölçekte pervasız bir eyleme karşı ortak bir uluslararası tepki gerekiyor.’’
Türk yetkililer, Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda yapılacak aramalar ve incelemelerden sonra, konuyla ilgili somut kanıtlara ulaşmayı umut ediyor.